MADEN YATIRIMCISINA ‘RUHSAT’ KISKACI

 

ÜLKELERİN kalkınması ve ekonomik gelişiminde madencilik ve entegre üretim sanayi, yüksek katma değer yaratan sektörler olarak kritik önem taşıyor. Bu nedenle de madencilik sektörü, ülkelerin GSMH’sinden kayda değer pay alıyor.

Türkiye, maden üretim değeri bakımından dünya pazarında 28’inci, maden çeşitliliği bakımından da 10’uncu sırada bulunuyor.

Sektör, Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 için 15 milyar dolar maden ihracatı hedefliyor. Sektörün bu hedefe ulaşabilmesi için bu yıl ve önümüzdeki 5 yıl içinde her yıl en az yüzde 25’lik ihracat artışını yakalaması gerekiyor.

Sektörün söz konusu artışı yakalayabilecek potansiyele sahip olduğunu belirten kanaat önderleri, ancak bunun için uzun süren maden izinlerinin çözüme kavuşturulması ve stratejik yol haritasının belirlenmesinin önemli olduğunda birleşiyorlar.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) verilerine göre, dünyada yaklaşık 90, Türkiye’de ise 60 civarında madenin üretimi yapılıyor. 70 maden çeşidinin bulunduğu Türkiye; bor, zeolit, pomza, selestit gibi madenlerde dünyanın en büyük rezervlerine sahip olarak piyasaya yön veriyor.  

Krom, manyezit, toryum, nadir topraklar, barit, kil, kömür, feldspat ile doğaltaş rezerv varlığında da söz sahibi ülkeler arasında yer alıyoruz. Bugün dünya genelinde üretim ve ticareti yapılan 90 çeşit maden ve minarelden 13′ünün Türkiye’deki ekonomik ölçekteki varlığı henüz tam olarak bilinmiyor.

Hâlihazırda 50 çeşit madende yeterli kaynaklara sahip olduğu bilinen Türkiye’nin bugünkü verilere göre yaklaşık 4 trilyon dolar maden varlığına sahip olduğu hesaplanıyor.  Dünyadaki endüstriyel hammadde rezervlerinin yüzde 2,5’i, kömür rezervlerinin yüzde 1′i, jeotermal potansiyelinin yüzde 0,8’i ve metalik madenlerin yüzde 0,4’ü Türkiye’de bulunuyor. Türkiye özellikle dünyadaki bor minarelerinin yüzde 72′sine sahip.

Ruhsat ve izinlerin eski adıyla Başbakanlık onayına sunulmaya başladığı 2012 Haziran ayından bu yana çok sayıda ruhsat ve izin dosyasının onayda bekletildiğini veya reddedildiğini söyleyen sektör temsilcileri, söz konusu durumdan dolayı yerli ve yabancı yatırımcının sektöre olan ilgisinin azaldığını, planlanan yatırımların gerçekleşmesinin geciktiğini veya yapılamadığını vurguluyorlar.

BÜYÜMEK İÇİN ÜRETİM ŞART!

Sektör temsilcileri, pazarı büyütmek için öncelikle üretimin artırılması gerektiği noktasında hemfikir…

Üretimdeki artıştan ihracatın da olumlu yönde etkileneceğini ve aynı zamanda maden ithalatının önüne geçileceğini belirtiliyor. Sektörün daha fazla zarar görmemesi için madencilik ile ilgili izin süreçlerini olumsuz etkileyen eski sistemdeki adıyla Başbakanlık Genelgesi’nin yürürlükten kaldırılmasını, ruhsat süreçlerinin geçmişte olduğu gibi ilgili kurumlar tarafından yönetilmesini ve sürecin hızlandırılması talep ediliyor.

TÜRKİYE’NİN DÜNYADAKİ YERİ…

İstanbul Maden İhracatçı Birliği (İMİB) verilerine göre, gelişmiş ülkelerin GSMH’deki madenciliğin payı ABD’de yüzde 4.5, Almanya’da yüzde 4, Kanada’da yüzde 7.6,  Avustralya’da yüzde 8.7, BDT’de yüzde 14, Çin’de yüzde 15, Hindistan’da yüzde 15 iken bu oran Türkiye’de hammadde olarak yüzde 1.5, entegre ürünlerle birlikte yüzde 3.5 seviyesinde bulunuyor.

Türkiye’nin madenciliğe daha fazla odaklanması gerektiğini belirten sektör temsilcileri, ancak bunun için sürdürülebilir ve günün koşullarına uygun stratejik planlama ve teşviklerin uygulanması gerektiğini ifade ediyorlar.

İMİB verilerine göre Türkiye’nin maden ihracatı 2017’de, 2016 yılına göre yüzde 24 artarak 4,7 milyar dolara, miktar bazında yüzde 21’lik artışla 24,7 milyon tona ulaştı.

Türkiye’nin 2017 yılındaki toplam maden ihracatının 2 milyar dolarlık bölümünü ise doğal taş kaleminden gerçekleştiği görüldü.

Türk maden sektörünün toplam ihracatı Temmuz sonu itibariyle 2.68 milyar dolara ulaştı. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) verilerine göre sektörün Temmuz ayı ihracatı 404 milyon dolar oldu. Yılın ilk 7 ayında maden ihracatımız bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0.72 oranında artış kaydederek 2.68 milyar dolara ulaştı.

Maden ihracatımız Temmuz ayında geçen yılın Temmuz ayına göre yüzde 4.57 artışla 404 milyon dolar seviyesine ulaştı. Madencilik sektörünün ihraç ettiği endüstriyel hammaddelerinin tek başına yüzde 44′lük bölümünü oluşturan doğal taş ihracatı ise yılın ilk yedi ayında geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 3.21′lik düşüşle 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Temmuz ayı doğal taş ihracatı yüzde 2,1’lik artışla 177 milyon dolara ulaştı.

Türk maden sektörünün en çok ihracat yaptığı ülkeler; Çin Halk Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Belçika oldu. Türkiye’nin en fazla doğal taş ihraç ettiği ülkeler de Çin Halk Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri ve Suudi Arabistan olarak kayda geçti.

Sektör temsilcileri; bu yılsonunda 6 milyar, 2023’te 15 milyar dolarlık ihracat hedefliyor. Özellikle 2023 yılı hedeflerine ulaşılması adına 2018 yılı da dahil olmak üzere sektörün, her yıl en az yüzde 25’lik ihracat artışı sağlaması gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, 2018’in kaçırılması durumunda yaklaşık yüzde 45’lik bir artışa ihtiyaç duyulacağını ve bunun da gerçekçi bir hedef olamayacağında birleşiyorlar.

Sektör bu nedenle 2018 yılını en iyi şekilde değerlendirmek gerektiğini ve yılı sektör açısından ‘kaçırmamak’ gerektiğini ifade ediyorlar.

YILLARA GÖRE SEKTÖRÜN GELİŞİMİ

Türkiye, 2016’da 308 milyar dolarlık maden ihracatı yaptı. Bu değer ile dünya pazarından yüzde 1,2 pay alarak 16’ncı sırada kendine yer buldu.  2016’da toplam ihracatı ürün bazında incelediğimizde yüzde 2,7 olan maden ihracatı idi. Bu değer 2017’de yüzde 3’e çıktı.

Doğal taş ihracatı ise Türkiye’nin maden ihracatı içinde en büyük kalemi oluşturuyor. 2017 yılında doğal taşlar 7,9 milyon ton ve 2 milyar dolarla ilk sırada yer aldı. Bu ürün grubunu 5 milyon ton ve 1,4 milyar dolarla metalik cevherler, 11,4 milyon ton ve 874 milyon dolarla endüstriyel mineraller, 261 bin ton ve 365 milyon dolarla ferro alyajlar, mineral yakıtlar ve diğer ürünlerin ihracatı izledi. 2017 yılında en çok maden ihracatı yapılan ilk 10 ülkeyi de sırasıyla; Çin, ABD, Belçika, İtalya, İspanya, Bulgaristan, Hindistan, Suudi Arabistan, Güney Kore ve İsveç oluşturdu.

İZİN SÜREÇLERİ YATIRIMCI KAÇIRIYOR

Türkiye Madenciler Derneği(TMD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu, izin süreçlerini olumsuz etkileyen fiili durumun yürürlükten kaldırılması gerektiğini söyledi. Emiroğlu, kendi internet sitelerinde yer alan demeçlerinde ruhsat ve izinlerin 2012 Haziran ayı itibarıyla Başbakanlık onayına sunulması, bu alanda birçok sorunu da gündeme getirdiğini belirterek, “Söz konusu süreç içinde çok sayıda ruhsat ve izin dosyası onay için bekletildi veya reddedildi. Mevzuata aykırı şekilde yaşanan bu durum, yerli ve yabancı yatırımcıların sektöre olan ilgisinin azalmasına neden oldu. Ayrıca planlanan yatırımların gerçekleşmesi gecikti veya yapılamadı. Sektör olarak daha fazla zarar görmemek için madencilik ile ilgili izin süreçlerini olumsuz etkileyen bu fiili durumun yürürlükten kaldırılmasını, ruhsat süreçlerinin geçmişte olduğu gibi mevzuata uygun şekilde ilgili kurumlar tarafından yönetilmesini ve böylece sürecin hızlandırılmasını istiyoruz” diye konuştu.

ÖNCELİKLE ÜRETİMİ ARTTIRMAMIZ GEREKİYOR

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer de pazarı büyütebilmek ve hammadde ithalatını azaltmak için üretim ve markalaşmaya odaklanılması gerektiğini söyledi. Dinçer, bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:

“Söz konusu üretim artışı ihracatı olumlu yönde etkileyecek, böylece hammadde ithalatının da önüne geçilmiş olunacak. Dolayısıyla dış açığa da olumlu katkıda bulunarak, iki katı değer sağlamış olacağız. Örneğin; doğal taş sektörü yüksek ihracat potansiyeli, iç piyasa tüketimi, doğal taş makineleri üretimi ve ihracatı ile Türkiye ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Özellikle son dönemde mermer üretiminde, klasik mermer üretim yöntemlerinin değişmeye başlaması, nitelikli işgücü ve ileri teknolojiye dayanan modern üretim yöntemlerinin daha çok kullanılmaya başlanması, büyük ölçekli firmaların yaptığı yatırım ve bütünleşmiş üretim yapan tesislerin de devreye girmesiyle işlenmiş mermer üretiminde kayda değer artış oldu. Uygulanmaya başlanan modern ocak üretim yöntemleri ve son teknikler sayesinde rekabetin yoğun olduğu dünya doğal taş pazarına uygun üretim ve pazarlama yapabilecek ürünler hazırlayan tesislerin Türkiye’deki sayısı arttı. Böylece Türkiye, dünya doğal taş üretiminde lider üç büyük üreticiden biri konumuna geldi. Markalaşmayla ilgili birlik olarak Turkish Stones markasının küresel pazarlarda hak ettiği yere ulaşması ve son kullanıcıda Turkish Stones’un kalite algısının oluşturulabilmesi için ihtisas fuarlarının yanı sıra son kullanıcının ve proje üreticilerinin, tasarımcıların Türkiye mermerini tanıyacağı küresel çaptaki tasarım haftalarında, festivallerinde, mimarlık bienallerinde yer almak için çaba sarf ediyoruz. Turkish Stones markasının tanıtımında tüm üyelerimizin hassas kesim, paketleme ve terminler konusunda titizlik göstermesiyle de önemli yol alabiliriz.”

Maden ve orman izinlerinin alınma sürecinde yaşanan gecikmelerin sektörü olumsuz yönde etkilediğine vurgu yapan Dinçer, birçok sektörün hammaddesi olan madenleri ithal edildiğini kaydetti. Dinçer, “Hâlbuki Türkiye maden zengini bir ülke. Maden ve orman izinlerini kısa sürede alabilirsek, üretimde artış sağlayabilir ve ithalattan kurtulmuş oluruz. İthalatın da önüne geçeceğimiz için cari açığın azaltılmasında rol oynamış oluruz. Ayrıca, orman bedelleri madenciliğin önemli maliyet unsurlarından birini oluşturuyor. Orman bedelleriyle ilgili herhangi bir indirimin olmaması yüksek bedellerin ödenmesine sebep oluyor. Buna ilave çevreyle ilgili yeni bir düzenleme çıktı. Çıkan yasanın uygulamasını bekliyoruz. İzin alımları konusunda yaşanan sıkıntıların yanı sıra madencilikle ilgili yanlış ve olumsuz algıları değiştirmek, madencilikle ilgili doğruları anlatmak bizim için ayrı bir gündem maddesi oluşturuyor” dedi.

İMİB Başkanı Aydın Dinçer, ayrıca  ”Hedefimizde yeni pazarlar var. Mevcut pazarlardaki payımızı artırmak ve yeni pazarlara ulaşmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Özellikle pazar çeşitlendirme açısından önemli bir yol haritası sunan UR-GE projelerinin ve Ticaret Bakanlığı desteğiyle Türkiye’de ağırlanan alım heyetlerinin katkısı önemli. Aslına bakarsanız birlik olarak hedefimiz çok net. Türkiye’nin yüksek oranlarda ihracat yapamadığı ülkelerden önemli pay almak. Bu kapsamdaki Hindistan, Vietnam, Kanada, Suudi Arabistan, Avustralya, ABD, Çin, İngiltere, Fransa, Endonezya ve Malezya’yı hedef pazar olarak önümüze koyduk. Bunun yanı sıra özellikle sektörü düşük fiyat sıkıntısından kurtarmamıza olanak sağlayacak Turkish Stones markasını tüm dünyaya tanıtmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.

KÖMÜR VURGUSU….

İstanbul Ticaret Odası 81. Doğal ve İşlenmiş Katı Yakıt Meslek Komitesi Başkan Vekili ve Meclis Üyesi Hüseyin Akarçeşme, yeni kömür sahalarının özel sektöre devri ile bu yıl 100 milyon tonluk üretim hedeflendiğini söyledi.

Akarçeşme, “Enerjide yerli kömürün kullanılması, hiçbir çevre ve emisyon sorunu yaşatmadan dış açığın kapatılmasına da katkı sunacak. 2017 yılında Türkiye’nin genel ithalatı, 2016’ya göre yüzde 17,5 artışla 233 milyar dolar oldu. Genel enerji ithalatı ise yüzde 37’lik artışla 37 milyar dolara çıkmıştı. Türkiye’nin kömür enerjisi ithalatı ise 3.5-4 milyar dolar şeklinde gerçekleşiyor. Bu da enerji üretiminde yerli ürünlerin kullanılmasının neden önemli olduğunu net şekilde izah ediyor. Son 15 yılda enerji alanında ilerleme kaydeden Türkiye, kömür üretiminde de atağa kalktı ve yerli kömür üretim ve tüketimine destek arttı. Türkiye, son yıllardaki enerji politikalarıyla doğalgaza bağımlılığını kayda değer oranda azalttı. Yerli kaynaklarımızı değerlendirirsek, bu oranı daha da aşağı çekebiliriz. Yerli enerji stratejisi çerçevesinde yaklaşık 8 bin megavat elektrik üretim kapasitesine sahip olacağı öngörülen yeni kömür sahalarının 30 yıllığına özel sektöre devredilerek ekonomiye kazandırılması planlanıyor. Bu yıl, 100 milyon tonluk üretim hedefleniyor. Yerli kömür kullanımı arttıkça, dış açıktaki ithal enerjiye bağımlılığın da düşmesini bekliyoruz. Doğalgaza oranla yaklaşık 18 kat daha fazla istihdam sağlayabilme kapasitesi de yerli kömür üretim ve kullanımının cazibesini artırıyor. Ayrıca devlet politikası ve özel sektöre sunulan teşvikler sayesinde yerli kömürle işletilen termik santral sayısı hızla arttı. Yerli kömür, özellikle termik santrallerde birçok kullanım avantajına sahip. Yapılan araştırmalara göre dünyada kömürün ömrü 350 yıl. Türkiye’nin sahip olduğu kömür kaynağı ise en az 150 sene. Buradan hareketle yerli kömür tüketiminin desteklenmesi, ekonomiye ve dış ticaret açığının azaltılmasına katkı sağlayacak. Enerjinin olmazsa olmaz ölçütlerini enerjide verimlilik, tasarruf ve çeşitlilik oluşturuyor. Biz, termik santrallerde, merkezi ısıtmada ve sanayide kömürün kullanımını destekliyoruz ve bunun teşvik edilmesini istiyoruz. Enerji verimliliği konusunda ilgili bakanlıkta birçok çalışma yürütülüyor. Enerjide çeşitlilik prensibi içinde kömür oranı yükseltilmeli ve doğalgaza bağımlılık da azaltılmalı. Bakanlık bundan böyle faaliyetlerinde kayıtların, veri tabanı bilgilerinin ve raporlama sisteminin daha da ileriye taşınması için Enerji Verimliliği Portalı’nda değişim hazırlıkları yapıyor. Bu çalışmalarla portal, enerji harcamalarının takip edildiği, ileri düzey raporlama yapabilen yapı haline gelecek. Böylece sektörel bazda sağlanan bütün tasarrufların izlenebilmesi sağlanacak. Ayrıca tedarikçi ve dağıtım şirketlerine enerji verimliliği konusunda yükümlülükler getirilecek” değerlendirmelerinde bulundu

DÜNYA İLE KARŞILAŞTIRMA…

Dünya genelinde elektriğin yüzde 38’ini kömürden elde edildiğini belirten Akarçeşme, Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 17,5’i ithal kömür ile yüzde 15,3’ü ise taşkömürü ve linyit ile gerçekleştirildiğini anlattı. Akarçeşme, “Bu oran ABD’de yüzde 33, Polonya’da yüzde 84, Almanya’da 40, Danimarka’da 34 seviyesinde bulunuyor. Kömürün enerjide kullanılmasına bağlı olarak, küresel kömür talebinin ilerleyen yıllarda artmasını bekliyoruz. 2017 yılında 5,4 milyar ton olan globaldeki kömür talebinin kısa vadede 5,6 milyar tona çıkacağını öngörüyoruz. Üretim miktarı da söz konusu rakamların üstünde gerçekleşecek. Sonuç olarak gelişmiş ülkeler kömürü yoğun bir şekilde kullanıyor. Bu yüzden bizim de yeraltı kaynaklarımızı ve var olan kömürümüzü değerlendirmemiz gerekiyor. Son yıllarda gelişen teknoloji sayesinde (geliştirilen kömür yakma üniteleri ve ısı reaktörleri) kükürtdioksit (SO2) ve azotoksit (NOX) emisyonları sıfıra yakın düzeylere düşürüldü. Bu gelişmelerle kömür de artık temiz enerji kaynağı haline geldi. Havanın kalitesi çalışmalarında Avrupa’nın baz aldığı azot oranları saatlik 200, yıllık ise 24.40 mikrogram. Türkiye’de yürütülen çalışmalarda belirlenen rakamlar ise üst sınır değerleri saatlik 134, yıllık ise 25 mikrogram. Söz konusu rakamlardan hareketle, birçok değerde Avrupu Birliği’nin kabul ettiği rakamların neredeyse iki katından fazla daha kaliteli hava kriteri koymuş oluyoruz” diye konuştu.

ALTINDA YÜKSEK İZİN BEDELLERİ İTHALAT ARTIŞINA HİZMET EDİYOR

Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Yücel ise izin alma sürecinde yaşanan belirsizliklerin yanında orman izin bedellerinin yüksekliğinin Türkiye’yi kendi yeraltı kaynaklarını araştıramaz ve değerlendiremez hale getirdiğini söyledi. Yücel, “Milyarlarca dolarlık birçok maden projesi, izin sürecinde yaşanan belirsizlik ve astronomik orman izin bedelleri nedeniyle hayata geçirilmiyor. Bu durum sektörde yatırımların durmasının önünü açtı. Buna bağlı olarak maden ithalatımız her geçen yıl artıyor. Başka bir ifadeyle, yüksek izin bedelleri ithalatın artmasına hizmet ediyor. Astronomik orman izin bedelleri nedeniyle madenlerin sadece zengin kısımları işletilebiliyor. Ekonomiye kazandırılabilecek daha az zengin kısımları ise üretim yerine bir daha kullanılmamak üzere ekonomik değeri olmayan atık malzemeye çıkarılıyor. Kanada’da madencilik faaliyetleri için bir hektar ormana 3,1 dolar ödenirken, Türkiye’de 9,5 dolar ödeniyor. Maden ve doğal taş sektörünün geliştiği birçok ülkede, proje süresince ödenen orman izin bedelleri proje yatırımının yüzde 2’sini geçmezken, Türkiye’de bu oran yüzde 48’e varıyor. Çok yüksek izin bedelleri yüzünden Türkiye kendi yeraltı kaynaklarını arayamaz ve işletemez hale geldi. Bunun faturasını ülke olarak her sene daha fazla kömür, demir, altın, alüminyum, bakır, kurşun, çinko madenleri ithal ederek ödüyoruz. Orman sayılan alanlarda yapılan madencilik faaliyetlerinde izin bedellerinin, madencilikte gelişmiş ülkelerdeki seviyeye getirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

ORMAN ALANLARININ BİNDE 2.5′İ KULLANILIYOR

Orman Genel Müdürlüğü’nün sürekli arttırdığı izin bedelleri sayesinde gelirlerinin yaklaşık yüzde 60′ını orman sayılan alanların yaklaşık binde 2,5’ini kullanan madencilerden aldığını belirten Yücel, bu konuda şunları söyledi:

“Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye’de orman arazileri her yıl binde 3 oranında artış kaydediyor. Maden üretimleri için verilen izin alanlarının toplamı orman sayılan alanların sadece binde 2’sini teşkil ediyor. Yani madencilik faaliyetleri için verilen tüm izinler bir yıllık orman artışından bile daha az. Orman sayılan alanlarda madencilik faaliyetleri için zorunlu olarak kesilen her ağaç için ağaçlandırma bedeli zaten ödeniyor. Ne yazık ki Orman Genel Müdürlüğü orman sayılan alanlarda madencilerin yaptığı yollardan her sene artan ölçülerde bedel alıyor. Oysa bu yolları en çok orman idaresi ormanların bakımı ve yangınlara müdahale için kullanılıyor. Aynı şekilde üzerinde tek bir ağaç olmayan yerlerden, dikenli çalı olan yerlerden bile sanki üzerinde ağaç varmış gibi madencilerden para alınıyor. Madenciler, madencilik faaliyeti sona erdikten sonra o alanı doğa ile uyumlu hale getirmek için Orman Genel Müdürlüğü’nün standartlarına uygun rehabilitasyon projesi hazırlıyor ve bedelini ödüyor. Kesilen her ağaç için üç ağaç dikilerek hem yeraltındaki madenler ekonominin hizmetine sunuluyor hem de orman varlığı artırılıyor. Türkiye; demir-çelikte yılda yaklaşık 4 ila 5 milyar dolar, demir dışı metaller ve kıymetli metallerde metal fiyat larındaki değişime ve talebe bağlı olarak yılda 7-10 milyar dolar, kömür ithalatına yaklaşık 5 milyar dolar olmak üzere madencilikte yaklaşık 20 milyar dolar net dış açık veren bir ülke durumunda bulunuyor. Üstelik sanayimizin ihtiyacı olan maden ve metallerin ithalatına ödediğimiz para her geçen yıl artıyor. Orman izin bedellerinin sürekli artırılması Türkiye’yi maden ithal etmeye mahkûm bırakıyor. Öte yandan Türkiye, sanayisinin ihtiyaç duyduğu enerjiyi, maden ve metalleri ithal etmek için her yıl milyarlarca dolar ödüyor. Türkiye sanayisinin bu ithalat kıskacından kurtarılması gerekiyor. Çünkü söz konusu ithalatın yüzde 74’ünü enerji, hammadde ve ara mal ithalatı oluşturuyor. Madencilik sektörüne yapılacak en ufak destek, istihdam olarak ülke ekonomisine geri dönecek. Madencilik sektörünün güçlenmesi demek Türkiye’nin dışa bağımlı olmadan daha hızlı kalkınması demek.”

“DEVLET TEŞVİKİ SAĞLANMALI”

Regal Mermer Firması Ortağı Melih Şeker, son dönemde sektördeki mevcut durumu korumanın önemli bir başarı olduğunu söyledi. Şeker, sektörde yaşadıkları sıkıntılara da dikkat çekerek “Kanada, ABD ve Avrupa ülkeleri gibi yeni pazar hedeflerimiz var. Türk doğal taşı oldukça kıymetli. Dünya çapında alanımızda daha iyi yerlere gelmemiz için ARGE yapmamız gerekir. ARGE için de yatırım yapmamız gerekir. Fakat gerekli yatırımları yapamıyoruz. Çünkü sektörde tutunmaya çalışma, talebe cevap verme ve yorulan ekipmanlarımızı yenileme gibi giderlerimiz, maliyetlerimiz çok fazla. Ülke ekonomisinin gelişmesi için kalkınma planında yer almak ve sektörümüze devlet teşviki sağlanması bizim için oldukça önem arz ediyor” dedi.

Alimoğlu Mermer Tasarım Sahibi Halil Alimoğlu ise sektörün durumuna ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin mermer ve işlenmiş doğal taş sektöründe dünya lideri olmaya çaba gösteren bir ülke olduğunu ve yıllardır ilk beş ülke içerisinde yer aldığını söyledi.

Alimoğlu, Türkiye’nin her yönüyle verimli bir ülke olduğuna dikkati çekerek, “Madencilik açısından değerlendirecek olursak dünyadaki doğal taş sıralamalarındaki ülkemizin konumu bize gerekli bilgiyi vermekte. Gün geçtikçe de yeni madenlerimiz devreye alınmakta ve ürün yelpazemiz her geçen gün artmakta. İnanıyorum ki gelecekte madendeki tek dünya devi Türkiye olacaktır” diye konuştu.

Çin’de ucuz iş gücünün azalması nedeniyle bu ülkede yeni önlemler alınmaya başlandığını, bunun başında da üretici olmayanların ülkeye ithal mal satışından ciddi vergiler alınması geldiğini ifade eden Alimoğlu, şunları söyledi:

“Öyle ki dünya devi otomotiv firmaları bile orada satış yapabilmek için orada bir fabrika açmak zorunda kalıyor. Bunlar için yapılacak önlem sadece şu olabilir çıkardığımız madenleri en iyi fiyata satmak olacaktır gerek hammadde olarak gerekse bitmiş olarak en iyi fiyatlarla en doğru şekilde değerlendirip ülkemize daha fazla döviz girdisi sağlamak olacaktır.”

“TÜRKİYE’DEN ÜRÜNLER PLAKA OLARAK ALINIYOR”

Sektörde, “mermer atölyesi bulunan ülkeler blok alır, diğerleri kesilmiş alır” demenin yanlış olacağını vurgulayan Alimoğlu, atölyesi olan ülkelerde işçilik ücretlerinin çok yüksek olduğu için Türkiye’den ürünleri plaka olarak ya da bitmiş olarak aldıklarını ifade etti.

Blok alımlarda etkin olan ülkelerin başında Çin’in geldiğini belirten Alimoğlu, “Çin’deki hükümet politikaları ve bu ülkedeki inşaat sektöründeki taleplerde bu durumu tetiklemektedir. Çin’in blok alımlarını azaltması ve yeni pazarlar oluşması sebebiyle de kesilmiş üründe artış gözükmekte”  değerlendirmesinde bulundu.

Dünya da inşaat sektörünün devam ettiği her ülkeyi hedef Pazar olarak gördüklerini belirten Alimoğlu, bu pazarların içinde büyük paya sahip olanın ABD olduğunu söyledi. Alimoğlu, hammadde olarak en fazla ihracatın Çin ve Hindistan gibi ülkelere yapıldığını, bitmiş ürün olarak da ABD, Birleşik Arap ülkeleri, Dubai, Abu Dhabi, Katar, Arabistan gibi ülkelere ihracatın yoğun gerçekleştiği bilgisini verdi.

“BÜTÜN GRANİTLER KANSEROJEN DEĞİL”

Granitin radyoaktivite içeren bir maden olması nedeniyle bazı sağlık endişelerini de beraberinde getirdiği konusuna da açıklık getiren Alimoğlu, ‘bütün granitler kanserojendir’ sınıflandırmasının doğru olmadığını vurguladı. Türkiye’de önemli granit rezervlerinin bulunduğunu belirten Alimoğlu, “Bunlardan bazıları kanserojen, bazılarının değerleri düşük ve kanserojen etkisi bulunmamaktadır” dedi.

DOĞUDAKİ POTANSİYLE DEĞERLENDİRİLMELİ

Doğu ve güney doğu illerinde daha önceden tespiti de yapılan maden rezervleri olduğunun bilindiğine işaret eden Alimoğlu, bu bölgelerdeki güvenliğin sağlanmasıyla bu rezervlerin de işlenip ülke ekonomisine kazandırılacağını bunun orada yaşayan halka da geçim kaynağı olacağını söyledi.

“DÜNYA MERMER REZERVİNİN YÜZDE 33’ÜNE SAHİBİZ”

ASSOS Antik Mermer Yönetici Adnan Çelebi de dünya mermer rezervinin yüzde 33’üne sahip Türkiye’nin jeopolitik konumunun da verdiği avantajla dünya doğal taş ihracatında ön sıralarda yer aldığına işaret etti. Son yıllarda sektördeki firmaların gelişen teknolojiyi ocak ve fabrikalarında kullanmaya başladığına değinen Çelebi, Türkiye’nin sektör devleri Çin ve İtalya ile yarışır duruma ulaştığını belirtti.

“2023 İHRACAT HEDEFİNİ YAKALAYACAĞIZ”

Türkiye’nin Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’te 500 milyar dolar ihracat hedefi belirlediğini hatırlatan Çelebi,  “Ülkemiz ihracatında doğal taş sektörü ihracatının büyük katkısı bulunmaktadır. Önceki dönemlere göre yüzde 24 civarında büyüme sağlayan doğal taş ihracatının önümüzdeki dönemde büyümesine hız katarak ilerlemesi beklenmektedir. 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin 25 milyar dolarının maden ve doğal taş ihracatının oluşturacağı konuşulmaktadır.  Üretimin arttırılması, teknolojik ve modern yöntemlerin daha fazla kullanılması ile bu hedefin tutturulabileceği öngörülmektedir. Biz de bu hedef doğrultusunda elimizden gelen katkıyı sağlamaktayız” diye konuştu.

“BLOK MERMER PİYASASI CANLANDI”

Yurt dışında blok mermer ticaretinin Çin ve Hindistan’ın taleplerinin artışıyla birlikte yeniden canlandığına dikkati çeken Çelebi, bu konuda şunları söyledi:

“Hem işlenmiş mermerde, hem de blok satışında trendin artış gösterdiği düşüncesindeyiz. Bununla birlikte katma değeri yüksek işlenmiş ürünlerin satışının artış göstermesini üretici olarak daha çok arzu ederiz. İşlenmiş ürün ihracatının ülke ekonomisine ve sektöre katkısı daha büyüktür. Ülke olarak miktarca çok büyük doğal taş rezervine sahip olduğumuz doğru. Ancak bu rezervi sadece hammadde olan blok şeklinde satmaya odaklanmak hatta yabancı sermayeye ocak satışı yapmak uzun vadede kendi kendimize yaptığımız büyük kötülüklerden biridir. Kısa vadede oldukça karlı satışlar yapılsa da, bizden ucuza alınan hammaddeyi işleyip, bize oranla daha düşük maliyet ile işleyip, işlenmiş ürün ihracatımızda yine bizim rakibimiz olarak dünya pazarında karşımıza çıktıklarında işin vehameti ortaya çıkmaktadır. Yani aslında blok satışının azalıp, işlenmiş mermere talebin artması aslında olması gereken bir durum diyebiliriz. Bunun için de katma değeri daha yüksek olan bu ürünlerin üretiminde daha fazla gelişme göstermemiz gerekmektedir.“

Türkiye’nin deniz ve kara nakliyesinin daha ulaşılabilir ve uygun olması, üretim maliyetlerinin düşüklüğünün dünya ülkeleri ile rekabette ellerini güçlendirdiğini ifade eden Çelebi, dünya devi olarak gösterilen İtalya ile yarışır durumda olduklarını kaydetti. Dünya piyasasında pahalı olan birçok taşın muadillerinin Türkiye’deki ocaklardan sağlanabildiğini belirten Çelebi, bunun iç ve dış piyasada oldukça geniş bir Pazar potansiyelini beraberinde getirdiğini söyledi.

“KALİTEYE ÖNEM VERENLER ÜRÜNÜNÜ TÜRKİYE’DEN ALIYOR”

Uzak doğu ülkeleri ile yaşanan rekabet zorlukları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Çelebi, bu konuda şunları söyledi: “Maalesef bu durum uzun yıllardır sektörümüzün en büyük sorunlarından biridir. İşlenmemiş blok haldeki hammaddeyi ihraç etmek kısa vadede karlı ve hızlı büyüme getiren bir iş olarak görünmekle birlikte, uzun vadede ne yazık ki ülkemize ve üreticiye zarar vermektedir. Şu bir gerçek ki, Uzak Doğu ülkelerinin ucuza mal ettiği ürünlerle karşılaştırıldığında ürünlerimizin çok daha kalitelidir. Bu nedenle kaliteye önem veren büyük firmalar ürünü bizlerden almaktadır. Kalite ve güvenilirlik açısından Assos markası dünyanın her yerinde tanınan bir markadır. Uzun yıllardır iş yaptığımız müşterilerimiz açısından değerlendirirsek, ucuz alternatiflere rağmen bu müşteri sadakati kalite ve güvenilirlik ile sağlamış bulunuyoruz. Ancak yeni pazarlara girişte elbette Uzak Doğu ülkelerinin ucuz malzemeleri pek çok diğer sektörde olduğu gibi bizim de karşımıza çıkmaktadır. Blok ihracatında çeşitli kısıtlamalar ve işlenmiş ürün ihracatında üreticiyi ve işvereni rahatlatacak birtakım teşviklerle bu rekabetin bir nebze önüne geçilebileceği düşüncesindeyim.”

ABD’nin ticaret hacmi en büyük ülkelerden biri olduğunu belirten Çelebi, bu ülkeye yapılan ihracatın Çin’den hemen sonra geldiği bilgisini verdi.

ABD’yi hedef Pazar olarak görmeyi sürdürdüklerini ifade eden Çelebi,  Çin, Amerika, Suudi Arabistan, Hindistan, Irak, İsrail, BAE, Fransa, Avustralya, Kanada’nın başlıca ihracat yapılan ülkeler arasında olduğunu belirtti.

Granitteki sağlık endişeleri konusunda görüşlerini de dile getiren Çelebi, “Bazı doğal taşların yapısından dolayı radyoaktivite içermesi elbette söz konusu olabilir. İnsan sağlığı açısından bunların çıkarılmasının, satışının ve ihracatının uluslararası düzeyde kontrole tabi olması gerektiği düşüncesindeyiz.” dedi.

Doğu ve Güneydoğu Bölgelerindeki rezervlerindeki doğal taş rezervinin dünya devleri ile yarışabilecek nitelikte olduğuna dikkati çeken Çelebi, ülkedeki güvenliğin sağlanmasının ardından bölgeye yatırımcı ilgisi olacağını düşündüğünü belirtti.

“EGELİ MADENCİLERİN ÖNCELİĞİ; ‘TASARIM’

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, maden sektörünün ihracat hedeflerini ve öne çıkan alternatif pazarları paylaştı. Kaya, “Fiyat indirimiyle değil, toplam kaliteyi artırarak genel maliyetleri düşürerek ve tanıtımı ön planda tutarak katma değeri artıracak çalışmaları da üyelerimizle birlikte yapmayı hedefliyoruz. Önceliğimiz, tüm sektörlerin ana girdisi olan yer altı zenginliklerimizin esas sahibi olan devlet ve ilgili tüm Bakanlıklar ile iyi ilişkiler kurmak, etkin diyalog oluşturmak ve ülke yararını gözetecek çalışmalar yapmaktır” dedi.

2017 yılında maden ve doğal taş sektöründe beklenenin üzerinde bir ihracat artışı yakaladıklarını belirten Kaya, “Bu dinamizm 2018 yılında da devam edecek. 2018 yılı maden sektörü için çok kritik bir yıl olacak.  Eğer, 2018 yılında da yüzde 20’nin üzerinde ihracat artışı yakalayıp bu artışı sürekli hale getirirsek hükümetimizin koyduğu ihracat hedefini yakalayabilecek tek sektör olacağız. 2023 hedefleri doğrultusunda 15 milyar dolar hedefin üzerine bile çıkabiliriz. Hedeflerimiz büyük” diye konuştu.

“ÜRÜN VE TASARIMA YOĞUNLAŞMALIYIZ”

Kaya, “Dünya genelinde 20 milyar dolarlık doğal taş pazarından aldığımız payı arttırmak için işlenmiş ürün ve tasarıma yoğunlaşmalıyız. İtalyanların 30 yıl önce yaptığını bugün biz yapmalıyız. İtalya’nın 100 kilogram ürün satarak kazandığını biz bin kilogram satarak kazanıyoruz. Yani on kat ürün satarak aynı parayı alıyoruz. Arkadan İran geliyor, İran’ın mermer yatakları Türkiye ile büyük benzerlik gösteriyor. Dün İtalya’nın yaptığını, bugün bizim yapmamız gerekiyor. 2023 yılı için ortaya koyduğumuz 15 milyar dolar ihracat rakamına bu sayede ulaşabiliriz” Bu kapsamda da işlenmiş doğal taş sektörünün önemli pazarları olan A.B.D, İngiltere, ve Avustralya gibi pazarlara ticaret heyetleri ve yurtdışı pazarlama faaliyeti organizasyonları gerçekleştireceğiz. Ayrıca Çin dört yıl süren yatırımları durdurma politikasını sona erdirdi. 2018 yılında Çin ve Hindistan pazarları başta olmak üzere ihraç pazarlarında yüzde 25 üzerinde ihracat artışı hedefliyoruz ve doğal taş sektörünün 2018 yılı ihracat rakamının 2,5 milyar dolara çıkacağını düşünüyoruz” açıklamalarında bulundu.

“DÖVİZ KURLARI ARTTIĞINDA, SANAYİ İHRAÇ BİRİM FİYATLARI GERİLER”

Döviz kurlarındaki artış ile birlikte teorik olarak Türk sanayi ürünlerinin ihracatta rekabet gücünün artacağı düşünülmesinin aksine, ihracatçıların döviz kuru artışları döneminde çoğunlukla döviz cinsinden fiyatlarını aşağı çekerek rekabet güçlerini artırmayı tercih ettiklerini paylaşan Kaya, “Alıcılar da TL’deki değer kayıpları dönemlerinde fiyat indirimleri talep etmektedirler. Bu nedenle döviz kurlarının arttığı dönemlerde Türkiye’nin sanayi ürünleri ihraç birim fiyatları gerilemektedir. Bu da toplam ihracattaki artışı sınırlamaktadır” dedi.

“GENELGENİN YUMUŞATILMASI GEREKİYOR”

2015 yılında çıkarılan Madencilik Genelgesi’nin yerinde ve gerekli olduğuna vurgu yapan Kaya, “Bu genelge bütün madenciliği boğuyor. Artık terör örgütünün madencilik alanında bir varlığı kalmadığına göre bu genelgenin yumuşatılması gerekiyor. Aksi takdirde sektörde herkes zorluk yaşamaya devam edecektir. En azından kısa vadede eski adıyla Başbakanlık Genelgesi kapsamında bir kez değerlendirilen bir firmanın ortaklık yapısı değişmemişse ilerleyen dönemlerdeki maden izin ve ruhsat başvurularında tekrar değerlendirmeye alınmaması sektörümüze çok büyük kolaylıklar getirecektir” değerlendirmelerinde bulundu.

“KAMU PROJESİNDE İTHAL TAŞIN İŞİ NE?”

Yıllardır dile getirip henüz tam sonuç alamadığımız bir diğer konu ise kamu projelerinde ithal taşın kullanılması olduğuna dikkat çeken Kaya, “Afyon’daki bir kamu hastanesi projesinde ithal taşın işi ne? Yerel yönetimlerimiz bunun önüne geçebilirler, belli oranda yerli taş kullanma şartı koyabilirler” dedi.

“KAMUOYU NEZDİNDE YANLIŞ ALGI VAR”

Madencilik sektörünün önündeki en büyük engellerden birinin de; kamuoyu nezdindeki olumsuz algı olduğunu vurgulayan Kaya, “Bu sorunu çözebilmek için bütün paydaşlarımızla çalışmalar yürütüyoruz. Sahip olduğumuz potansiyel ile dünyanın bir numaralı sektörü olabiliriz. Bu yüzden, olumsuz algılar yerine devletimizin sektörümüzdeki tüm temsilcilerin bu sektörü sahiplenmesi gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.

Madencilikten satır başları…

-2017 yılında 156 milyar 782 milyon dolar olarak gerçekleşen ülkemiz toplam ihracatından yüzde 3 pay alan madencilik sektörü ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 23,8 oranında artarak 24,7 milyon ton karşılığı 4 milyar 688 milyon dolar olarak gerçekleşti.

 

-2017 yılında en fazla ihraç edilen maden ürün grupları arasında metalik cevherler, endüstriyel mineraller, ferro alyajlar, mineral yakıtlar ile diğer ürünlerin ihracatı 16,7 milyon ton karşılığı 2 milyar 640 milyon dolar olarak gerçekleşti. Madencilik sektörü 2023 yılı için ise kendisine 15 milyar dolar ihracat hedefi belirledi ve bu hedefe odaklandı.

 

-Ülkemizde son beş yılda yürütülen arama çalışmaları neticesinde 275 ton metal altın, 2 milyon ton metal bakır, 1,5 milyar ton demir, 41 milyon ton krom, 2,4 milyar ton dolomit, 1,5 milyar ton kalsit ve 1,2 milyar ton feldispat, 151 milyon ton kuvars, 501 milyon ton kuvarsit, 750 milyon ton kuvars kumu, 7,2 milyar ton (halit kaya tuzu) ve 733 milyon ton Ca-bentonit ile 1 milyar ton sodyum sülfat rezervi tespit edildi.

-Ülkemizde maden ve enerji hammadde kaynak potansiyelinin artırılması çalışmaları kapsamında, 2018 yılında 2 milyon metre ve 2019 yılında ise 3 milyon metre sondaj yapılması hedefleniyor.

-Bütün ülke sathının maden röntgenini çekmek için jeokimya ve jeofizik haritaları hazırlanıyor. Bu çerçevede 2018 yılı sonuna kadar Türkiye Jeokimya Atlası ile havadan jeofizik veri toplama çalışmaları tamamlanacak.

-Deniz aramacılığı noktasındaki eksikliği gidermek amacıyla Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Arama Gemisi’nin yanı sıra, dünyadaki benzerlerine göre daha donanımlı olarak yerli imkânlarla inşa edilen Türkiye’nin milli araştırma gemisi Oruç Reis denize açılarak çalışmalarına başladı.

-Milli Enerji ve Maden Stratejisi çerçevesinde madencilik sektörüne ve bağlı üretim faaliyetlerine değer verilmekte ve ülke kalkınmasında madenciliğin katkısı ve payı fazlasıyla önemseniyor. Madencilik sektörünün ülke ekonomisinde ve uluslararası arenada hak ettiği yeri elde etmesi amacıyla kamu ve özel sektörün daha fazla kol kola yoluna devam etmesi gerektiği aşikâr.

-Madencilik işlemlerinin kamu tarafından hızlı ve etkin şekilde yürütülmesi, bürokrasinin azaltılması ve işlemlerin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi amacıyla “E-Maden Projesi” geçtiğimiz Eylül ayında resmen başlatıldı ve bu yılsonuna kadar tamamlanması hedefleniyor.

-Stratejik bir hammadde olarak değerlendirilen bor minarelinde 2005 yılından itibaren dünya bor sektörünün lideri konumuna geldik. 2005 yılında dünya bor talebinin yüzde 36’sını karşılarken, 2017 yılında 2 milyon 150 bin ton satış miktarı ve yüzde 56 pazar payı ile bugüne kadarki en yüksek satış miktarı ve pazar payına ulaşılmış olduk. Katma değeri yüksek rafine bor üretimi ve yeni pazarlama stratejileri üzerine çalışmalar yoğunlaştırıldı.  Ayrıca arama ve rezerv geliştirme çalışmaları sonucunda 3,3 milyar tona ulaşan bor rezervlerimiz büyük oranda görünür hale getirildi.

-Ancak bütün bu çalışmalara karşılık; Türkiye’nin ilgili yasal düzenlemelerin dışında katma değeri yüksek ürün üretmek üzere entegre maden işletmeciliği için yeni bir modelin geliştirilmesi ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu nihai ürünlerin ülkemizde üretilmesi sağlanmasına odaklanmak gerekiyor.

 

İHRACAT BAŞLIĞINDAN ÜRÜN BAZINDA MADEN SEKTÖRÜNÜN GÖRÜNÜMÜ

2017 yılında 156,7 milyar USD olarak gerçekleşen ülkemiz toplam ihracatından %3 pay alan madencilik sektörü ihracatı, bir önceki yıla göre %23,8’lik artışla 4,68 milyar USD olarak gerçekleşti.

2017 yılında en fazla ihraç edilen maden ürün grupları arasında doğal taşlar 7,9 milyon ton ve 2 milyar dolarla ilk sırada yer alırken; bu ürün grubunu 5 milyon ton ve 1,4 milyar dolar ile Metalik Cevherler, 11,4 milyon ton ve 874 milyon dolarla Endüstriyel Mineraller, 261 bin ton ve 365 milyon dolarla Ferro Alyajlar, Mineral Yakıtlar ile diğer ürünlerin ihracatı takip etti.  Bu dönemde blok mermer-traverten 5,6 milyon ton ve 1,1 milyar dolarla 2017 yılında toplam maden ihracatımız içinde en fazla ihraç edilen ürün oldu.  İşlenmiş mermer 1,5 milyon ton ve 684,6 milyon dolarla ikinci, Çinko Cevherleri 762 bin ton ve 390,4 milyon dolarla üçüncü, Krom Cevherleri 1,38 milyon ton ve 344,3 milyon dolarla dördüncü, Tabii Boratlar ve Konsantreleri 265,5 milyon dolarla beşinci sırada yer aldı.

Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Güney Kore, Japonya ve Tayvan gibi ülkelerin yer aldığı diğer Asya ülkeleri 2,11 milyar dolarla 2017 yılında maden ihracatımızın en fazla yapıldığı ülke grupları arasında ilk sırada yer aldı. Bu ülkelere yönelik ihracatımızda 2016 yılının eş dönemine göre değerde  %25,7 oranında bir artış gözlendi.  

Avrupa Birliği ülkeleri 1,21 milyar dolarla ikinci (%39,05 artış), Kuzey Amerika ülkeleri 477,9 milyon dolarla üçüncü (%11,24 artış), Yakın Orta Doğu Asya 421,4 milyon dolarla  (%0,5 azalış) dördüncü, Diğer Avrupa ülkeleri 136,9 milyon dolarla (%13,4 artış) beşinci sırada yer aldı.

2017 yılında maden ihracatının gerçekleştirildiği önemli ülkeler arasında, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) 1,70 milyar dolarla ilk sırada yer alırken, bu ülkeye olan ihracatımızda bir önceki yılın aynı dönemine oranla  %23,03 oranında artış kaydedildi.  

Çin’i sırasıyla, 437,4 milyon dolarla ABD (%12,47 artış), 227,7 milyon dolarla Belçika (%75,04 artış), 164,9 milyon dolarla İtalya (%20,09 artış) ve 149,7 milyon dolarla İspanya (% 65,10 artış) takip etti.

BLOK İŞLENMİŞ DOĞAL TAŞ İHRACATI

2017 yılında doğal taş ihracatı 2016 yılına göre miktarda %21,78, değerde de %13,43 oranında artış kaydederek, 7,9 milyon ton karşılığı 2,0 milyar dolar olarak gerçekleşti.  

Dünya doğal taş ticareti potansiyelinin büyük bir kısmını oluşturan blok doğal taş ürünleri 2017 yılında, doğal taş ihracatımızdan yaklaşık %54,3 pay alırken, işlenmiş ürünler ise %46,6 pay aldı.

Söz konusu dönemde, doğal taş ihracatının yapıldığı ülkelerin başında 945 milyon dolarla Çin Halk Cumhuriyeti geldi. Bu ülkeye olan ihracatımızda bir önceki yılın aynı dönemine oranla  %29,63 oranında artış kaydedildi. Çin’i sırasıyla 294 milyon dolarla ABD, 104 milyon dolarla Suudi Arabistan, 84 milyon dolarla Hindistan ve 63 milyon dolarla Irak izledi.

Doğal taş sektör ihracatı içerisinde 2017 yılında %54,3 ile en büyük payı alan blok mermer traverten ihracatı, bir önceki yılın aynı dönemine göre miktarda %28,98, değerde %27,85 oranında artış göstererek 5,75 milyon ton karşılığı 1,11 milyar dolar olarak gerçekleşti. Blok mermer-traverten ihracatının en fazla yapıldığı ülkeler arasında Çin 943 milyon dolarla (%29,6 artış) ilk sırada yer aldı. Bu ülkeyi 81,86 milyon dolarla Hindistan (%57,89 artış) ve 9,69 milyon dolarla İtalya (%11,92 azalış) takip etti.    

Söz konusu dönemde, %45,6’lık payı ile doğal taş sektörü ihracatı içerisinde ikinci büyük grubu ile İşlenmiş doğal taş ihracatı ise miktarda  %6,15 artış ve değerde %0,01 azalış göstererek 2,18 milyon ton karşılığı 934,3 milyon dolar olarak gerçekleşti.

İşlenmiş mermer grubunda ihracat sıralamasında ABD birinci (191,3 milyon dolar, %0,92 artış), Suudi Arabistan ikinci (95,87 milyon dolar, %13,15 azalış) ve Irak üçüncü (60,84 milyon dolar, %8,29 azalış) olarak yer aldı.  

İşlenmiş Traverten ihracatımız 2017 yılında, 539,88 bin ton karşılığı 215,97 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu ürün ihracatında bir önceki yıl aynı dönemine göre, miktarda %23,84 ve değerde %8,16 oranında artış kaydedilmiştir. 95,74 milyon dolarla bu ürün grubunun en önemli pazarı durumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nin ithalatı, miktarda %28,04 ve değerde %7,67 oranında artmıştır. Söz konusu ülkeyi 30,8 milyon dolarla Fransa ve 16,43 milyon dolarla Avustralya takip ediyor. 2017 yılında ihracatı yapılan diğer önemli doğal taş ürün grupları “İnşaata Elverişli Diğer İşlenmiş Taşlar, İşlenmiş Granit, Blok Granit ile Tabi Taşlardan Karo, Granül, Parça ve Tozları” oldu.

ÇİNKO CEVHERLERİ

2017 yılında çinko cevheri ihracatımız, bir önceki yılın aynı dönemine göre miktarda %79,56 ve değerde %105,76 oranında artışla, 762,1 bin ton karşılığı 390,64 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Çinko cevheri ihracatımızda Belçika 189,2 milyon dolarla (%115,2 artış) ilk sırada yer alırken, bu ülkenin ardından 72,9 milyon dolarla (%179,2 artış) İran ve 44,5 milyon dolarla (%219,5 artış) İspanya geliyor. Çinko cevheri ihracatımızda diğer önemli ülkeler sırasıyla Japonya, Güney Kore, Çin ve Namibya olarak sıralanıyor.  

KROM CEVHERLERİ

2017 yılında Krom Cevheri ihracatımız bir önceki yılın aynı dönemine göre miktarda %12,47, değerde ise %40,43 oranında artış ile 1,37 milyon ton karşılığı 344,26 milyon dolar olarak gerçekleşti. Krom cevheri ihracatımızda en büyük paya sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti’ne yapılan ihracatımız miktarda %1,22, değerde de  %25,63 oranında artarak 1 milyon ton karşılığı 257,5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Krom cevheri ihracatımızda diğer önemli ülkeler sırasıyla İsveç, Belçika, Endonezya ve Ukrayna…

TABİİ BORATLAR ve KONSANTRELERİ

Tabii boratlar ve konsantreleri ihracatımız, 2017 yılında bir önceki yıla oranla değerde %16,84 oranında artarak 265,5 milyon dolar olarak gerçekleşti.

 Çin Halk Cumhuriyeti, 128,6 milyon dolarla (%23,16 artış) ilk sırada, Amerika Birleşik Devletleri 33,4 milyon dolarla ikinci (%34 artış), Hindistan 14,5 milyon dolarla (%13,9 artış) üçüncü sırada yer aldı.

BAKIR CEVHERLERİ

Bakır cevheri ihracatımız, 2017 yılında bir önceki yıla oranla miktarda %1,69 değerde ise %30,24 oranında artarak, 248,7 bin ton karşılığı 237,4 milyon dolar olarak gerçekleşti.  Bakır Cevheri ihracatımızda Bulgaristan 124,1 milyon dolarla (%146,78 artış) ilk sırada yer alırken, bu ülkenin ardından 69,2 milyon dolarla Çin (%-11,74 azalış) ve 29,2 milyon dolarla İsveç (%14,81 artış) geldi.