‘BACASIZ SANAYİ’NİN EK VERGİ İLE İMTİHANI!

SEDA GÖK

GÜNDEME DAİR…

Konaklama Vergisi’nin de yer aldığı yeni vergi kanun teklifi, geçtiğimiz haftada TBMM’de görüşülmeye başlandı. Teklifle, yüzde 2’lik  ‘Konaklama Vergisi’ adı altında yeni bir vergi getiriliyor.  Görüşmelerde ilk kez getirilen yüzde 2 oranındaki konaklama vergisinde değişikliğe gidilerek maktu vergi şeklinde değiştirilmesi bekleniyor.

Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart, misafirhane ve kamping gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetten yararlananlara sunulan yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, plaj, termal ve benzeri alanların kullanımı hizmetleri gibi diğer tüm hizmetler Konaklama Vergisi’ne tabi olacak. Otellerin hasılatı üzerinden alınacak Konaklama Vergisi 2020 için yüzde 1, 2021 ve sonraki yıllar için yüzde 2 olarak alınması planlandı.

Vergide istisna uygulanacak hizmetler ise kamu misafirhanelerinde verilen hizmetler, öğrenci yurtları ve kamplarında verilen hizmetler ile diplomatik temsilciler, konsoloslar ile uluslararası kuruluşların mensuplarına verilen hizmetler olarak sıralanıyor.  Bu taslağın yansımalarının neler olacağını daha iyi anlamak için yazıyı yazmadan önce sektörün kanaat önderleriyle görüştüm.

Sektör, bu süreç ve karardan hiç hoşnut değil. Çünkü daha yeni yeni toparlanmaya başlayan sektör, taslağı rekabet gücüne büyük darbe olarak nitelendiriyor.

Hatırlayacaksınız; sektör 2016 ve 2017′yi kriz, 2018 yılını ise toparlama dönemi olarak geçirmişti. Bu yıl ise kelimenin tam anlamıyla belini doğrultmayı çalışıyor. Son dönemde yaşanan Thomas Cook krizi tedirginlik yaratsa da, bir şok da ek vergi ile yaşadılar.

Turizm sektörü rekabetçi ortamda ayakta kalma mücadelesi verirken böyle bir verginin gündeme getirilmesine anlam veremiyor. Bu nedenle de 2020 yılının sektör açısından zor geçeceğinin altını çiziyorlar. Öyle ki konaklama vergisiyle tüketicilerin tatil yapma maliyeti artacak. Bu da iç pazardaki talebi de olumsuz yönde etkileyeceği öngörülüyor.

Aslına bakacak olursanız sektörde açıklanan rakamsal verileri de iyi okumak gerekiyor. Rakamlarda ve gelirlerde öyle patlama çatlama yok! Türkiye daha fazla turist ağırlayıp, daha az para kazanır bir konumda.  Öyle ki, daha 15 Temmuz darbe girişimi öncesindeki doluluk oranlarına ulaşabilmiş değil.  Sektör 3 yıldır çok ciddi bir resesyon süreci yaşıyor.

Turizmin devlete vergi anlamında bir gelir kapısı olarak görülmesindense aslında Türkiye’nin geleceği için çok önemli bir potansiyeli olan stratejik sektör olarak kabul edilmesi gerektiği ifade ediliyor.

Ama ülkenin girdiği ekonomik darboğaz sürecinde maalesef mali disiplindeki sorunlar nedeniyle gelir kapısı olarak görülüyor.  Akıllara da sektör bu düşünceye kurban edilmeli mi? sorusu geliyor.

2020 yılı bağlantılarının yapıldığı bu günlerde, bu fiyat farkını turizmci kendi cebinden ödemek zorunda kalacak. Bu da ‘bacasız sanayi’ olarak kabul edilen sektörün; ‘bacasını kırmak’ olmuyor mu?