ASGARİ ÜCRETTE KALORİ HESABI

SEDA-15

 

GÜNDEME DAİR…

Bu hafta 7 milyon kişinin gözü kulağı Asgari Ücret Komisyonu’ndan çıkacak kararda… İşçi kesimi “Asgari ücret ne olacak?”, işveren kesimi “Asgari ücrete yönelik verilen destek mekanizması devam edecek mi?” diye soruyor. Bu süreçte asgari ücretin vergi dışı bırakılmasından kaynaklı vergi geliri kaybının 5 milyar TL olacağı belirtilirken, bu konuda Hükümet’in nasıl bir tutum sergileyeceği merakla bekleniyor. İşveren kesimi asgari ücret vergi dışı kalırsa istihdam artacağını ifade ediyor.

Tabi bir de 8 aydır esnek çalışma modelinde çalışan kesimin asgari ücretteki artışa paralel olarak aldığı ödeme tutarının değişip değişmeyeceği merakla bekleniyor. Bu sene ilk üç toplantıda işçi kesimi sendikalar üzerinden çok keskin bir şekilde “Açız” dedi. İşveren kesimi ise “Bıçak kemiği kesiyor” mesajını verdi. Buradaki en önemli unsur ise 2021’de büyümesini hızlandırma arayışındaki Türkiye’de asgari ücretin kritik bir rol oynayacağı gerçeği…

Asgari ücretin belirlenme sürecini birlikte hatırlayalım. Teknik olarak asgari ücretin belirlenmesinde TÜİK’in yaptığı ve genellikle üçüncü toplantıya sunulan bir işçinin kalori ihtiyacına bağlı olarak aylık geçim için yapması gereken harcama önemli rol oynar. TÜİK bu hesaplamayı, hafif, orta ve ağır işlerde çalışan bireylerin günlük kalori tüketimine bağlı olarak hesaplıyor. Tabi bunu yaparken, hangi besin gruplarını baz aldığını hiçbir zaman bilemedik.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci toplantısını 15 Aralık’ta TİSK’te, 22 Aralık’ta ise TÜRK-İŞ’te yaptı. Taraflar bu toplantıda önerilerini sundular. Genellikle taraflar resmi taleplerini TÜİK hesaplaması ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın genel ekonomik durum raporuna dayandırıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın raporu, Orta Vadeli Program ya da Hükümet Programı’ndan farklı unsurları içermiyor.

Asgari Ücret Yönetmeliği’ne göre Türkiye’de asgari ücretin belirlenmesinde geçim yanında genel ekonomik durumun da dikkate alınması gerektiği hükme bağlı. Buradaki kritik bir diğer unsur ise Türkiye’nin asgari ücrete ilişkin ILO Sözleşmesi’ni imzalamamış durumda. Bu sözleşme tek bir işçiyi değil ailenin de geçiminin dikkate alınmasını şart koşuyor.

Bütün bunlar bir yana; asgari ücretin belirlenmesinde asıl belirleyici olan Hükümetin tavrı. Hatırlanacağı üzere büyümenin hızlandırılması yönünde ilave tedbirlerin sınırlı kaldığı dönemlerde asgari ücret göreli olarak daha yüksek oranda artırıldı. Bu yönde Türkiye için yapılmış gözleme dayalı hesaplamalar bulunuyor ve hemen hepsi aynı sonucu gösteriyor. Ancak görünen o ki asgari ücretin belirlenmesinde Türkiye’de siyasi rolü ön plana çıkıyor. Örneğin; seçim yıllarında genellikle asgari ücret artışlarında hükümet işçi talebine yakın durmuş.

Bu konudaki diğer önemli bir dipnot ise asgari ücrete ilişkin ortalama ücretlere oranı. Ülkelerin sosyal koruma sistemlerine bağlı olarak asgari ücretlerin ortalama ücretlerin yüzde 30’u ile yüzde 60’ı arasında bulunuyor. Türkiye’de ise özellikle son yıllarda yüzde 70’lerde seyreden asgari ücretin ortalama ücrete oranının 2021 itibariyle yüzde 80’leri aşması öngörülüyor. Türkiye’de son dönemde çeşitli nedenlerle ücretler büyük oranda baskılandı. Görünen o ki, bu konuda Hükümet’in ortalama ücretleri yukarı çekmeye yönelik ilave politika geliştirmesinin zorunlu olduğu aşikar…

Bu vesile ile yılın son yazısında herkese sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum.