OSTEOPOROZ TANISINDA İLERİ TEKNOLOJİ DÖNEMİ

 

DR. FİLİZ YENİCESU-2

Kemik erimesi (osteoporoz), düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikro-mimarisinin bozulması sonucunda kırık riskinde artışla sonuçlanan, ilerleyici bir kemik hastalığı. Önlem alınmazsa kemik erimesinin ileri safhalarında fazla baskı olmadan dahi kırıklarla karşılaşılabiliyor.

Kadınlarda daha etkili olmakla birlikte, erkeklerin de yaş aldıkça kemiklerinde zayıflık görülüyor. 50 yaş üzerindeki her 2 kadından birinin ve her 4 erkekten birinin yaşamları boyunca osteoporoz ile ilişkili kırık ile karşılaşma riski var. Kısacası; yaşam süresinin uzamasına bağlı doğal kemik kaybı nedeniyle herkes kemik erimesi riskiyle karşı karşıya…

Düzen Sağlık Grubu Radyoloji Birimi Sorumlusu Dr. Filiz Yenicesu, kemik erimesiyle mücadelenin mümkün olduğunu belirterek, ”Başarının en önemli şartı ise erken teşhis ederek hızla gerekli önlemleri uygulamaya başlamak” dedi. Özellikle erken evrede teşhis konulduğunda önlemler ve tedavi ile ciddi başarı sağlanabildiğini anlatan Yenicesu, “Osteoporozun erken dönem bulgusu osteopenidir. Bu dönemde kemik kaybı  tespit edilirse önlem almak osteoporozu geciktirecek  ve kırık riskini azaltacaktır. Genel olarak osteoporoz tanısı için kullanılan  Kemik Mineral Dansitometri cihazı kişinin kemik yoğunluğunu ölçerek kendi yaş grubuna göre ve genç yaş grubuna göre ne kadar kemik kaybı olduğunu ifade eder. Bu en temel ölçümdür. Gelişen teknoloji ile kemik dansitometri cihazları da gelişmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kırık gelişme riski oranının ölçümünde FRAX (Fracture Risk Assessment Tool) Skoru sistemini kabul etmektedir. Kemik mineral yoğunluk ölçümü incelemeleri yelpazesi genişlemekte ve eski sistemler ile yapılamayan, çocuk hastaların KMY ölçümleri yapılabildiği gibi 2 yaş altı infant ve bebek hastalara da inceleme yapılabilmektedir” diye konuştu.

Frax ile kırık riski hesaplandığı gibi, çekim süresinin de kısaldığını anlatan Yenicesu, “Cihaz hasta hareket etmeden otomatik pozisyonlama yapabilmektedir. Birbirini takip eden tetkik ve kontrollerle kemik yoğunluk(dansite) değişimlerinin histogram (matematiksel grafik) şeklinde görsel hale getirilerek karşılaştırma yapılabiliyor. Ayrıca bu sistemde kırık risklerini önemli ölçüde etkileyen obeziteyle ilgili veriler de elde ediliyor. Yapılan tüm vücut incelemesiyle kişinin obeziteyle ilgili tip ve diğer verileri belirleniyor. Obezite android(yağın özellikle vücudun üst kısmında depolandığı obezite türü) ya da jinoid (yağın özellikle vücudun alt bölümünde depolandığı obezite türü) olmak üzere iki farklı tipte tanımlanıyor. Karın içi yağ dokusunun(Viseral Yağ Dokusu) fazla olması metabolik sendrom ve kardiovasküler hastalıklarda önemli bir risk faktörü ve ön belirteçlerden birisidir. Bu analiz ve miktar hesaplanması, yüksek radyasyon dozu gerektirmeyecek şekilde yapılabiliyor” dedi.

KEMİK ERİMESİYLE NASIL MÜCADELE EDİLEBİLİR?

Herkesin yaş ilerledikçe kemik kaybına uğrayacağını vurgulayan Dr. Filiz Yenicesu, bazı kişilerin daha yüksek risk grubunda olduğunu kaydederek, kemik erimesiyle mücadele için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Hepimiz kemik erimesiyle ilgili az ya da çok sorun yaşarız.  Önemli unsur, bu hastalığa yönelik farkındalık, risk grubundaki kişilerin kontrolü ve hastalığa karşı beslenme, hareket ve diğer önlemleri almaktır.”

KUTU KUTU KUTU

Kemiklerimiz için beslenmemizde nelere dikkat etmeliyiz?

“Güçlü kemikler için en önemli mineraldir. Vücudumuzdaki fosforla birleşerek kemikler için gerekli yapıyı sağlar ve osteoporoz riskini azaltır. Vitamin D de kalsiyum emilimi için gereklidir. 40 yaş civarında yerine koyabildiğimizden daha çok kemik kaybı başlar ve menopozda bu süreç hızlanır. Çünkü kemiklerimizin kalsiyumu emmesine yardımcı olan östrojen hormonu azalmaya başlamıştır. Bu nedenle menopozdan önceki dönemlerde de kalsiyum, fosfor ve magnezyum içeren besinler bolca tüketilmelidir. Bu sayede 60 yaşınıza geldiğinizde kemik yoğunluğunuzun %20’sini koruyabilmiş olursunuz. Kalsiyum kemiklere etkisi dışında, yüksek tansiyona karşı da koruyucudur. Ayrıca sağlıklı bir gebelik için gereklidir. Badem, brokoli, tereyağı, keçiboynuzu, yeşil yapraklı bitkiler, keçi sütü, incir, süt, yoğurt, somon balığı, sardunya balığı, deniz ürünleri, susam tohumları, kuşburnu, nane ve yulafta kalsiyum bulunur. Kola, soda, gazoz gibi gazlı içecekler kalsiyum emilimini önler. 35 yaşından sonra güçlü kemiklere sahip olmak istiyorsanız günde yaklaşık 1000 mg kalsiyum almanız gerekmektedir. Osteoporoz riski yüksek olanlarda bu miktar günde 1500 mg’ı aşmalıdır. Araştırmalara göre, erişkin yaştakilerin çoğu normal diyetleri ile almaları gereken günlük kalsiyum miktarının yarısı veya daha azı oranda kalsiyum almaktadır. Bu nedenle, diyetle aldığınız kalsiyum miktarını arttırmanız yararlı olacaktır. Eğer diyetiniz yeterince kalsiyum içermiyorsa, doktorunuz destek kalsiyum tabletleri almanızı tavsiye edebilir.”