AKADEMİSYENLERDEN GENÇ İSTİHDAM VE BÜTÇE DİSİPLİNİ VURGUSU

Türkiye ekonomisinin önemli parametreleri arasında yer alan istihdam, bütçe,  dış ticaret ve enflasyona ilişkin öngörülere bakıldığında;  bütçe disiplininden taviz verilmemesi gerektiği; genç istihdama odaklanılması ve dış ticaret açığına yönelik tedbirlerin alınması gerektiğine dikkat çekiliyor.

“GENÇ NÜFUSTA İŞSİZLİK ORANI BÜYÜYOR”

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün evrensel işsizlik tanımına göre resmi işsizlik rakamlarının gerçek işsizlik olgusunu yansıtmadığını belirten Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaya Ardıç, geniş anlamda işsiz sayısının 6 milyonu aştığını bildirdi. Kaya, bir başka altının çizilmesi gereken noktanın, yapısal ve kronik bir sorun olan Türkiye ekonomisinin işsizlik olgusunda yüzde 5,1 iktisadi büyümeye ve bir yıl içinde 1milyon 355 bin istihdam yaratılmasına karşın işsiz sayısında ancak 89 bin kişilik bir azalma olduğunu belirtti.

Ardıç, bunun çeşitli nedenleri arasında hızlı artan genç bir nüfus yapısının olduğuna dikkat çekti.  Genç nüfustaki yüzde 20,6′ya varan işsizlik oranının korkutucu boyutlara ulaştığına dikkat çeken Ardıç, 24 yaş altı işsiz üniversite mezunlarının sayısının ise 533 bin olmasının düşündürücü olduğunu ifade etti. Türkiye’nin yarınları için bu durumun toplumsal açıdan ciddi bir risk yarattığını kaydeden Ardıç, “Günümüzde artan suçluluk oranı, şiddet, terör ve benzeri sorunların kökenini ve dinamiklerini oluşturan bu olgu, eğer süratle çözüme kavuşturulamazsa, toplumsal çalkantı olabilir” diye konuştu. OVP’nin 2018 yılı için hedeflediği büyüme oranının 5,5 ve işsizlik oranının da 10,5 olduğunu söyleyen Ardıç, Türkiye ekonomisi için doğal işsizlik oran olarak nitelendirilebilecek yüzde 8 gibi tek haneli işsizlik oranına yakın zamanda ulaşabilmenin zor olduğunu belirtti. Ardıç, şöyle konuştu:

“Türkiye’de son yılların uygulamalarına bakıldığında işsizlik, söylem olarak gündem ve dillerden hiç düşmemesine karşın, enflasyonun düşürülmesi öncelikli hedef olarak görülüyor. Bunun çeşitli nedenlerinin başında, eğer iktisat politikası uygulayıcıları gerçekten bu varsayım ve önerme doğrultusunda bilinçli davranıyorlarsa, kuşkusuz, kuramsal temelde neoklasik iktisat kuramının bu önermesinin oldukça tartışmalı olması gelir. Hem yüksek enflasyon, hem yüksek işsizliğin birlikte görüldüğü Türkiye ekonomisi bunun en güzel kanıtını oluşturuyor.”

 “BÜTÇEYE NAZAR DEĞDİ”

2018 yılına ilişkin bütçe görüşmelerinin Meclis gündeminde olduğunu söyleyen Ekonomist Yazar Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, bütçe uygulamalarına bağlı bütçe disiplininin değişmeye ve bozulmaya başladığını belirtti. 2017 sonu itibarıyla yaklaşık 47 milyar lira bütçe açığının öngörüldüğünü belirten Saygılıoğlu, “Fiili bütçe açığı ise 62 milyar lirayı bulacak gibi görünüyor” dedi. Bütçeye nazar değdiğini ifade eden Saygılıoğlu, görülen bu açığın 2018 yılı bütçesine de yansıyacağını belirtti.

2017 yılında bu olumsuz sonuçların ortaya çıkmasında rol oynayan faktörlerin olduğunu anlatan Saygılıoğlu, bunların başında sermaye harcamaları kalemi içinde izlenen kamu yatırımlarındaki frensiz artışın devam ettirilmesinin geldiğini söyledi. Özellikle yatırımların yaklaşık üçte birini oluşturan ulaştırma ile ilgili yatırımlarda sürekli gaza basıldığını kaydeden Saygılıoğlu, şöyle konuştu: “Toplamda 51 milyar liraya dayanan sosyal yardımlarda artışlar oldukça dikkat çekici. Özellikle sosyal güvenlik kurumları devlet hissesi giderleri hep artış gösterdi. İstihdamı artırmak ve yatırım ortamını iyileştirmek adına reel sektöre 37 milyar lira destek sağlandı. Bütçedeki payı yıllardan beri yüzde 17-18 bandında olan eğitim harcamaları içinde 11,2 milyar liraya ulaşan öğrenci burs ve kredileri çok ciddi arttı. Bir yandan çeşitli yollarla personel sayısı azaltılırken öğretmen, profesyonel asker, polis gibi unvanlarda yapılan toplu alımlar ve artırılan ücretler bütçeye yük getirdi.”

 “DIŞ TİCARET AÇIĞINDAKİ ARTIŞ CARİ AÇIĞI BÜYÜTÜYOR”

Cari açığın 2017 yılı ilk dokuz ayda bir önceki yıla göre yüzde 27,1 artış gösterdiğini söyleyen Ekonomist Yazar Şefik Ergönül, dış ticaret açığının ise 61.2 milyar dolara yükseldiğini belirtti.  İhracatın belirli bir ivme yakaladığını ancak ithalatta sıkıntılı bir tabloyla karşılaşıldığını kaydeden Ergönül, durum böyle olunca dış ticaret açığının büyüdüğünü bildirdi. Dolayısıyla bu durumun cari açığa negatif etki yarattığını vurgulayan Ergönül, Cari açığın kapatılması için yurt içinde katma değerli üretimin ve öncelikle ithalatı çok yapılan ürünlerin üretimini desteklemek gerektiğini ifade etti. Ergönül, KOSGEB’in bu konuda her işletmeye 5 milyon TL destek vereceğini hatırlattı. Bu projenin gelişmesinin kontrolsüz ve olumsuz sonuçlarının ceza olması gerektiğini anlatan Ergönül, “Milletin parası heba olmamalı ve verilen destekler, amacına uygun sonuçlar vermeli” diye konuştu. Bilişim ürünleri arasında yazılım hizmeti satma gibi, saf katma değer taşıyan, müşterisi hazır konuların desteklenmesi gerektiğini söyleyen Ergönül, yine maden sektörünün işlenmiş ürün satmasına önem verilmesi gerektiğini anlattı.

 “YILSONU ENFLASYONU YÜZDE 12′Yİ BULACAK”

TÜİK’in açıkladığı kasım ayı enflasyon verilerine göre yılsonu tahmininde bulunmanın artık daha kolay olduğunu söyleyen Dünya Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş, “Somut gerçek şu ki yılı tek hanede kapatma olasılığı neredeyse sıfıra indi. Aralık ayında tüketici fiyatları yüzde -1,05 gerilerse 2017 yılındaki artış yüzde 9.99 olarak gerçekleşecek” dedi. 2017 yılının yüzde 12 dolayında kapatılacağı tahmininde bulunan Aktaş, döviz kurunda son günlerde yaşanan geri çekilme sayesinde söz konusu oranın yüzde 11,5′e kadar inme olasılığı bulunduğuna vurgu yaptı.

Kasım sonunda yüzde 13′e dayanan enflasyonun aralık ayıyla birlikte hızla gerileyeceğinin ifade edildiğine değinen Aktaş, bunun baz etkisine dayalı normal bir gelişme olduğunu söyledi. Aktaş, “Enflasyonda aralık ayından itibaren keskin bir düşüş başlayacağı dile getiriliyor. Eline bir hesap makinesi alan ve TÜİK’in web sayfasına girerek fiyat endekslerine bir göz atan herkes, çok olağan dışı gelişmeler yaşanmadığı takdirde aralıktan itibaren yıllık fiyat artışının gerileyeceğini kolaylıkla hesaplayabilir” diye konuştu.

Normal koşullarda baz etkisi sayesinde yıllık oranlarda bir gerileme görüleceğinin ortada olduğunu belirten Aktaş, şöyle konuştu: “2003-2017 dönemi esas alınarak yapılan teknik analiz, yıllık TÜFE artışının 2018’in ilk dört ayı boyunca düzenli olarak gerileyeceğini, sonraki dört ayda küçük dalgalanmalarla seyredeceğini, yıl sonuna doğru da gerilemenin daha belirgin hale geleceğini gösteriyor. Bu teknik analiz, 2018 sonu için yüzde 8,73’lük bir TÜFE artışına işaret ediyor. Ama daha yolun çok başındayız, köprünün altından daha çok sular akar, bunu da dikkate almak durumundayız. Ancak şu gerçek çok yalın. Enflasyonda yaşanacak düşüş ancak gelecek yılın son aylarında belirginleşecek.”