“KLİMALARI GÜNAH KEÇİSİ İLAN ETMEYELİM”

 

SEDA GÖK- DİLŞAD MUNGAN

Klima sezonu açıldı. Klimaların hijyenin,  alerjiyi tetikleyip tetiklemediği her zaman tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor.

Bu konuyu Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilşad Mungan’a sorduk. Mungan, “Bir kere klima, çok gereksiz günah keçisi ilan edildi. Klimanın bakımlarının düzenli yapılması koşuluyla çok fazla alerjiye yol açacağını düşünmüyoruz. Filtreleri düzenli olarak değiştirilmeli. Çünkü enfeksiyon kaynağı olabilir eğer bakımları düzenli yapılmazsa. Bizim en çok korktuğumuz bu solunum yolunun enfeksiyonları. Aynı odada devamlı aynı havanın solunmasından olabilir. Pnömoni dediğimiz zatürreeye yol açabiliyor. Onun için klimanın üreticilerce önerilen periyottaki bakımları nasıl yapılması gerekiyorsa, o şekilde olsun. Bu bakımları yapıldığı sürece klimalı ortamın çok direkt bir alerjik hastalıkla ilişkilendirildiğine dair çok büyük bir bilgi yok” diye konuştu.

KLİMA KULLANIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER…

Klima kullanırken dikkat edilmesi gereken hususlara değinen Mungan, “Yazın ortamı çok soğutursak, özellikle alerjik nezlesi ve astımı olan kişilerin direkt soluk hava solumaları şikayetlerini tetikler. Bu şekilde onların daha kötü olmalarını bu özellikle iş yeriyse yol açabilir. Çok soğutmalı klimaya sürekli maruz kalmamalarını istiyoruz. Bu arabada da çok geçerli. Çok soğutma önermiyoruz” diye konuştu.

ODA KOKUSU VE TEMİZLİK MALZEMESİ VURGUSU…

Ev ve araba içinde kullanılan kokularını alerjik nezle ve alerjik astımı olanların kullanmamasını öneren Prof. Dr. Mungan, bu konuda ve temizlik yaparken yapılması gerekenler hakkında şunları söyledi:

“Alerjik nezle ve alerjik astımı olanlara önermiyoruz. Bu konuda astımlı da ve rinitli de araştırmalar bunu gösteriyor. Ayrıca alerjik hastaların parfüm, deodoranta da maruz kalmalarını çok önermiyoruz.  Deterjan olarak da tabii ki kullanacaklar, kullanırken sprey olanlardansa, beze dökülenleri öneriyoruz yine alerjisi ve hastalığı olanlarda. Bir de bütün bunları, deterjanları özellikle bu söylediğimiz yöntemle kullanırken çok havalandırılmış bir ortamda kullanmaları gerekiyor. Bizim hanımlar banyoya giriyorlar, kapıları da kapatıyorlar ve ondan sonra temizlik yapıyorlar. Çamaşır suyu da çok tehlikeli bir şey solunum yolları için. Özellikle çamaşır suyuna alerjisi olanların ve normal şahısların da çok maruz kalmaması gerekiyor. Mutlaka havalandırılmış ortamda yapmaları lazım. Bunu tüm toplum için söylüyorum. Tuz ruhu ve çamaşır suyunun da karıştırılmaması gerekiyor.  Kişinin hiçbir şeyi yokken, bu iki maddeyi karıştırmaları nedeniyle havayollarında kalıcı hasar yapabiliyor. Türkiye’de öyle bir çalışma var. Bu şekilde kullanan 55 kadında kalıcı havayolu hasarı olmuş, yanılmıyorsam ikisi kaybedilmiş. Solunum yollarını korumak adına havalandırılan ortamlarda bütün deterjanları kullanmaları, yine de sprey yerine dökmelileri tercih etmeleri ve çamaşır suyu ve tuz ruhu karışımını kesinlikle kullanmamaları gerekir.”

OFİSTE HALI KULLANILMAMALI

Ofis ortamlarında zemin tercihinin önemine de değinen Mungan, “Çok fazla kişinin bir arada çalıştığı bir ortamda da illaki alerjik duyarlılığı olan kişiler olacaktır. O zaman genele hitap etmek adına toz tutan döşemelerden sakınmak ve yalın olmak lazım. Hasta-bina sendromu diye bir şey var biliyorsunuz.

Yerlerin halı kaplı olması, dolayısıyla toz, küf oluşması, bakımsız klimalar, camların açılmaması, içeri temiz havanın girmemesi bunların hepsi ve tabii biraz da kullandığımız bilgisayarlardan ve o teknik malzemelerden gelen birtakım etkiler, metal temasları bunların hepsi iç ortam havasının kalitesini çok bozuyor.  Bu da kişilerde yorgunluk, konsantrasyon güçlüğüne yol açıyor. Kişi bir de alerjik ise, bütün bunlar belirtilerinin artmasına yol açıyor. Özellikle büyük ofis ortamlarında, çok kişilerin çalıştığı yerlerde toz tutacak döşemelerden kaçınmak gerekiyor. Bunu çok cesurca söyleyebilirim, yerde halı olmamalı” diye konuştu.

PROF. DR. DİLŞAD MUNGAN-3

ALERJİK NEZLENİN İŞ GÜCÜ VE EKONOMİYE ETKİSİ

Türk toplumunun yüzde 20-40 oranında atopik olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Mungan, alerjik nezlenin kalp yetersizliği kadar yaşam kalitesini etkilediğini vurguladı.  Mungan, alerjik nezlenin iş hayatına ve ekonomiye etkisi hakkında ise şu bilgileri verdi:

“insanlar hem bir dolu ilaç kullanıyorlar. Bir de bunun yıl boyu olanını düşünün. Her gün bu spreyleri, antihistaminikleri kullanıyorlar ama bir de işin indirekt dediğimiz dolaylı yükleri var. O da işte, işgücü kaybı. İnsanların işe gidememeleri hastalık nedeniyle ya da hekime ve hastaneye başvuru süreleri de iş güçlerinden kaybettiriyor. Dolayısıyla bu maliyeti, ekonomik yükünü hastalığın çok daha fazla artırıyor. Yani kronik bir hastalık bu alerjik nezle ve özellikle yıl boyu olanı. Kronik bir hastalık da daima hem direkt hem de indirekt maliyeti arttırır. Bizler de ilacı verirken hem güvenliğini, etkinliğini ve maliyetini düşünmek zorundayız.”