ŞİRİNCE, ‘ŞİRİNCİLİĞİNİ’ KAYBETME!

 

seda gök

 

GÜNDEME DAİR…

 

“Tatil yapmak çalışan herkesin hakkı” diyerek, yollara çıktık. Ege’nin güzelliğini biraz kültür biraz eğlence ile birleştirerek; hemencecik geçen bir haftada aklıma takılanları sizlerle paylaşmak istedim.

En sevdiğim yer Sığacık-Seferihisar…  İzmir’e Büyükşehir Belediye Başkanı veren bir ilçe Seferihisar. Tunç Soyer orada gerçekten doğru bir model uygulamış. Fahiş fiyatlara karşı uygun yer arayacağım bunalımına girmeden keyifle dolaştığınız, tatil yaptığınız, esnafının sizi bunaltmadan iletişim kurduğunuz, ailecek gittiğinizde ise her yaş grubunun yapacak bir şeyler bulduğu bir yer haline gelmiş. Ne güzel olmuş.

Sığacık’ı gezerken yakın zamanda sohbet etme imkânı bulduğum değerli büyüğüm Ali Nail Kubalı’nın söylediklerini bir kere daha hatırladım. Yaşanan yerler için çekim alanları yaratmak gerekliliği… İnsanların bir televizyon kanalında yayınlanan Ege’nin Hamsisi dizisinin çekildiği yeri görmek ve orada fotoğraf çektirmek için verdiği çabayı sokak kaldırımına oturup izlemek çok keyifliydi. 

Bir diğer keyif ise Sığacık Kalesi’ndeki sokak müziği idi. Sizi yormuyor, mutlu ediyor.  Kadın girişimcilerin el emeklerini uygun fiyata sergilediği stantlarda kaybolmak ise itiraf ediyorum eşimi biraz yordu! Bunun içinde anahtar cümle; “Sizinle iki saat sonra burada bulaşalım” oldu.  Bu dokunun hiç bozulmamasını diliyorum. Bu bölge, seçim döneminde Tunç Soyer’in çalışma programında da yer alan İzmir’in belli noktalarının film platosu olması konusunda muhteşem.  Sığacık, “Yine gidelim, kazıklanmadık” diyerek ayrıldığımız bir yerdi.

Ankara’da yaşayıp iyi bildiğinizi düşündüğünüz İzmir ve çevresine bu sefer turist gibi bakmaya çalıştım.  Efes Antik Kenti’ne defalarca gitmeme rağmen kızımın isteği üzerine bir kere daha gittik.  Turist hareketinin en yoğun olduğu bu nokta tabii ki Ezgi Zeren’i de büyüledi. Ama Yamaç Evleri’ne girişte ekstra bir ödeme talep edilmesi hele de çocuklardan talep edilmesi ne ölçüde doğru bunu sorguluyorum.

Ben basın kartının kalan birkaç avantajı sayesinde ücretsiz girdim ama yurtiçi-yurtdışından ziyarete gelen çocuklarımız ve gençlerimizden bu ödeme talep edilmemeli. Tarihi çocuklara sevdirme çabasında isek ufak hesaplar yapılmamalı. Bir de Efes Antik Kenti’nin belli noktalarına zeminin kaygan olduğu notu daha fazla düşülmeli. Şehri gezerken o kadar çok düşen insan ile karşılaştım ki! Özellikle yaş ortalaması yüksek insanların düşmesinin sakıncalarını düşündüğümde;  bu hatırlatma notları tatillerinin zehir olmaması için çok önemli. 

Gelelim bu lokasyonun vazgeçilmezi Şirince’ye… Benim İzmir’de yaşarken en sevdiğim şeylerden birisi; Şirince’nin tepesindeki ahşap tonozlu kilise olarak bilinen Ayasosti Kilisesi’den vadiye bakıp çay içmekti. Orada o kadar kalabalığın içinde yarım saatte olsa kendi içime dönmeyi seviyorum. İnsanları izliyorum.  Gördüm ki Şirince, kan kaybediyor. Yukarıda 3 TL’ye içtiğiniz çay aşağıdaki kafelerde 8 TL olmamalı. Bir taraftan seçim dönemi, bir taraftan ekonomik krizin etkileri nedeniyle talebin azaldığını anlatan esnaf ile sohbet ettiğimde “Peki senin hiç mi suçun yok?” sorusunu sormadan edemedim.

Unutmamak gerekir ki, insanlar şehrin o bunaltıcı yapısından kurulmak, bir yıllık yorgunluğunu atmak için buralara geliyor. Asık surat ile karşılaşmak istemiyorum. Kolumdan bacağımdan içeriye çeken esnaf modeli istemiyorum.  Biraz güler yüz, biraz samimiyet ve tabi ki iyi bir hizmet bekliyorum. Çok şey mi istiyorum?  Bunlar azalmamalı sevgili Şirince!

Genç kuşağın temsilcisi bir arkadaşımız 4 aydır orada el boyaması bileklikler yapıp sattığını anlatıyor. Sohbet ettik; benimle aynı gözlemleri paylaştığını gördüm. “Abla, esnaf bile birbiriyle sohbet etmiyor” deyince “O zaman nasıl birlikte yol alınabilir” dedim. Bir de Şirince şaraplarıyla meşhur bir nokta. Ama bu konuda da karnesinde ciddi bir zayıflama olmuş.  Bu muhteşem fotojenik lokasyon için bir çalışmanın yapılması şart. Şirince, şirinliğini kaybetmemeli!

Gelelim diğer bir noktaya;  İzmir Hayvanat Bahçesi… Son 6 yıldır Ankara’da yaşayınca kızım Ezgi Zeren ile gitme imkânım olmamıştı. Gidilecek yerler listesindeki en güzel noktalardan birisi olan İzmir Hayvanat Bahçesi, hak ettiği yerde değil. Bu yeri tüm Türkiye ve dünyaya turizmde cazibe alanı olarak pazarlamamız gerekiyor. Burayı gezerken aklıma sevgili Seda Kaya ve Oğuz Özkardeş ile yaptığım turizm sohbeti geldi. “İzmir’de bir gece konaklamayı sağlayacak cazibe alanlarını arttırmalıyız” diyorlardı. Elimizin altında muhteşem bir değer var ve biz bunun tam farkında değiliz. Kuş bilimci bir dostumun Türkiye’deki en iyi ve toplu kuş görüş noktası olarak değerlendirmesini de hatırlatmak isterim. Ancak burada çocukların ilgisini çekecek anlatım noktaları ve dinlenme alanları arttırılabilir. Doğuş Grubu’nun Göbeklitepe’de yaptığı ve görünce çok etkilendiğim üç boyutlu sunum salonları, 3 dakikalık müzik-ışık gösterilerinin yapıldığı alanlar gibi… Çocukların resim çektirmesi için maskotlar gezmeli. Kısacası gördüm ki elimizdeki değerleri pazarlamayı bilmiyoruz.