CAN KURTARIYOR AMA KENDİSİ CAN ÇEKİŞİYOR!

SEDA-5

GÜNDEME DAİR…

11. Kalkınma Planı’nda ‘öncelikli sektör’ arasında belirlenen tıbbi cihaz sektörü, sıkıntılı günler yaşıyor.

Kamudan 6 milyar TL alacağı olan tıbbi cihaz sektörünün bu süreçte finansmana erişim konusunda yaşadığı sıkıntılar 8 bin firmanın kapanmasına neden oldu.

Kamu ve üniversite hastanelerinde satın alınan tıbbi cihazların ödeme vadeleri makul süreleri aşarken; Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde 9 ayı, üniversite hastanelerinde ise 24 ayı bulması firmaların zor günler yaşamasına neden oluyor.

Geçtiğimiz günlerde sektörün kanaat önderleri ile bir araya gelme imkânım oldu.

Yaşanan süreç nedeniyle ihalelere giren firma sayısının 150’lerden 25’lere gerilediğine dikkat çektiler.

Firma sayısındaki azalmanın bir süre sonra sektörde tekelleşmeyi beraberinde getirebileceği endişesini taşıyan sektörün kanaat önderleri, SUT’un en kısa zamanda güncellenmesini istediler. Sektörün kanaat önderleri, konuyu ifade etmek için Sağlık Bakanlığı’ndan 1 yıldır randevu talep ettiklerini ancak bu konuda yol alamadıklarını iletişim sıkıntısı yaşadıklarını da anlatıyorlar.

Burada sektörün öncelikli talebi; tıbbi cihaz ve hizmet ödemelerinde sistematik bir düzenleme, güncelleme yapılması yönünde…

Sohbetten çıkan başlıkları aktarmam gerekirse; Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hastanelere ödeme yaptığını ancak buralarda süreçlerin iyi yönetilememesinden kaynaklı gecikmelerin yaşandığı ifade edildi. Hastaneler, sağlık hizmeti sunmak için kullandıkları tıbbi cihazların ödemelerini yapmak yerine, aldıkları yan hizmetlerin ödemelerini daha önce yapıyor.

Öte yandan sektörün finansal araçlara ulaşma imkânın kısıtlamasının sektörü çıkılmaz bir darboğaza soktuğu görülüyor.

Geçen 12 yıl içinde hastanelerin diğer masraf kalemlerine (elektrik, su, doğalgaz ödemeleri; personel ücretleri ve SGK primleri; temizlik, ulaşım, yemek giderleri, mefruşat ve bakım-onarım vb.) bakıldığında kur, enflasyon, asgari ücret artışları oranında fiyat düzenlemesine gidilmeyen tek satın alma kalemini tıbbi cihazlar oluşturmakta.

Satın alınan tıbbi cihaz fiyatları Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ile belirlenmekte. SUT’un ilk kez yayınlandığı 2007 yılında tıbbi cihaz fiyatları belirlenirken dolar kuru 1,32 TL idi. O günden bugüne dolar kuru 4.5 kat artarken, kümülatif enflasyon %196 olarak gerçekleşmiş durumda.  O günden beri hiçbir düzenleme yok.

Düşük fiyatlar ve geç ödeme politikası dolayısıyla küçülen ya da faaliyetlerini durdurmak zorunda kalan firma sayısı her geçen gün artmakta ve uzun eğitimlerden geçerek yetişen, konusunda deneyimli ve yetkin sektör çalışanları işsiz kalmakta. Bayilik sisteminin sürdürülmesi mümkün olmadığından bazı ürün gruplarında büyük şehirler dışında hizmet götürülememekte. Satılan ürünler ya yerine konulamamakta ya da üretilememekte. Oluşan tıbbi cihaz açığını kapatmak için hastaneler ve sağlık çalışanları, kalitesinden emin olunmayan veya klinik açıdan yeterince deneyimlenmemiş tıbbi cihazları kullanma yoluna gitmeye mecbur kalmakta. Yaşanan tedarik sıkıntıları nedeniyle hastalara tanı konulamamakta, tedavileri tam ve zamanında yapılamamakta. Bulunabilen ürünlerde bedellerinin tamamı Kurum tarafından karşılanması gerekirken, hastalar ancak cepten ödeme yaparak ürün temin etmek zorunda kalmakta.  Bu durum sağlık çalışanı-hasta, hastane-hasta iletişimine de zarar vererek hastaların tanı ve tedavilere mümkün olan en kısa sürede erişimine engel olmakta ve giderek daha büyük bir halk sağlığı sorunu haline gelmekte.

Sektöre can suyu niteliğinde Kurban Bayramı arifesinde yapılan ödeme de yeterli olmadı.  Bugün gelinen noktaya baktığımızda Türkiye’deki yabancı firmaların pazardaki operasyonlarını küçültüyor, pazardan çekilmekten çok bazı ürün gruplarını kapatıyor. Öyle ki, artık konuya ABD Büyükelçisi David Sattersfield da dahil oldu ve sağlıkta ödemelerin gecikmesi nedeniyle ABD firmalarının Türkiye’den çekilebileceğini söyledi. Sattersfield,  “Ödemeler yapılmadan bu böyle devam edemez” dedi. Sektör ise ilgililerle iletişim kurmanın yollarını arıyor.