“Girişimciliğe hazırsan denize atla, muhakkak yüzersin”

 DSC_2181

SEDA GÖK-ANKARA

Bugün, uzmanlaşmış beş ortak ile üç ana grupta medikal sektörüne hitap eden Geotek, kanser teşhisi için kullanılan biyopsi iğnelerinin üretimini yapan Türkiye’nin önde gelen firmalarından birisi…

Cirosunun yüzde 20’ye yakın kısmını Ar-Ge’ye ayıran, gelecekte sağlam durabilmek için kurumsallaşma çalışmalarına hazırlanan Geotek, OSTİM Medikal Sanayi Kümelenmesi’ndeki faaliyetleriyle de ortak rekabetin aktörleri arasında. Bu başarının arkasında ise bir girişimcilik hikâyesi var.

Geotek’in kurucu ortaklarından Veysel Ersun Nasırlıoğlu… Sanayici, ticaret erbabı bir aileden gelmiyor… Nasırlıoğlu, daha 17’sinde kardeşleriyle birlikte iş kurmayı düşünen ve bunu başaran; ülkenin kalkınmasına tuğla eklemeyi, ateşten gömleği giymeyi seve seve kabullenmiş üretim gönüllüsü…

2003’te şirketini kuran, 2005 yılından üretime geçerek, 25 ülkeye ihracatla ve yıllık ortalama 50 bin parçayla devam eden ticari serüven, girişimci adayları için de örnek teşkil ediyor.

Bu işe çok ileriyi hedefleyerek girdiklerini, kendileri için daha çok yol olduğunu dile getiren Nasırlıoğlu, girişimciliğin kişisel bir özellik olduğunu belirtirken,“Kesinlikle bir dünya markası olacağız” diyor. Nasırlıoğlu, gençlere ise  “Gerçekten bu işi yapmaya hazırsan, alt yapının iyi olduğunu düşünüyorsan ve bu gücü kendinde buluyorsan; hiç düşünmeden denize atla, muhakkak yüzersin” diyor.

İş hayatına nasıl girdiniz?

1999 yılından beri sağlık sektöründeyim. Üç yıl kadar firmaların ithal ettiği ürünlerin satışını yaptık. Daha sonra 2003 yılında aynı alanda; bir arkadaşım ve kardeşimle birlikte ilk atılımımızı yaptık. Tabiri caizse denize erken yaşta atlamak gerekiyor; biz de denize 12 yılönce ilk kulacı attık.

1999’daki alanımız üroloji veradyoloji ürünleri olduğu için,işe bildiğimiz yerden; yani medikalden başlayalım istedik. Çok iyi bir doktor portföyümüz vardı, güven sağlamıştık. Onlar da bizi çok iyi tanıyorlardı. İthal edilen ürünlerin ihalelerine giriyor, Türkiye genelinde satışını yapıyorduk. 2006’da zor olanı seçtik, “Bunları biz üretelim” dedik. Birşeyi üretmek Türkiye koşullarındaçok zor. Kardeşim MehmetGöksun Bey ve Onursal Bey’lebirlikte yola çıktık. Şimdi farklı özellikleri olan; ihracat, mali, Ar-Ge, satış pazarlama, kalite konularına bakan beş ortağız.40’a yakın çalışanımız var.

Üretime nerede başladınız?

OSTİM’de, 100 metre karelik bir alanda başladık. Doğruyu söylemek gerekirse, çok iyi bir ekibimiz vardı, bu işe inanmış arkadaşlarla yola çıktık. Özellikle ortaklarım konuya hakim arkadaşlardı, hepimizin belli görevleri vardı. Bugün itibariyle hem üretim kapasitemiz hem satışlarımız, ürettiğimiz ürünlerin kalemleri çok iyi noktalara geldi. Ticarete çok ileriyi hedefleyerek katıldık.

Geotek, yarıştığımız kulvarda 5-10 sene sonra kesinlikle bir dünya markası olacak. Aslında şuanda da bir dünya markasıyızama yeterli değil. Hala daha yolun başında ve çok yol kat etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

İhracat nasıl gelişti, yurtiçi satışlarınız ne aşamada?

Yurtdışına açılmamız fuarlar sayesinde oldu. İlk defa 2010 yılında Almanya’daki Düsseldorf Fuarı’na katıldık. Orada, karşımızda 16 yıldır o fuarda stant açan bir İtalyan firması vardı; patronu, “Bu fuarın sonunda bir tane müşteri bulmayı hedefleyin. O bir müşteri bile sizin için bir atılım.” tavsiyesinde bulunmuştu. Ne demek istediğini şimdi çok iyi anlıyorum. Fuar dönüşünde belki 100-150 tane kontak kurduk ama sadece birtane müşteri bulabildik. Sonraki yıllarda sayı giderek arttı. Bugün itibariyle 25 ülkeye ihracat yapıyoruz. Mısır ve Brezilya ile iyi çalışıyoruz. Almanya, Tayvanve Vietnam’dan da müşterilerimiz var.

İç piyasa ise bizim ana kalemimiz. Sahadan kopmayan, ilham alan bir firmayız. Ürünleri geliştirirken sahadaki doktorlarımızdan yani son kullanıcılardan bilgiler olarak eksikleri tamamlıyor, kendimizi geliştiriyoruz. İç piyasayı hiçbir zaman göz ardı edemeyiz.

Size göre KOBİ’lerin en çok karşılaştığı sorunlar neler?

Bence, bütün KOBİ’lerin ortak sıkıntısı finansa erişim. Dünyanın köklü markalarıyla büyüklerle rekabet edebilmeniz için kendinizi geliştirmeniz; satış rakamlarını, personelinizi artırmanız, fiziki şartlarınızı geliştirmeniz gerekiyor. Bunların hepsini bir KOBİ olarak yapacaksınız. Birçok KOBİ’nin bu anlamda desteği olmadığı için bunların hepsini bir arada yapabilmesi çok zor oluyor. Her daim aynı yerde kalırsanız, kaybolur gidersiniz.

Başarmayı en çok istediğimiz konulardan biri; ihracat oranımızın iç piyasadan daha yukarıda olması. Yani toplam ciromuzun yüzde 70-80’ini ihracat, yüzde20’sini iç piyasaya satmak istiyoruz. Sebebi, iç piyasadaki para dönüşlerinin çok geç olması. Özellikle sağlıkta geri dönüşler çok uzun. İhracat yaparken yurtdışından firma bize sipariş veriyor. Siparişin ardından ödememizi yapıyor ve üretime geçiyoruz. İç piyasada ise hastane sipariş ediyor, malzemeyi teslim ediyoruz. En iyi ihtimalle herşey yolunda giderse altı ay sonra ancak paramızı alabiliyoruz. Bazı üniversite hastanelerinde bu; bir, bir buçuk, iki yıla kadar sürüyor.

Girişimci olmak isteyenlere neler önerirsiniz?

Girişimciliğin, kişinin kendi iç yapısı ve karakteriyle ilgili; kişisel bir özellik olduğunu düşünüyorum. Her insan girişimci değildir. 17 yaşımdan beri, “Bir gün kardeşlerimle birlikte kendi işimi kuracağım” diyordum. Ne yapacağımı bile bilmiyordum. Memur aileden geliyoruz; babamız askeri hakim. Ticari yönümüz olmamasına rağmen hep o yaşlarda ticarete atılmayı düşündük. Benim karşıma kim gelse,“Bir iş kurmak istiyorum.” dese, eğer gerçekten bu konuda kendini hazır hissediyorsa ve içindeki o potansiyeli hissediyorsa hiç düşünmeden bu işi yapmasını tavsiye ediyorum. Hatta elimizden gelen bir şey varsa herkese seve seve yardımcı oluyoruz. Ancak dediğim gibi ilk önce kişinin bu konuda kendini hazırhissetmesi şart.

Sonradan kazanılmaz, uzun bir yoldur… Birçok sanayicimizin yaşadığı gibi; OSTİM’de böyle çok var; tırnaklarıyla kazıya kazıya, ter akıtarak bir yerlere geldikten sonra ulaştıkları noktadır. Bu işi yapmaya hazırsan, alt yapının iyi olduğunu düşünüyorsan ve bu gücü kendinde buluyorsan hiç düşünmeden denize atla muhakkak yüzersin. Elbette bocalayacağın zamanlar olacak. Bugün sıfırdan başlayıp bocalamayan var mı? Biz de üç-dört sene çok ciddi sıkıntılar yaşadık, hala da yaşıyoruz ama o günkü sıkıntıların boyutu farklı bugünkülerin boyutu farklı. Geçmişe dönüp baktığımızda, her ne olursa olsun 14-15 yıllık tecrübe kazanmış olduk. Bunu trilyon verseniz alamazsınız. Girişimciherkesi destekliyorum ama herönüne gelen değil, hazır olmasılazım. Ruhen bu işi benimsemesi gerekiyor.

Üretmekten vazgeçmeyelim. Üretim, bu ülkenin çok çok daha iyi yerlere gelmesi için yegane bir yol. O yüzden üretim bizi her zaman çok heyecanlandırıyor ve heyecanlandırmaya devam edecek. OSTİM, inşallah OSTİM2, OSTİM 3, OSTİM 4‘leri açar. Üretim bu ülkenin ve OSTİM’in olmazsa olmazı.

Kümelenme size neler kazandırdı?

Eğer bu işi yapıyorsak ve yapmayada devam edeceksek, birilerine sesimizi duyuracaksak bizim de bunun içinde olmamız gerekir diye düşündük. Bir firma, bir ürünü üretmeye başladığı zaman, ürünün birçok aksesuarı ve yardımcı aparatları var. Bu ürünleri kim üretiyor, hangi firma ile iletişime geçerek bu aparatları temin edebiliriz? Kümede birçok firma rakip olmasınarağmen, birbiriyle iletişimegeçebiliyorlar ve bilgi paylaşabiliyorlar.

En somut başarılarımızdan biride Medikal Sanayi Kümelenmesi Ortak Showroom’unu açmamız oldu. Türkiye’de örneği olmayan bir proje… Aynı sektörden iki firma olmasına rağmen; firmalar müşterisini rahatlıkla showrooma getirip ürünlerini gösterebiliyor.

KUTU KUTU KUTU KUTU

Mehmet Göksun Nasırlıoğlu Firma Ortağı

 “YATIRIMA DÖNDÜRMEDİĞİNİZ HER ŞEYİ KAYBEDERSİNİZ”

 

Ciromuzun yüzde 20’siniAr-Ge’ye ayırdık. Bu, Türkiye’deki firmalar için çok ciddi bir rakam. Kendimizi değil sürekli şirketimizi büyüttük. Bunun için gerçek anlamda çok sıkıntı yaşadık ama şirketin gerekliliklerini, Ar-Ge’sini, yatırımlarını, fuarlarını hiç aksatmadık.

 

Farklı sektörlerde bir anda büyüyen arkadaşlarım oldu. Bir bakıyoruz iki sene sonra ortada yoklar. Belki bu tecrübesizliktendir. Kazanılan bütün değerin kendisine ait olduğunu düşünüyor, yatırıma döndürmüyorlar. Saniyeler önemli; ticaret hızla ilerliyor, ayak uydurmak ve yatırım yapmak zorundasınız. Yatırma döndürmediğiniz her şeyi kaybedersiniz.

 

Birinci kuşak olarakkurumsallaşma ihtiyacımızvar. Kurumsallaşmaya tepeden başlamak, bundan sonra alt kademelere de bunu yansıtmak zorundayız. Hak eden kişileri burada görevlendiriyoruz. Ailedende çalışanlarımız varama yetkin oldukları içinburadalar.

 

Medikal sektöründe en büyük eksik; bilgi eksikliği. Tıbbi cihazda bir üretime niyetlenirseniz, eleman bulmanız mümkün değil. Ülkemizde medikal sektörü anlamında yetişmiş eleman, bilgi birikimi yok.