“İZMİR’İN SERBEST BÖLGELER ŞEHRİ OLABİLMESİ İÇİN DOĞRU ANALİZLER YAPILMALI”

IMG_6386

İZMİR Serbest Bölgesi(İZBAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Sevimli, İzmir’in serbest bölgeler şehri olabilmesi için doğru analizlerin yapılması gerektiğini söyledi. Türkiye ve İzmir’in serbest bölgeler konusundaki gelişimini, bu alanda yaşanan sorunlar ve yapılması gerekenleri konuştuğumuz Sevimli, “İzmir’in serbest bölgeler şehri olabilmesi için doğru analiz yapılması gerekiyor. Serbest bölgeler ülkeye hangi konularda nasıl bir fayda sağlıyor? Serbest bölgenin işletmecisi var,  devlet var, yatırımcı var halk var. Bütün bu paydaşlar, çevredeki vatandaşlar bu bölgeden nasıl bir fayda umuyorlar? Yatırımcı bir fayda umuyor ve o faydaları sağlamaya çalışıyor. Bu sorulara cevap bulmak gerekiyor” diyor.

-İzmir’in serbest bölgeler açısından önemini ve gelişimini yıllar itibariyle değerlendirir misiniz?

Her şeyden önce İzmir’de başarılı bir serbest bölge modeli var. Ege Serbest Bölgesi’nin başarısı Türkiye düzeyinde bir başarıdır. Türkiye için rol modeldir ve başarısını kendisine teslim etmek lazım. Çünkü bunun sebepleri var.

Bir bölge; serbest bölge ya da herhangi bir yatırım bölgesi olabilir. Bu organize bölgeler şeklinde de olabilir. Teknoloji bölgeleri şeklinde de olabilir. Ama bir yerin gerçekten yatırımcının özendiği ve orada yatırım yapmak istediği bir yer olması çok önemli. Yatırımcının orada bulunmak için istek duyması lazım. Bunun için baştan itibaren yapılacak çalışmalar var.

ESBAŞ, bunları düşünerek düzgün oluşmuş bir modeldir. Bilinçli bir çalışmanın sonucudur.

 

-Rahmetli Kaya Tuncer’in bu konuda emeğini hatırlatmak gerekiyor okuyucularımıza…

 

Evet, çok bilinçli ve öngörülü bir çalışmadır. Kendisi bölgenin nasıl işletilmesi gerektiği konusunda yıllarca çalıştı.  Tabii ki ilk başta orası da boş bir araziydi ve ilk başta kurulan işletmeler bugünkü yapısında değillerdi. Oranın da ilk yatırımcıları dericilerdi.

Bakınız; ilk başta serbest bölgelerin amacı ihracat değil ithalattır. Sonradan serbest bölgelerde ithalata değil ihracata yönelik çalışmaya  odaklanıldı. Yani 2000’li yılların başlarında böyle bir söylem geldi. Serbest bölgelere bakış değişti. Sıcak değil soğuk bir bakış… Serbest bölgelerin olmaması gerektiği gibi bir şey.

-Neden?

2002 – 2007 arası Avrupa Birliği ile çok sıcak ilişkiler vardı. Avrupa Birliği ile bütünleşme ve oraya katılım süreci konusunda bayağı hummalı bir süreç yaşadık. Ve bu süreç içerisinde Avrupa Birliği kriterlerini gerçekleştirmek üzere ki bunlardan bir tanesi ticaret ile ilgili olandı ve bizdeki serbest bölgeler bu kriterlere uymuyordu.

Bizim serbest bölgelerimiz Avrupa serbest bölgelerinin benzeri değildi, burada üretim yapılıyordu. Avrupa’daki serbest bölgeler ise sadece ticaret amacıyla kurulmuş ve o amaçla kurulan bölgelerdi.  O amacı gerçekleştirmek üzere kurallar, kanunlar var.

Biz de serbest bölge kanunlarını AB den uyarladığımız için bizim buradaki yaptığımız işlemlerin kanunsal yönetmeliksel karşılıkları yoktu. Biz bu nedenle imalat yapmakta bir takım zorluklarla karşılaştık. Makinelerin buraya alımı, birtakım maddelerin burada kullanılması vb… Mesela serbest bölgelere alınan yakıtın burada tüketilmemesi gerekiyormuş. Hiç yakıt tüketilmeden ısı veya elektrik sağlanmadan bir üretim gerçekleştirilebilir mi? Böyle bir şeyin alt yapısı yoktu kanunlarda.  Dolayısıyla biz öyle bir şeyle karşılaştık ki serbest bölgelerde yerleşimci olarak, kullanıcı olarak burada yapılan, üretimde kullandığımız petrolü, yakıtı burada tüketemezmişiz, serbest bölgelerde her hangi bir madde burada tüketilemez diye yazdığı için bunlar müfettişler tarafından yazıldı ve bunların çözülmesiyle ilgili mahkemelerde uğraşıldı.

Ayrıca o günün maliye bakanlığı ve ekonomi yönetimi serbest bölgeleri vergi cenneti olarak görüyor ve serbest bölge sorunlarının çözümleri için sıcak yaklaşılmıyordu. Serbest bölgeler kanunu değiştirildi. Üretim yapmayana vergi geldi. Çalışanlar gelir vergisi ödemiyorlardı bundan yararlanabilmeleri için % 85 ihracat şartı getirildi. Tüm bunlar serbest bölgelere bakış açısının değiştiğini ve bu bölgelerden artık üretim ve ihracat beklendiğini belirtiyordu.

-Bize mahsus bir yapı haline geldi?

Evet, yani serbest bölgelerde şu anda üretim ve ihracat destekleniyor.

-Bu kötü bir şey mi?

Hayır, ama Avrupa Birliği’ne ters düşüyor. Avrupa Birliği’nde böyle bir şey yok. Bu kurallar orada geçerli değil. Orada sadece ticaret ile ilgili kurallar konulmuş. Basit kurallar var.

-Peki, bu AB ile entegrasyonda sıkıntıya sebebiyet vermiyor mu?

Üretim yapanlara uygulanan vergi muafiyetlerinin başında AB üyeliğinin gerçekleştiği tarihe kadar diye yazar. Dolayısıyla bu muafiyet AB üyeliğiyle sona ereceği için problem teşkil etmiyor.

-Serbest bölgelerin kimliğinde de ciddi anlamda bir değişim var…

Tabi ihracata yönelik işin kuralını değiştirdiler. Ondan sonra da ekonomiyle ilgili serbest bölgelerle ilgili söylem değişti. Daha sonradan da bunun üzerine yani bundan bir iki sene daha geçmeden İzmir serbest bölgeler şehri olacak diye hem İzmir’deki yerel yöneticiler, hem de sivil toplumun önde gelenleri söylemlerde bulundu. Hatta  ‘İzmir’i serbest şehir yapacağız’ deniyor.

-İzmir’de bugün geldiğimiz nokta nedir?

Hala serbest bölgeleri geliştirmekle uğraşıyoruz. Yani İzmir’de iki tane serbest bölge var. Ve iki tane daha serbest bölgenin kabulü yapıldı.

Bir tanesi enerji alt yapısıyla ilgili olacak. Diğeri de tam olarak kesinlik kazanmadı ama tekne yapımı veya enerjiyle ilgili olabilir. Yenilenebilir enerji odaklı bir yapı konuşuluyor.

-Peki, bu uzmanlaşma sürecine nasıl bakıyorsunuz? Mesela az önce söylediğiniz gibi biri enerji alanında uzmanlaşacak, öbürü denizcilik konusunda yat vs.. Doğru bir model midir?

Bir bölgenin bu şekilde yatırıma açılması ve amaçlanan şekilde başlangıç yapması her şeyden önce güzel bir şeydir.

Aynı konuda üretim yapacak olanların hepsinin belli bir yerde üretim yapması ( KÜMELENME ), birbirlerinin ihtiyacı olan şeyleri sağlaması alt yapının ona göre ayarlanması benzer şekilde ihtiyacı olan kişilerin benzer bir hizmet sunulması açısından bir avantaj sağlayacak.

Seçilen konu Türkiye için yeni bir konu veya  tam olarak yayılmamış ve yapılması gereken bir konu seçildiği için de faydalı diye düşünüyorum.

IMG_6372

Bu tarz uzmanlaşmış serbest bölgelerin, Türkiye ve yatırımcı için faydaları nedir?

Serbest bölgelerin ihracata yönelik amaçlanması önemli…

Serbest bölgeye giren bir malın Türkiye’ye girmiş sayılmaması burada kullanılacak olan ham maddelerin Türkiye’ye girişteki ödenecek gümrükler vs. çeşitli prosedürle çok fazla uğraşmamasının ham madde yeniliğinin ihracata yönelik ihmal edilecek herhangi bir ürünün içinde kullanılan şeylerin zorluk çekmeden çeşitli prosedürlerle karşılaşmadan daha kolay yoldan temin edilmesi açısından önemli.

Katma değer vergisi iadeleriyle ilgili süreç şuan da ihracatçıların en çok başını ağrıtan süreç.

Serbest bölgede böyle bir şey yok, siz yurtdışından serbest bölgeye aldığınız bir malı ithal etmiş sayılmıyorsunuz.

-İZBAŞ olarak aslında Türkiye’de şimdi yapılmaya başlanan ihtisaslaşmayı siz zaten ilk defa yapmışsınız. Deride uzmanlaşarak serbest bölge olma hikâyesi var ama sonrasında karma bir halde geliyorsunuz.  Burada nasıl bir politika izleyeceksiniz?

Bizim bölgede dericilerin çoğalacağını düşünmüyoruz. Karma yapımız devam edecek.

-İZBAŞ’a hangi sektörlerden daha çok talep geliyor?

Her sektörden talep geliyor. Gıda, mermer, kimya, rüzgar enerjisi ilk aklıma gelenler… Geçtiğimiz yıl bölge olarak ticaret hacmimiz 350 milyona dolara ulaştı. Her halde bu yıl 500 milyon doları geçeceğiz.

-Şuan bölgenizde istihdam rakamı 2200 görünüyor. Bu yatırımların istihdama yansıması nasıl olacak?

2018 sonunda bir 500 kişi daha artış olur. Ama o artış son bulmaz, devam eder.

-169 olan firma sayısında 2018’de nasıl bir öngörü var? Artış olacak mı?

Firma sayısı olarak değil, ruhsat sayısı olarak düşünebilirsiniz. Bazı firmalar 3 veya 2 ruhsata sahipler, bazı firmaların sadece kiralama ruhsatı veya sadece alım satım ruhsatları var. Onların içerisinde bizi daha çok ilgilendiren bölge işleticisi olarak imalatçı firmalar…

Çünkü; bizim bölgemiz burada toprağı satan bir bölge. Yani tapu veren bir bölge.  Türkiye içerisinde 3 tane bölge bu şekilde tapu veriyor. Diğerleri kiralama şeklinde yapıyor. Toprağı sattıktan sonra işletici şirketin geliri sadece içerideki firmaların faaliyetleri sonucu oluşuyor. Bir firma ne kadar çok enerji kullanır ne kadar çok hizmet talep ederse bizim için ve bölge için o kadar faydalı.

-Yabancı yatırımcılarla sık sık berabersiniz, onlar en çok hangi taleplere ve en çok hangi şikâyetlerle geliyorlar?

Yabancı yatırımcı her şeyden önce gerekli enerjinin temiz olmasına bakıyor. Akımı, voltaj düşüklüğü olmayan sürekli kesilmeyen bir enerji istiyor.

-İş gücü kalitesi olarak nasıl bir değerlendirme yapıyorlar?

Onlar için en önemli şeylerden birisi de bu. Buraya gelen bir şirket 800 kişi ilk başta işe aldı ve 800 kişiyi bulabildi.

-Personel kalitesinden memnunlar mı?

Memnunlar şuan da her hangi bir şey ile karşılaşmadık.  Yani bu anlamda istihdam kalitesi açısından da aradıklarını buluyorlar. Serbest bölgelerde aradıklarını bulabiliyorlar. Ama İzmir bu konuda biraz dertli…

-Bu konuda biraz daha bilgi alabilir miyim?

Teknik eleman yetiştiren okul sayımız yetersiz ve mevcut olanların kapasitesi yetersiz. Yani en azından istihdam edeceğiniz kişilerin yetişkin insan gücü kaynağı devlet tarafından son derece iyi bir şekilde sağlanıyor olması lazım. Sanayicinin bununla ilgilenmemesi lazım… Devlet de bununla ilgili eğitimi vermek ile mükelleftir diye düşünüyorum.

-Türkiye’de ihracat birim fiyatının 3 doları bulması için bir hedef belirlendi. ESBAŞ’ın rakamına baktığımızda 7 dolar… Sizde şuan kilogram birim değeri nedir?

6,5 dolar civarı olması lazım. Benim ihraç ettiğim derinin m2 si 500 gr ve fiyatı 90 $ yani kg ı 180 $. Materyal olarak değerli ancak yüksek teknoloji ürünü olarak değerlendirilmiyor. İhracat fiyatlarının kg üzerinden değerlendirilmesi ülkenin tüm ihracatı düşünüldüğünde belki bir anlamı var. Ancak küçük bir bölgenin ihracatı böyle değerlendirilemez. Bölgede pırlanta işleniyor olsaydı fiyatları yüksek diye yüksek teknoloji ürünü olduğunu mu söyleyecektik?

-İzmir’in potansiyelini düşündüğümüzde bu şehirde olması gereken serbest bölge sayısı nedir? Burada bir limit olmalı mı?

Serbestbölgenin işletmecisi var,  devlet var, halk var yatırımcı var. Bütün bu paydaşlar, çevredeki vatandaşlar bu bölgeden nasıl bir fayda umuyorlar? Yatırımcı bir fayda umuyor ve o faydaları sağlamaya çalışıyor. Bu sorulara cevap bulmak gerekiyor.

İzmir’in serbest bölgeler şehri olabilmesi için doğru analiz yapılması gerekiyor. Serbest bölgeler ülkeye hangi konularda nasıl bir fayda sağlıyor bence ihracatı geliştirmek için bir fayda sağlıyor ama şuan da ihracatçılar birliğinin rakamları açısından da Türkiye’nin ihracatı açısından da serbest bölgelerden yapılan ihracat, ihracat olarak sayılmıyor.

Ama örneğin; ESBAŞ bugün uçak sanayi yatırımlarının buraya yapılmasının önünü  açmıştır.

İlk olarak Uzay ve havacılık kümelenmesi derneği kuruldu. Sonrasında küçük bir alanda uçak parçaları imal eden bir şirket yatırım yaptı. Genç öğrencilere uzay çalışmaları deneyiminin yaşatıldığı bir uzay kampüsü kuruldu.

Artık burada havacılık ile ilgili bir şeyler vardı. Esbaş bunları bölgeyi pazarlamada kullandı. Uçak sanayii ile ilgili üretim yapan firmalar bölgede istedikleri iklimi bulabileceklerdi. Gerekli altyapı ihtiyaçları olan elemanlar pazar vs. konusunda sıkıntı çekmeyecekleri bir ortam olduğu gösterildi ve bu sayede Türk mühendis ve teknisyenleri artık orada çalışıyor kazanıyor ve aynı zamanda knowhow sahibi oluyoruz.

-O zaman sadece yatırım amaçlı değil istihdamı da kalitesini yükseltmek amacıyla da sürece bakmak gerekiyor…

Evet, parasal menfaati dışında insanların eğitilmesi ve insan kalitesinin yükselmesi, teknolojik yapının artması için de serbest bölgeler önemli bir görev üstleniyor.

RAKAMLARLA İZBAŞ…

İzmir Serbest Bölgesi’nin temelleri 1984 yılında İzmir Deri Sanayicileri Yapı Kooperatifi ile atıldı. İzmir Valiliği’nin “sektörün faaliyet alanına olan uygunluğu” doğrultusundaki kararıyla, İzmir’in Menemen İlçesi Maltepe Köyü sınırları içindeki 162 hektarlık alan faaliyet için belirlenmişti. Kooperatif, 1988 yılında İzmir Organize Deri Sanayi Bölgesi statüsünü kazandı. Ticari hayatın ekonomik seyri doğrultusunda, Bakanlar Kurulu’nun 11/08/1997 tarih ve 97/9775 sayılı kararıyla İzmir Menemen Deri Serbest Bölgesi-İDESBAŞ kuruldu.

2011 yılında Bölgenin artan potansiyeliyle, deri dışında farklı sektörlere de açılma yönünde bir adım atıldı; Bakanlar Kurulu’nun 04.04.2011 tarih 27918 sayılı Resmi Gazete’de  yayınlanan  2011/1649 sayılı kararıyla İzmir Serbest Bölgesi-İZBAŞ adını aldı.

İzmir Serbest Bölgesi 1.620.000 m²üzerine kurulu. Toplam alanın 1.100.00 m²’si yatırım için tahsis edilebilir net alandır.

Hali hazırda toplam alanın 960.000 m²’si tahsis edilmiştir

Yatırım tahsis oranı %88’dir.

İzmir Serbest Bölgesi’nde 2017 yılı sonu itibariyle;

142 yerli

15 yabancı

12 yerli ve yabancı ortaklıktan oluşan

169 firma faaliyet göstermektedir. Deri imalatı ve alım satımı, Enerji, Kimyasal Üretim ve ticaret, Gıda,  Elektrik- Elektronik,  Otomotiv,Plastik Boru Profil ve Plastikten Mamuller

Mermer ve Doğal Taş, Asansör Kaldırma ve Taşıma Ekipmanları,  İzmir Serbest Bölgesinde yatırım yapmış sektörler…

İZBAŞ’da Bütünleşik Yönetim Sistemi uygulanmakta; ISO 9001:2008, ISO 14001:2004 ve OHSAS 18001 Belgeleri bulunmakta.