İÇ PAZARDA HÜZÜN, İHRACATTA MUTLULUK…

 

GÜNDEME DAİR…

 

Seracılık sektörü iç pazarda sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Bugün Türkiye’de 600 bin dönüm kapalı alanda seracılık yapılıyor. Ancak bunun sadece yüzde 3’lük bölümü profesyonel seralardan oluşuyor. Son dönemde yaşanan ekonomik gelişmeler sera yatırımlarının iç pazarda yavaşlamasını da beraberinde getirdi.

Buna karşılık muz ve tropik meyve üretimindeki artış dikkat çekiyor. Bu alandaki sera taleplerinin arttığını görülüyor. Üreticiden dolardaki artışın muz üretmeyi avantajlı konuma getirdiğini dinliyoruz.

Bu da sektörü iç pazarda bir nebze olsun hareketlendi.  İç pazardaki durağanlığa karşılık yurtdıyı pazarda hareketli bir dönem yaşandığını görüyoruz .

Petrol fiyatlarındaki düşüş bu alanda üretim yapan ülkelerin enerji kaynaklarını daha verimli nasıl kullanabilir sorusunu sormasını beraberinde getirdi.  Ülkeden döviz çıkışını azaltmak için seracılık ve jeotermal yatırımlara odaklandıklarını görüyoruz.

Başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere Orta Asya ülkeleri ve Rusya seracılığa ciddi yatırım yapıyor. Bu da Türk seracılık sektörünün iç pazarda yaşanan daralmayı ihracat ile aşmasına destek oluyor. Ama uzun vadede kendi ayağımıza kurşun mu sıkıyoruz? Çünkü hala iç pazardaki seralarımızın sadece yüzde 3’ü profesyonel sera statüsünde. 10 yıl sonra sera yatırımlarını yaptığımız ülkeler bu pazara yön verecek. Peki, o zaman bizim halimiz ne olacak? Türkiye’nin kısa vadeli hedefler yerine bu alanda da uzun vadeli hedefler belirlemesi gerekiyor.

Bugün Türkiye olarak dünya genelinde 20’nin üzerinde ülkeye seracılık konusunda ihracat yapıyoruz. Bu projeleri anahtar teslimi üstleniyoruz. Bu durum sektörü şimdi mutlu ediyor ama sonrasında mutsuzluğu beraberinde getirir mi? Bu soruya cevap aramak gerekiyor.

Türkiye’nin seracılık konusunda kendisine bir yol haritası belirlemesi şart.