YAŞASIN SERBEST ÇALIŞMA SİSTEMİ!

 seda gök

2013 yılı…“Gazetecilik Değişim Programı” kapsamında Lüksemburg’da olduğum günler… Her sabah saat 8.00’de eğitim alanındayız. Bir gün takım kaptanımız sevgili Efa’ya “70 yaşındasın, hala bizlerle uğraşıyorsun, neden emekliliğin tadını çıkarmıyorsun?” diye sordum. Aldığım cevap aslında hayatımın dersi idi. “Benim en verimli olduğum yıllar, benim bu kadar bilgimin emeklilikte boşa gitmesi, beni yetiştirenlere haksızlık olmaz mı? Sen benim bilgimin ne kadarına sahipsin?”

İşte o günden sonra gazetecilik dışında hayata dair de önemli bir başlık yakalamıştım. Bizim toplumumuzdaki iş-hayat felsefesi ile ne kadar çelişiyordu. Yaşam boyu öğrenmek, yaşam boyu üretmek ve insanların hayatına dokunmak…

Geçtiğimiz günlerde elime geçen bir rapor sonrasında bu yaşadığım anekdot bir kere daha aklıma geldi. Türkiye’de de bir şeylerin değiştiğini hissetmeye başladım. Bunu artık kendi hayatımda da uyguluyorum.

Dünyada 162 milyon, Türkiye’de 8.5 milyon kişi ofis dışında çalışıyor. Onlardan bir tanesi de benim… 

Şu anda yüzde 30 olan serbest çalışanların iş gücüne oranı, iki yıl içinde yüzde 20’ye yükseleceği tahmin ediliyor.  Buradaki en dikkat çekici hususlardan bir tanesi de serbest çalışma kültürünün küresel iş gücü pazarının yarısına hâkim olması öngörülüyor. Bu sistem, gerek personel verimi gerek maliyet gerekse kurumlarda dönüşüm sürecini beraberinde getiriyor.

Serbest ve uzaktan çalışma ekonomisi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükselişte. Yapılan araştırmalar, küresel iş gücünde yüzde 30 payı bulunan serbest çalışanların, 2020 yılında yüzde 50 pay sahibi olacağını gösteriyor. Bu sistem ile hayatlarımızın kontrolü kendi elimizde. Nerede, kiminle, nasıl bir ücrete çalışacağımıza kendimiz karar veriyoruz.

İş dünyasının önde gelen isimleri, bugün artık en önemli konunun mobilite olduğunu söylüyor. Bir işi gerçekleştirirken birden fazla kurumla bir araya gelmek gerektiğinde, süreklilik için teknolojik imkanları kullanmak durumunda olduğumuza dikkat çekiliyor. Teknolojik imkânlarla da ofise gitmeden işleri yürütebilmenin mümkün hale gelebileceği vurgulanıyor. Dünya ölçekli pek çok firma, ofis sayısını azaltarak, bu sayede yılda milyon dolarlarla ölçülen bir tasarruf elde edebiliyor. Birçok kurumun henüz bu sisteme sıcak bakmaması ise bir kültür olarak değerlendiriliyor. 

Yapılan araştırmalara göre çalışanlar, kendi kişisel ve mesleki yaşamlarının kontrolünü ellerinde bulundurmalarını sağlayan iş düzenlemeleri beklentilerini son dönemde daha fazla dile getiriyor. Özellikle büyük ölçekli kuruluşlar çalışanlarının bu taleplerini daha fazla dikkate alıyor. Yöneticilerin yüzde 80′i esnek çalışmayı değer önerilerinin temel bir parçası olarak görüyor. Geçtiğimiz yıl bu oran yüzde 49 civarında imiş. Yöneticilerin sadece yüzde 3′lük bir kısmı çalışanlarına esneklik sağlama konusunda kendilerini sektör liderleri olarak görüyor. Çalışanların yüzde 41′i ise esnek çalışma düzenlemelerini seçmenin kendi terfi olanaklarını etkileyeceğinden korkuyor.

Burada önemli olan husus çalışanın zamanı nasıl ve ne ölçüde verimli kullanabildiği… Yeni kuşağı esnek çalışma modeli konusunda yönlendirirken, belli bir yaş ortalamasına ve iş tecrübesine ulaşmış kişilerin bu sistem içinde harmanlanması gerekiyor. Bu sayede “Emekli oldum, bir kenara çekileyim” mantığı, yerini “En verimliği olduğum dönemdeyim” düşüncesine bırakabilir. Ofis dışı iş modeli ile hayata daha fazla katma değer yaratmak mümkün!…