21 yaşındaki Tuna Tunca, İngiltere ve Fransa arasındaki Manş Denizi’ni geçen ilk Türk otizmli yüzücü olmak için üç yıldır suda… Geçtiğimiz Eylül ayında bunu deneyen, 8 saat yüzdükten sonra hava koşulları nedeniyle tamamlayamayan Tuna Tunca’nın hedefi; öncelikle gelecek Haziran ayında bu hayalini gerçekleştirebilmek… Bu süreçte en büyük destekçisi ailesi, annesi Gülnur Tunca ve tabi ki antrenörü Mert Onaran oldu.
Otizmli açık su yüzücüsü Tuna Tunca’nın başarı hikayesi üzerinden; sporun otizmli bireylerdeki gelişimine olumlu etkisi ve Türkiye’de bu alanda yapılması gerekenlere ışık tuttuk.
Tuna seni tanıyabilir miyiz?
TUNA TUNCA: 21 yaşındayım, otizmliyim ve yedi yıldır açık su yüzücüsüyüm. Aileme, ben üç yaşındayken otizmli olduğum söylenmiş. Mert Hoca ile yüzüyorum.
Mert Hoca ile beraber mi yüzmeye başladın?
TUNA TUNCA: Çocukken Kuşadası’nda sitenin havuzunda tatillerde hep yüzüyordum.
Mert Hoca ile hangi yarışlara gittiniz?
TUNA TUNCA: En son Iron Man yarışına gittik. Orada takım olarak yarıştım, ben yüzme bölümünü yaptım. Çanakkale Boğazı’nı geçtim. Orada 2 kere yüzdüm. Sonra İstanbul Boğazı’nı 3 kez geçtim. Sakız’dan Çeşme’ye yüzdüm. Capri’den Napoli’ye yüzdüm. 36 kilometre idi.
En çok hangisinde keyif aldın?
TUNA TUNCA: Manş Denizi’ni sevdim.
Neden?
TUNA TUNCA: Dalgasını çok sevdim. Ama çok dalgalı…
Peki, tekrar gidip yüzmek ister misin?
TUNA TUNCA: İstiyorum.
Haziran ayında gidecek misin?
TUNA TUNCA: Gideceğim.
Sabahları kalkmak zor olmuyor mu?
TUNA TUNCA: Zor oluyor. Evet.
Tuna, sen yarışlara hazırlanırken neler yapıyorsun?
TUNA TUNCA: Antrenman yapıyorum.
Nasıl besleniyorsun?
TUNA TUNCA: Güçlü bir kahvaltı yapıyorum.
Kahvaltıda ne yiyorsun?
TUNA TUNCA: Yumurta yiyorum. Kapuska, bulgur pilavı, brokoli seviyorum. Fıstıklı baklava, börek…
Hangi okuldan mezun oldun?
TUNA TUNCA: Alsancak Nevvar Salih İşgören Turizm Anadolu Meslek Lisesi’nden mezun oldum.
Gülnur Hanım, okul ve spor sürecini birlikte nasıl yönettiniz? Haftada kaç saat yüzüyor? Bunu nasıl yönetiyorsunuz?
GÜLNUR TUNCA: Liseye kayıt döneminde Çanakkale Boğazı’nı yeni geçmişti. İlk açık su derecesi idi ve kürsü görmüştü. Onu referans kullanarak okula gittik. Başarılı bir yüzücü, özel gereksinimli. Yasal olarak da kaynaştırma öğrencisi olabilme raporumuz vardı. Okulumuz “Başarılı bir yüzücüyü nasıl geri çevirebiliriz?” dedi.
Okul sürecini nasıl yönettiniz?
GÜLNUR TUNCA: İşin çok içindeydim. Hep çözüm odaklı hareket ettim. Yakın çevremi ve mesleki birikimimi oraya kanalize etmeye çalıştım. Tuna’ya daha çok fayda sağlamak için kariyerimi bırakmıştım. Yüzme ve maraton yüzmesi ile özel gereksinimiyle ilgili birçok konuyla baş edebilmesini sağladık.
Bunları biraz örnekler misiniz?
GÜLNUR TUNCA: Daha sabırlı ve iş birlikçi oldu. Otizmli bireyler bir disiplin ile rutinlere bağımlıdır. Tuna, yüzmeyle bunu aştı. Şu anda otizm semptomları dediğimiz birçok şeyi görmüyoruz, yaşamıyoruz. Mert Hoca onu çok güzel tabir etti; “Çöpsüz üzüm”. Baş edebilme becerileri ve adaptasyonu çok arttı. Maraton ise ayrı bir disiplin ve ayrı bir sabır gerektiriyor. Okuldan çıktı, antrenmana gitti…
Tuna bir günün nasıl geçiyor?
TUNA TUNCA: Erken kalkıyorum. Kahvaltı yapıyorum. Sabah 8.30′da Alsancak Celal Atik Havuzu’na gidip bir buçuk saat yüzüyorum. Eve geliyorum, dinleniyorum. Evimizin karşısında çok güzel bir orman var. Annem ile yürüyüşe çıkıyoruz.
GÜLNUR TUNCA: Mert Hoca’nın bize verdiği programı uyguluyoruz. Ben de gölge antrenörü oldum. (Gülerek…) Ondan sonra eve dönüş. Tuna’nın kendine ayırdığı bir zamanı var. Orada ya kitap okuyor ya da yap-boz yapıyor. YouTube izliyor. Genelde 4-5 gün bu rutinde geçiyor. Haftada bir gün deniz antrenmanı yapıyor. Kuvvet antrenmanı var.
Hafta sonu daha çok sosyalleşiyor. Eski arkadaşlarıyla buluşma ortamı yaratmaya çalışıyoruz. Çünkü onlarla daha bağımsız hareket edebiliyor.
Manş Denizi dönüşü antrenman programı da değişti. Geçemedi, ama hedeften de vazgeçilmedi. Manş antrenmanları son 1 yılda yorucu idi. Günde 5-6 saat yüzmek kolay değil.
MERT ONARAN: Tuna’nın dayanıklılığı bu anlamda çok yüksek. Beraber çalışıyoruz. Sözlü iletişim kadar göz teması ve vücut dilinden de birbirimizi anlayabiliyoruz.
Göz temasıyla bir şeyi sevdiğini, yorulduğunu, istediğini anlayabiliyorum. O da hemen benim ne istediğimi algılayabiliyor.
Hiç konuşmasak da aynı uyumu yakalarız. 10 yıldır beraberiz. Manş geçişi için çok tempolu yıpratıcı bir dönemden geçtik. Çok şükür, sakatlık yaşamadan süreci yönettik. Şimdilerde sezon arasındayız. Biraz daha kendini dinleme ve kaslardaki yorgunluğu dinlendirme dönemini geçiriyoruz.
Tuna, bu dönemin sakin olmasından mutlu musun?
TUNA TUNCA: Mutluyum.
Bu alandaki farkındalığı artırmak için Türkiye’de nasıl bir modelleme olmalı? Tavsiyeleriniz ne olur?
GÜLNUR TUNCA: Aslında otizm çok komplike parametreleri olan nörogelişimsel bir farklılık… Dolayısıyla da multidisipliner yaklaşmak gerekiyor. Bu noktada çocuktan gelen geri bildirimleri çok iyi gözlemlemek, tanımlamak ve doğru tepkileri vermek gerekiyor. Yetişkin otizmli bireylerin sosyal ortamlarda bulunabilmesi ve iyi oldukları alanlarda çalışabilmeleri için de STK’lar, resmi ve özel kurumlar birlikte model oluşturulmalılar.
Kabul etmek mi?
GÜLNUR TUNCA: Evet. Baş etmek değil, bununla yaşamayı öğrenmek, keyifli bir hayat sürdürebilmek, o anı yaşamak. Bu bilinç bireylere yerleştiğinde topluma da yansıyacağını düşünüyorum. Ailelerin bu noktada çok fazla görevi var. Hem otizmle yaşamayı öğrenmeye çabalayacaksınız hem toplumun size direttiği öteki olma ile baş etmek zorundasınız. Gözünüzün önünde çocuğunuzun sosyalleşme taleplerini görüyorsunuz. Fakat sosyalleşme ortamı üçüncü şahıslar ve kurumlar tarafından tam yaratılmadığı için, bunun çabasını vermeye çalışıyorsunuz. Bunlar kolay değil, ama yol alındığını düşünüyorum.
Belki de Mert Hoca ve ben de Tuna’nın iyi bir açık su yüzücüsü olmasından yola çıkarak, “En çok ses getirebilecek geçiş ne olabilir?” diye düşündük.
Manş’a odaklanmamızda; benim anne olarak, Mert Hoca’nın antrenör olarak elbette başka parametreleri vardır. Benim ilk bunu yaparken aklımdan geçen farkındalık yaratmaktı. Çılgın bir anne gibi algılanabilirim.
Yuval Noah Harari’nin Nexus kitabını bitirdim. Otizmden bahsetmiş. Altını kalın kalın çizdim ve “Aman tanrım ben çılgın değilmişim” dedim. Çünkü toplumun algısında normal tanımının değiştiği sürece, otizmin bir engel olmadığını düşünüyorum. Belki anne kalbi söyletiyor, ama diğer taraftan mantığım ve rasyonalitem de bunu söyletiyor. Tuna ile 21 yıldır yaşıyorum ve birçok otizmli tanıdım, tanıyorum. Savaşmak zorunda hissediyorlar. Algıları farklı ve bizim normal diye tanımladığımız şeyler onlar için normal değil.
Anlamak için çok çabalıyorlar. Diğer taraftan oğlumun engelli olduğuna ilişkin elimde belgem var. Bu iki arada bir derede bir şey. Kesinlikle farklı bir bakış açısının yakalanması gerektiğini düşünüyorum.
Tuna tanı aldığında, yanılmıyorsam 250 çocuktan birinde otizm görülüyordu. Şu anda 36 çocuktan birinde görülüyor.
Toplumda sayıları da çok artıyor ve bu bir mental bozukluk da değil. Nöro gelişimde bir farklılık ve spektrum. Eşim de, ben de İngilizce öğretmeniyiz. Kariyerime son verip Tuna ile ilgilenmeye başlayana kadar yurt dışı eğitim danışmanlık işiyle uğraşıyordum. Kendi ofisim vardı. Tuna’nın okul öncesi döneminde annem bize çok destekti.
Bu süreçte anahtar kelimenin “eğitim” olduğunun da farkındaydınız!
GÜLNUR TUNCA: Tabii, otizmin nedeni bilinmiyor. Tedavisi yok, nokta atışı bir ilacı yok. Şu an için tüm dünyada geçerli olan; yoğun, özelleştirilmiş, bireysel eğitim. Türkiye bu konuda da emekliyor. Devletin karşıladığı ücretler çok düşük ve çok kısıtlı süreler için geçerli. Okul öncesinde çok yoğun eğitim alınması gerekiyor.
Belki de bizde bir avantaj var. Yüzmeden bağımsız olarak, okul öncesinde Tuna’nın eğitimi için çok çabaladık. Bu konuda eşim de ben de çılgın olabiliriz, ama maddi manevi çok çaba harcadık.
Dolayısıyla da okul öncesi doğru eğitim aldığında sonraki süreçlerde makas kapanabiliyor.
GÜLNUR TUNCA: Öyle diyebiliriz.
Farkındalık oluşturmak açısından bu açılımınız önemli. “Teşhis süreci ve okul öncesindeki eğitim süreci sağlıklı bir şekilde yönetilirse sonrasında maddi manevi daha kolay yol alınabiliyor” diyebilir miyiz?
GÜLNUR TUNCA: Kesinlikle öyle. Erken tanı, erken özel eğitim ve beraberinde kaynaştırma süreci başlamalı. Kendi akranlarıyla da etkileşime girme ortamı yaratılmalı. İdeal model budur. Bunu uygulamak Türkiye’de çok kolay değil. İşin maddi boyutu var. Özel eğitim, çok maliyetli. Devlet yeteri kadar destek değil. Kaynaştırma eğitimi sürecinde okullar ve eğitimciler her zaman işbirlikçi değiller maalesef.
Ailelere önerebileceğim husus; önce kendilerini bu konuda geliştirsinler. Çünkü özel eğitimcilerin de uyguladıkları her teknik ya da her özel eğitimci de yeterli olmayabiliyor. Kesinlikle anne-babanın işin içine girmesi gerek.
Hocam aynı paralelde süreci değerlendirdiğimizde Türkiye’de nasıl bir gerçeğimiz var?
MERT ONARAN: Tuna ile “Otizm hastalık değil, farklılıktır” diyerek, aynı yolda ilerledik. Tuna’ya yüzme eğitimi verirken otizm olmayan bireylere verdiğim eğitimden daha farklı bir yol izledim. Türkiye de otizmli bireylere uygun eğitim verme ile ilgili büyük bir eksiklik var.
Sonuç olarak Tuna’ya uygun doğru yöntemi bulup gerekirse kolunu kendi elimle çevirerek ve sürekli bunu tekrarlayarak eğitimini sağladık. Sürecin sonunda istediğimiz başarıya ulaştık. Tuna, kendi yaşındaki sporcularla beraber yarıştığı açık su yarışlarında kürsüye çıkmaya başladı. Engel grupları arasında değil 16-19 yaş arasında yarıştı. Kendi yaşıtlarındaki yüzme sporcuları ile beraber kürsüde yer aldı. Doğru eğitimle, doğru çalışmayla otizmlilerin neler başarabileceğini spor yoluyla herkese kanıtlamaya çalıştık. Einstein’ın da otizmli olduğu biliniyor. Birçok meslek grubunda çok başarılı otizmli bireyler var. Yeter ki doğru yönlendirilsin.
Tuna çalıştığım tek otizmli sporcum değil. Otizmli sporcular ile önceliğim spordan keyif almalarını sağlamak ve bu keyifi alırken fiziki, mental gelişimlerine de katkıda bulunmak. Her otizmli bireyin gelişim programı birbirinden çok farklı oluyor.
Hedef nasıl belirliyorsunuz?
MERT ONARAN: Hedefleri Tuna’nın gelişimine göre belirliyoruz. Daha önce katıldığımız yarışlarda ve geçişlerde de hep Tuna’nın gelişimine göre karar verip, doğru hedefler belirleyerek başarıya ulaştık. Manş Denizi’ni geçmeyi tamamlayamadık, ama aslında Tuna’yla istediğimiz gelişimleri başardık! Sonuç olarak geçişi hava şartlarından kaynaklı tamamlayamadık. Yoksa Tuna geçişe tamamen hazırdı.
Tuna gereken her şeyi aslında yaptı, soğuk suya direncini yükseltti. Manş geçişi için gerekli olan antrenmanları yapıp uzun mesafeleri yüzdü. Tekne yanında yüzme becerisini geliştirdi, suda beslenmeyi öğrendi ve bunun gibi birçok gerekliliği yerine getirdi. Tekne sahibi geri dönme kararı almasaydı, biz geçişi zor şartlara ve olumsuzluğa rağmen Tuna’yı riske atmadan tamamlamış olacaktık. Geçişten biz vazgeçmedik. Tekne sahibinin olumsuz hava şartlarından dolayı yüzmeyi sonlandırma kararı ile mecbur bırakılarak geçişi sonlandırmış olduk.
Geçişin yarım kalmasıyla ilgili üzüldüğüm kısım; Tuna’nın zorlu şartlara rağmen güvenliğini riske atmadan geçişi bitireceğine emin olmamıza rağmen, dışarıdan bir kararla geçişi bırakmak zorunda bırakılması olması oldu. Tuna başarma hissini çok seviyor, başarıları ile mutlu oluyor. Kürsüye çıkması, alkış alması, insanların “Aferin Tuna” diye yanına gelmesi, bunlar hep onun için motivasyon kaynağı. Olumsuz hava şartları ve tekne kaptanının kararı Tuna’nın bir geçiş daha tamamlamış olmasına engel oldu.
Tuna’yla Manş geçişlerimize Orimpex Tekstil’in sponsorluk desteğiyle gittik. Bizim Çeşme-Sakız geçişimize, Mısır’da Dünya Şampiyonası’na katılışımıza ve Capri- Napoli geçişimize de Orimpex Tekstil destek oldu. Artık toplumda da bu başarıyı görüp “Çorbada bizim de tuzumuz olsun, biz de destek olalım” denmeye başlandı.
Bu konuda her ikinizden de aslında mesaj almak isterim.
GÜLNUR TUNCA: Tuna’yı mesleği sporcu olarak yetiştiriyoruz. Farklı alanlarda başarı sağlayacak otizmli bireyler ilgi alanlarına göre yönlendirilmeliler. Çünkü işlerine tutku seviyesinde bağlı olacaklardır. Tuna’nın da profesyonel mesleği yüzücülük.
MERT ONARAN: Yarış giderleri, malzeme, beslenme, diyetisyen, fizyoterapist, kuvvet antrenmanları gibi Tuna’nın harcamak zorunda olduğu giderleri var. Sponsorların desteği ile çok başarılı işler yapılabilir. Başarıda sürdürülebilirlik için destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor.
GÜLNUR TUNCA: Mert Hoca’ya sonuna kadar katılıyorum. Tuna’nın başarısının sporcu kimliğinin destekleniyor olması, bir sosyal sorumluluk gibi algılanmasından ziyade onun sporcu kimliğine yönelik bir destek olmasını annesi olarak tercih ederim. Biz konuya hep böyle baktık, hep böyle yaklaştık, hep böyle işledik. Dolayısıyla da Tuna bir açık su yüzücüsü, Tuna Tunca otizmli bir genç ve açık su yüzmede öncü bir isim olmayı hak ediyor. Tuna’nın başarılı bir sporcu kimliği ile ön planda olması, otizme bakışı değiştirmeye de çok fayda sağlayacaktır.
Evet, rol model olması önemli çünkü hikayesini bir üste çıkartıyor. Bunun bir sporcu desteği, açık su maraton yüzen bir sporcu desteğine yönelik algılanmasını çok isterim. Bunun sosyal sorumluluğun dışına çıkması gerektiğini düşünüyorum. Biz bunu hep hedef koyarak yaptık. Tuna’nın dalgalarla baş etmesi çok zor bir şey değil. Hayata adaptasyonu ve kabul görmek için harcadığı çabası ile baş etmesi daha fazla. Bir anne olarak, onun sporcu kimliğinin ön plana çıkmasının, otizmin sadece bir farklılık olduğunu vurgulamak adına doğru bir yaklaşım olacağını düşünüyorum.
Sevgili Tuna, şimdiki hedefin nedir?
TUNA TUNCA: İlk hedefim 2025 Haziran ayında Manş’ı geçmek.
MERT ONARAN: Her yeni yarış hedefimizde Tuna’nın yarış için adaptasyonunu ve gelişimini görmek beni çok motive ediyor. Her yarışın gerekliliklerine göre Tuna’ya yeni beceriler öğretiyoruz. Her yeni beceri öğretimi de Tuna’nın bilişsel algısına katkı sağlıyor.
GÜLNUR TUNCA: Mert Hoca’nın da yönlendirmesiyle her başlığı tek tek çalışıyoruz ve bütünü oluşturuyoruz. Bunların hepsine konsantre ola ola, zaten o dikkat algısı gelişiyor.
Eklemek istedikleriniz…
MERT ONARAN: Bu süreçleri yönetirken bize inanan ve desteğini hep hissettiğimiz Orimpex Tekstil’e bir kere daha teşekkür etmek isterim.
GÜLNUR TUNCA: Ben de yolculuğumuzda hep yanımızda bizimle birlikte olan Orimpex Tekstil’e teşekkür etmek isterim. Tuna’nın annesiyim, antrenörüyüm, menejeriyim, yaşam koçuyum, arkadaşıyım…
Mert Hoca’yla yakaladığımız o enerji, beni o formdan forma itebiliyor. Açık su camiasında dünyada Seven Oceans denilen, solo geçiş yapılan 7 geçiş var. Manş bunların en bilinmezi ve Everest’i! Tuna ilk bunu gerçekleştirmek için çabalıyor. Diğer bir geçiş olan Cebelitarık Boğazı geçişine Tuna ve Mert Hoca için 4 yıl önce başvuru yaptım. Sıranın gelmesi için çok bekliyorsunuz. Arayıp “Şu tarihte uygun musunuz? Tuna ve Mert geçebilir” dediklerinde belki “pıt” diye o da devreye girebilir.
SG