RÜZGÂRDA BAŞARI HİKÂYESİ YAZABİLİR MİYİZ?

 

SEDA GÖK

 

GÜNDEME DAİR…

 

Geçtiğimiz hafta ‘enerjisi bol’ bir gündemi geride bıraktık. Ankara, enerji sektöründe iki büyük organizyona ev sahipliği yaptı. Biri Türkiye Rüzgâr Enerjisi Zirvesi, ikincisi ise Uluslararası Enerji Kongresi idi. Her iki kongrede de önemli mesajlar dikkat çekti.

Rüzgâr ile başlayalım. Türkiye rüzgâr piyasası sahip olduğu potansiyeli ile önemli ve ayrıcalıklı bir konuma sahip. Ülkemiz 2008 yılından itibaren gerek Pazar, gerekse endüstri olarak global rüzgar piyasasının en önemli aktörlerinden birisi oldu. Yerli ve yabancı yatırımcılarla sektör son 10 yıllık dönem içerisinde kurulu gücünü 7,6 GW ulaştırmayı başardı. Kanat, kule, jeneratör gibi RES bileşenlerinin üretimini yapar hale geldik.

Rüzgâr enerjisi sektörü, ülkenin birçok yerine 3 bin 85 türbin, 180 santral ile Türkiye’nin elektriğinin yüzde 10′unu karşılar hale geldi. 2030′da 25 bin megavat kurulu güce ulaşmayı hedefliyor. Yerli sanayimizin daha da gelişmesi, yerli aksam üreticilerimizin global tedarikçiler arasında yerlerini almaları öncelikli hedefler arasında. Ancak sektör, önümüzdeki 10 yılda ne kadar lisans verileceğini, hangi tip yarışmalar olacağını, 2020 sonrası destek mekanizmasını, alım garantilerini ve teşvikleri bilmek istiyor.

Sektörün burada önemli mesajları vardı. Her ne kadar ihracat yapma kabiliyetleri olsa da yerel pazarın da kendi imalatlarını desteklemesi gerektiğini belirtiyorlar. Sürdürülebilirliğin önemine dikkati çeken sektör,  küresel iş birliklerinin yardımıyla Türkiye’de bir başarı hikayesi çıkarabileceğine inanıyor. Bunun için de piyasanın herkes için öngörülebilir olması isteniyor.

Bu kongrede en fazla hoşuma giden unsurlardan birisi İzmir’i görmekti. İzmir Kalkınma Ajansı, kongrenin ana sponsorları arasında idi ve önemli bir tanıtım çalışması gerçekleştirdi.

İzmir’de rüzgâr enerjisi kümelenme faaliyetleri hız kazanıyor. Son verilere göre; Türkiye’de işletmedeki rüzgâr enerjisi santrallerinin yaklaşık yüzde 20′si İzmir’de bulunuyor. Bu santrallerin kurulu güç kapasitesi bin 462 megavata ulaştı. İnşa halindeki ve lisanslı yeni santrallerle kısa vadede bu rakamın bin 700 megavata çıkması bekleniyor.

Ege Bölgesi, Türkiye’de işletmedeki rüzgâr santrallerinin yaklaşık yüzde 38′ine de ev sahipliği yapıyor. Bu santrallerin de 2 bin 868 megavat seviyesindeki kurulu gücünün inşa halindeki ve lisanslı yeni santrallerle 3 bin 500 megavatlara ulaşacağı ifade ediliyor.

Tüm bu yatırımların toplam miktarının yaklaşık 2 milyar dolar seviyesine ulaştığını söyleyebiliriz. İzmir’de sadece rüzgâr enerjisi ekipmanları sektöründe direkt istihdam edilen kişi sayısı 5 bini geçmiş ve bu sayı yeni yatırımlarla artacak. Tüm bunları da dikkate aldığımızda, sektörün önemli sayıda ve nitelikli istihdam yarattığını söyleyebiliriz.

İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) Genel Sekreteri Mehmet Yavuz’u kongre kapsamında değerlendirmelerini dinleme fırsatım oldu. Rüzgâr enerjisine yönelik çalışmaları ileri aşamaya taşımak için ajans olarak 3 milyon Euro bütçeli bir Avrupa Birliği projesi yürüteceklerini anlattı.  Bu projenin çalışmalarının 2020′nin ikinci yarısı itibarıyla başlamasını planladıkları bilgisini verdi. 

İzmir’in rüzgârdan elektrik üretiminde ve kanat, kule, jeneratör gibi sektöre özel katma değeri yüksek ekipmanların imalatında Türkiye’de lider şehir haline geldi. Bunları dinlemek çok keyifli idi.

12. Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı’nda ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in Mini Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları(YEKA) projelerine hız vereceklerini açıklaması sektör için önemli bir bilgi idi. Mini YEKA’da bu ay içinde ilana çıkıp, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde sonuçlandırılması  hedefleniyor. Amaç;  elektriğin tüketildiği yerde üretilmesi. Enerjide artık tüketicinin rolü değişiyor. Yakın zamanda kendi talebini oluşturan ve yöneten hatta fazlasını satarak buradan kar eden yeni tüketici profilleri artmaya başlayacak gibi görünüyor.