“BİZİ HEYECANLANDIRIN, YENİ MUCİZELER YAZALIM”

20230510_132755(0)

 

Jeotermal enerji, Türkiye’deki yenilenebilir enerji kaynakları arasında en yüksek potansiyele sahip kaynaklar arasında yer almasına rağmen, hak ettiği yerde değil. Sadece enerji üretiminde değil; termal turizmden konut ısıtmasına, jeotermal seracılıktan lityum üretimine kadar çok farklı alanlarda ekonomi yaratabilen bir kaynak jeotermal…

Sektörün Türkiye’de çatı kuruluşu olan Jeotermal Enerji Derneği (JED), bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla ciddi çalışmalar yapıyor. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, Türkiye’de bu alanda 30 yıla yakın süredir çalışan bir profesyonel yönetici.

305 Megavat ile Türkiye’nin en büyük ölçekli jeotermal enerji yatırımcısı Zorlu Enerji’nin Genel Müdürü de olan Kındap, sadece kamu otoritelerine değil tüm paydaşlarına “Bizi heyecanlandırın, yeni mucizeler yazalım” diyor…

Kındap ile jeotermal sektöründe yaşanan gelişmeleri Ticaret için konuştuk…

 

** 2010-2020 yılları arasında Türkiye’de çok yoğun şekilde jeotermal enerji yatırımları yapılmıştı. Siz bir konuşmanızda bu zaman aralığını ‘Türk mucizesi’ olarak ifade etmişsiniz. Ancak son iki senede sektörün yatırımlarında ciddi bir ivme kaybı var. Nedir bu durumun sebebi?

KINDAP: Evet, sektör olarak 2010-2020 döneminde çok hızlı yol aldık. Yabancılar bize “Bu mucizeyi ancak siz Türkler yaparsınız” dediler ve ondan sonra bende ‘Türk Mucizesi’ olarak tanımladım. Öğrendiklerimizi hızlı bir şekilde aktardık. Günün sonunda önemli bir kapasiteyi ülkemize kazandırdık. Bugün özel sektör olarak elektrik üretiminde bin 700 MW’lık bir kurulum gerçekleştirdik. Halen çalışan 63 santralimiz var. Yaklaşık toplam elektrik üretiminde yüzde 3,5 paya sahibiz.

Jeotermalde keşif işi; petrol ve gazda olduğu gibi çok uzun ve pahalı bir iş… Bu sahalar MTA tarafından keşfedilmiş. O şekilde bırakılmış ve ekonomiye kazandırılmamış… Bizler bu sahalara tesisler kurduk. Tesisleri kurduktan sonra âtıl duran kaynakları ekonomiye kazandırmış olduk.

Yani kaynaklarımızı tesisleştirmiş olduk. Ancak bu sahalarda yapılması gereken yeni keşifler var. Sadece bu sahalarda değil Türkiye’nin genelinde bu keşiflerin hızla yapılması gerekiyor.

Çünkü jeotermal üretimi sadece ekonomik değildir. Birçok fırsat ve imkânı da beraberinde getiriyor.

Bir taraftan bin 700 MW’lık kurulu güce ulaşırken, diğer taraftan MTA’nın resmi olarak açıklamış olduğu 62 bin MW’lık kapasitemiz var. 62 bin MW’lık kapasitenin bugün bin 700 MW’lık kapasitesini elektrik üretimi için yatırım yaptık. Daha geride kullanılmayan atıl duran, keşfedilmiş ve yerin altında bekleyen bir kaynaktan bahsediyoruz. Bu konuda hiç konuşulmuyor ve tartışılmıyor. Bizim bin 700 MW dışında 5 bin MW’lık doğrudan kullanımımız da var.

Yaklaşık 5 bin dekar alanda jeotermal seracılık yapıyoruz. Kaplıca ve termal turizm tesislerinde yüzde 90’ından fazlası yerli olan 3 milyon civarında turist ağırlıyoruz.

Bu alanlarda yaklaşık 5 bin MW’ın üzerinde bir kullanımımız var. Toplamına baktığımız zaman ise 7 bin MW’ın üzerinde kullanım hayata geçmiş durumda.

Bu yönüyle dünyada genelinde de lider konumdayız. Özellikle jeotermal seracılıkta bizim kadar kapasiteye sahip başka bir ülke yok.  Konut ısıtmasında neredeyse kaynak olarak sayılmayacak ülkeler bizden daha çok konut ısıtması yapıyor.

Paris’in bir banliyösünde, çok düşük bir ısısı olan sahadan 150 bin konut ısıtılıyor. Bizim ülkedeki toplam konut ısıtmamız 156 bin konut. Bunun 40 bini da bildiğiniz gibi İzmir’de bulunuyor. Biz bu kaynağın doğrudan kullanımında çok az bir paya sahibiz. Özellikle konut ısıtmasında kaynaklarımızı yeterince kullanamıyoruz. Yine de bugün baktığımızda 62 bin MW’lık keşfi yapılmış kaynağımızın yaklaşık 7 bin MW kaynağını hayata geçirmiş ve ekonomiye kazandırmış durumdayız.

 20230510_125955(0)

// “KAYNAK ARAMANIN RİSKİ YÖNETİLMELİ”

Güneş ve rüzgârla karşılaştırdığımızda bürokratik süreçleriniz çok daha fazla ve katı. Bu konuda sektörü nefeslendirecek mekanizmalar neler olmalı? Yeni mucizeler yaratmanız için neler yapılmalı?

KINDAP: Jeotermal için bir devlet desteği kesinlikle lazım. Çünkü jeotermal kaynak aramanın bir riski var. Sektör olarak bin 700 MW’lık kurulum gücüne ulaşırken ağırlık kamunun gerçekleştirdiği keşiflerdi. Bu enerji alanında en önemli şey; arama riski ve bunun yönetilmesi. Bunun farklı yöntemleri var dünyada. Ülkemizde ise şu an arama riskinin nasıl yönetileceğine dair bir mekanizma yok. Daha sonra ise yatırımların süreci ve maliyeti söz konusu. Rüzgârla enerjisi ile karşılaştırırsak yaklaşık 3 kat, güneşle karşılaştırırsak yaklaşık 4 katlık bir maliyet yüksekliğinden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu finansman ihtiyacını daha da yükseltiyor. Benzer büyüklükteki bir jeotermal santral diğerlerine göre çok daha yüksek bir maliyet ve yatırım ihtiyacı olduğunu ortaya çıkarıyor.

Ancak avantajları daha fazla. Niye, çünkü bugün güneşle karşılaştırıldığında 4 kat, rüzgârla karşılaştırıldığında yaklaşık 3 kat verimlilik söz konusu.

Bugün Türkiye’deki bir rüzgâr enerjisi santralinin kapasite faktörü yüzde 30, jeotermalde ise hava koşullarından bağımsız olarak 7 gün 24 saat ve 365 gün enerji üretebiliyorsunuz.

Kapasite kullanım oranımız çok daha yüksek. Jeotermalin bir özelliği daha var ve asıl bu çok önemli. Şebeke dostu bir kaynak olan jeotermalden üretilen elektrik, istikrarlı ve kesintisiz bir güç kaynağıdır. O kaynağı şebekeye verdiğiniz an üretim noktasından, prizinize kadar bu enerjiyi alabilirsiniz.

Rüzgâr ve güneş gibi kesintili kaynaklarda üretimi mutlaka jeotermal, kömür santralleri, gaz santralleri, nükleer santraller gibi kaynaklardan dengelemek zorundasınız.

 

// YENİ YEKDEM OLUMLU, AMA…

 

** Türkiye’de jeotermal konusunda yeni bir stratejik hedef mi belirlenmesi gerekiyor?

KINDAP: Bu ay başında Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’nda (YEKDEM) bir revizyon yapıldı ve bir önceki YEKDEM’e, yani Türk Mucizesi dediğimiz dönemin altyapısını oluşturan YEKDEM’e yakın bir rakamsal seviyeye getirdi.

Jeotermal enerji santrallerinin gerek birim Megavat (MW) başına yatırım maliyeti gerekse yatırımın gerçekleşme süresi, gerekse arama ve sondajda karşılaşılan risklerin finansal karşılığının yetersiz olması; bu enerji türünde özel bir düzenleme yapılmasını gerektiriyordu. Bu yöndeki beklentilerimizi basınımız ve kamuoyumuz ile de pek çok ortamda paylaşmıştık.

1 Mayıs 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren YEKDEM güncellemesinde, jeotermal enerjiye dayalı devlet desteği kWh başına 9,5 ilâ 11,5 Dolar/cent arasında belirleniyor ve destek mekanizması uygulama süresi 15 yıla çıkıyor. 1 Mayıs 2023 ve sonrasını “3. YEKDEM Dönemi” olarak adlandırabiliriz.

Bu güncelleme kararının özellikle destek süresi noktasında olumlu etkileri olacağına inanıyoruz. Bu değişikliğin, en azından yatırım ortamında havayı yumuşattığını ve yatırımcılarımıza olumlu bir mesaj verdiğini söylememiz mümkün.

 

// TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE VAR

 

** Ege Bölgesi jeotermalde ciddi bir potansiyele sahip ama Türkiye genelinde farklı alanlarda önemli noktalarda kaynaklar var. Bunun coğrafi olarak dağılımı konusunda nasıl bir stratejik eylem planı uygulanmalı, tavsiyeleriniz neler?

KINDAP: Türkiye’nin bütün bölgeleri önceliklendirilebilecek kadar zengin bir rezerve sahip. Güneydoğu Anadolu’da kaynaklarımız artık taşıyor. Türkiye’de binin üzerinde doğal jeotermal çıkış var. Kuzeyden güneye, doğudan batıya Türkiye’nin her yerinde… Orta Anadolu’da, Akdeniz Bölgesi’nde, Güneydoğu Anadolu’da hatta Karadeniz Bölgesi’nde tüm bölgelerde potansiyel var.

O bölgelerin gelişmesi için arama programlarının devreye sokulması gerekiyor. Az önce bahsettiğim gibi, aramacılık bu işin en zor, riski ve belirsiz tarafı. Buraya önemli bir eylem planı ortaya konmalı.

Hatırlarsınız biz jeotermal yatırımları böyle hızla giderken gaz veya bugün petrol aramacılığında benzer şeylerinde yapılması gerektiğini defalarca dile getirmiştik. Türkiye’nin kaynak aramacılıkta yetersiz olduğunu gördük.

Son yıllarda Karadeniz’de doğalgaz ve petrol başta olmak üzere devlet eliyle bugün Doğu Anadolu’da petrol aramacılığına başlandı. Yoğun bir arama çalışmasına başlandı. Bu yoğun çalışma,  keşifleri de getirdi. Jeotermalde de böyle bir keşif, böyle bir seferberlik yapmak lazım. Bugün Batı Anadolu dışındaki alanlarda yeterli keşif çalışmalarını maalesef yürütemiyoruz, yapmıyoruz. Bunları yaptığımız zaman biraz önce vermiş olduğum rakamların çok çok üstüne çıkarız. Yani oraya bir eylem planı getirmemiz lazım. Unutmayalım, aramayan bulamaz, ancak bulanlar kesinlikle arayanlardır…

**Deprem sonrasında aslında enerji kaynaklarındaki çeşitliliğin önemini bir kere daha anlamış olduk. Bu başlık üzerinden vermek istediğiniz mesajları alabilir miyim?

 

KINDAP: Ticaret savaşları, enerji savaşları ve elbette depremler kendi enerjimize sahip olmanın önemini bir kere daha gösterdi.  Öncelikle kendi enerjinize sahip olacaksınız, kendi enerjinizi kendi imkânlarınız ve teknolojinizle üreteceksiniz.

Yoksa olası sorunların etkilerini daha uzun yaşarsınız, onun etkilerinden gelen ekonomik sorunu yönetmek zorunda kalırsınız. Geçen sene ülke olarak enerji ithalatına 120 milyar dolar ödedik. Rusya-Ukrayna savaşı ve arkasından gelen gerginlikler 50 milyar dolar olan enerji maliyetimizi 120 milyar dolara çıkardı.

O kadar büyük bir para ki ve biz şu an onların getirmiş olduğu ekonomik sıkıntıları çekiyoruz. Dolayısıyla son sözümü şöyle bağlamak istiyorum:

Yerli kaynaklarımız elbette çok önemli, çok değerli. Jeotermal başta olmak üzere rüzgâr, güneş gibi çok güzel kaynaklarımız var. Ülke olarak 2053’de sıfır karbon hedefine ulaşmayı hedefliyoruz. Bu kaynakları bir an önce değerlendirmemiz lazım. Önemli potansiyellerimiz var. Jeotermal bunların başında geliyor ve ayaklarımızın altında sonsuz bir enerji kaynağı var . Bugünkü teknolojik ilerlemeyle bunun ne kadarını 2050’ye kadar kullanırız derseniz, bizim hesaplarımız elektrik üretiminde asgari yüzde 10’a kadar ulaşabiliriz. O kadar çok kaynak zenginiyiz ki bırakın kendi ihtiyacımızı gidermeyi, gerekli yatırımları yaparsak enerji ihracatçısı dahi olabiliriz. Bizim bunu hedeflememiz gerekiyor. Kaynaklarımızı yeterince değerlendirebilirsek enerji fakiri değil, enerji ihracatçısı olabilecek bir ülkeyiz.