AVRUPA’NIN AŞIRI SOĞUĞU DERİCİDE SICAK SATIŞA DÖNECEK

SEDA GOK-ERKAN ZANDAR

 

Türk deri sektörü, 2023 yılını 2,1 milyar dolar ihracat ile kapatmayı hedefliyor. Bu ihracatın 1 milyar 200 milyon dolarlık bölümü deri ayakkabıdan gelecek. Ege özelinde bu rakamlara baktığımızda tüm deri gruplarında 210 milyon dolar, ayakkabıda 130 milyon dolar olması öngörülüyor.

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Zandar, 2023 yılını ‘mevcudu koruma’ olarak geçirdiklerini belirterek “2024 yılında da 2022 rakamlarını yakalayabilirsek mutlu olacağım” dedi.

Deri sektörünün kurlardaki belirsizlik nedeniyle yılın ilk 3 aylık dönemde fiyat vermekte zorlandığını ve bu durumun mevcut pazarlardaki gücünü zayıflattığını anlatan Zandar, ancak Rusya pazarından gelen talep artışının sektörü nefeslendirdiğini kaydetti.

Bu yıl özellikle ayakkabı ihracatında önemli artış yaşandığını ve toplam ihracat içindeki payının yüzde 70’e ulaştığını vurgulayan Zandar, önümüzdeki günlerde bu trendin devam edeceğini öngördü.

Avrupa ülkelerinde yoğun bir kış döneminin yaşandığını ve bu soğuk havanın taleplere olumlu şekilde yansımasının beklendiğini anlatan Zandar, sıcak satış sürecinde Türkiye’nin avantajına dikkat çekti.

İHRACAT Sohbetleri’nin konuğu olan Erkan Zandar ile deri sektöründe yaşanan gelişmeler, Birlik olarak 2024 yılındaki hedefleri ve yapılması gerekenler üzerine konuştuk.

 

Deri sektörü olarak 2023 yılının genel bir değerlendirmesini yapar mısınız? Sektör özelinde ön plana çıkan pazarlar hangileri oldu? 

2023 senesine düşük kur ve çok hızlı artan maliyetlerle zor başladık. Bizim için ocak ayı önemli. Çünkü biz ocak ayında bir sonraki kış sezonunun fiyatlamasını yaparız.

Geçtiğimiz ocak ayında 19 TL seviyesinde olan euro kuru gerçeğimiz vardı. Ortalamada yüzde 40’ın üzerinde artan işçilik maliyetleri ile sektör sezona giriş yaptı. Bu anlamda ciddi anlamda duvara çarptık.

Kışlık mal fiyatlarımız ister istemez piyasanın çok üzerinde kaldı. Bir önceki yıla göre yüzde 40’a yakın fiyat farklılıkları oluştu. Akabinde seçim sonrası kurlar biraz da olsa olması gereken seviyeye yaklaşınca tabii tolere edilebilir noktaya çekilince geç de olsa bir nebze siparişe döndü.

Bu fiyatlama ocak ayının başında olsaydı bugünü çok daha farklı konuşuyor olurduk. Eylül ayına kadar bu şekilde biz kafa kafaya giden rakamlarla süreci yönettik.

Avrupa Bölgesi’ndeki resesyonun ağırlığını daha etkin göstermeye başlaması ve kötü geçen bir yaz sezonuyla beraber normalde yazlık malı üretmemiz gereken bu aylarda geçen yıla göre yüzde 30 talep kayıplarıyla başladık. Bu fiyattan bağımsız olarak yaşadığımız bir durumdu. Onunla alakalı asıl yansımaları gelecek ocak ayı ile beraber göreceğiz. Bizim açımızdan ocak, şubat ve mart daha belirleyici olacak. Eksi seyrin daha radikal olarak ortaya çıkacağını düşünüyorum. En azından ilk üç dört aylık süreçte böyle olacak.

2023 kolay bir yıl olmadı ama artı yönlerini de yaşadık. Rusya’nın konjonktürü bize yaradı. Rusya’ya hiç satmadığımız kadar mal sattık. Fiyat farkından oluşan kayıpların da tolere etmemizi sağladı. Bir anlamda merhem oldu.

 

2ad20efe-eb11-485f-94e6-b14d447a2385

Rusya’ya satışlarda ne kadar artış yaşandı?

Hem Türkiye hem de EİB’den yapılan ihracatta yüzde 65’e yakın artış oldu. Rusya, ihracat yapılan ülke sıralamasında birinciliğe yükseldi. İhracat rakamı olarak ki bu gördüğümüz buzdağının bir kısmı. Çünkü bir de bavul ticaretiyle Rusya pazarına ne kadar ürün gittiğini bilmiyoruz. 2023 yılını çok büyük bir kayıpla bitirmeyeceğiz.

Hangi ürün gruplarında en çok kaybı verdiniz?

Deri ve deri konfeksiyonda çok büyük kayıp verdik. Deri konfeksiyon tabii katma değeri yüksek bir mal ama işçilik maliyetleri daha yüksek olan bir mal grubu. Hem talep azlığı hem de fiyatlardaki aşırı artış oradaki talebi daha da düşürdü. Deri konfeksiyon bu düşüşü ağır yaşadı. Ayakkabı ihracatına baktığınızda gerileme yok. Ege Bölgesi özelliğinde ihracat yapan tabakhane birkaç tane kaldı. Deri konfeksiyonda da ihracat yapabilen firma sayısı dördü geçmiyor. Firma sayısının ve talebin azlığı bu ürün gruplarında çok büyük bir beklenti içinde olmamamız gerektiğini bize bir şekilde anlatıyor.

İhracatta ürün bazında ayakkabı odaklı bir trend mi olacak?

Önümüzdeki süreç ayakkabı ve saraciye ürünleri özelinde ilerleyecek. Biz deri konfeksiyon üretimi yapan üyelerimizi asla yalnız bırakmıyoruz. Onlarla istişare halindeyiz. Yine bir şeyler yapalım ama maalesef bir organizasyonu yapacak firma sayısı çıkmıyor. Firma sayısı çok azaldı ve volümler çok düştü. Şu anda deri konfeksiyon ihracatını gerçek anlamda yapan lokomotif üç firma kaldı. O yüzden ayakkabı itici güç olmaya devam edecek. Toplam deri ve deri ürünleri ihracatının içinde ayakkabı şu an yüzde 60’ın üzerine çıktı. Bence bu sene yüzde 70’i görebiliriz.

Ayakkabının içerisinde bayan, erkek ve çocuk özelinde bir ürün grubu ön plana çıkıyor mu?

Ayrım yapmıyoruz. Biz deri ve sentetik ayakkabı olarak ayırıyoruz. Ege Bölgesi’nde zaten çok büyük oranda sentetik veya plastik ayakkabı üretimi yok. Bu işin ağırlıklı olduğu iller Gaziantep ve İstanbul… Ege Bölgesi’nde bugün baktığınızda yapılan ihracatın yüzde 95’i deri ayakkabıdır.

O yüzden bizim için önemli olan katma değeri yüksek olan deri ayakkabı üretimi. Türkiye genelinde baktığınızda bu deri ayakkabılar adet bazında yüzde 30’da görünüyor. Bu oran Ege Bölgesi özelinde yüzde 60’lar mertebesinde. Ciroya vurduğunuzda yüzde 90’a çıkar. Aslında ciddi katma değerli bir üretimden bahsediyoruz. Ege deri ayakkabı üretir. Ege’nin özeli budur. O yüzden bizim bölgenin Türkiye geneline göre bu olumsuz durumdan biraz daha az etkileneceğini düşünüyorum.

Çünkü piyasalar pandemi sürecinde çok değişkenlik gösterdi. Türkiye’den hiç gitmeyen mallar bile ihracat sınıfına girdi. Sentetik ayakkabılar, tekstil ayakkabıları gibi.

Çin bir anda dünyaya kendini kapatınca bütün Avrupa geneli bu ürünleri de buradan almaya başladı. Şimdi bu ürün gruplarında tekrar Çin pazarına dönüş oldu. Bizim gerçek kor ürünümüz olan deri ayakkabıda bir kayıp yok. Önümüzdeki bir yıllık süreçte çok büyük kayıp olacağını da tahmin etmiyorum. Her şey önümüzdeki ocak ayına bağlı. Ocak ayı yaklaşıyor. Yine enflasyona göre geri giden bir kur var. Yine ne olacağını bilmediğimiz bir asgari ücret artışı yaşayacağız. Keşke bilsek…Denklem çözmeyi severim ama o kadar bilinmeyen olunca çözmesi zor oluyor.

Bu yıl sonu ihracat rakamında hedefiniz nedir?

Türkiye genelinde 2,1 milyar doları buluruz. “Ayakkabı özelinde 1 milyar 200 milyon dolar ihracat yaparız” diye düşünüyorum. EİB olarak da bunun yüzde 10’unu yaparız. 2022 yılıyla başa baş gideriz. Ege’de mevcudu koruduk.

Bölge özelinde spesifik olarak belli ürün gruplarında ihtisaslaşmamız mümkün mü?

Onu çok sınırlandıramıyoruz. Her firmanın kendi içinde zaten bir ihtisası var. Hepsi kendi alanında iyi üretim yapıyor.  Açıkçası bizim için deri ayakkabı olduktan sonra kimin için yapıldığının çok önemi kalmıyor.

“Ocak ayı belirleyici olacak” dediniz ama 2024 yılı için nasıl bir ihracat hedefi belirlediniz?

2024 yılı için açıkçası biz bir artış beklemiyoruz. Yılı yine 2023 seviyelerinde kafa kafaya kapatırsak çok mutlu olacağımı söyleyebilirim. Yılın ikinci yarısında bir yükseliş bekliyorum.

Neden?

Avrupa Birliği çok soğuk bir kış sezonu geçiriyor. Satışlarla ilgili de çok iyi cevaplar alıyoruz. Avrupa’daki bu süreç bize avantaj olacak. Şu anda iyi kış sezonunu geçiren Avrupa bu sene zaten kışa çok mal almadı. Stoğunu bitirdiği takdirde büyük ihtimalle güvenli ülkelere yönelecek. Eskiden finansman çok kolaydı. Bankaya gidiyordunuz, paranızı alıyordunuz. Getirip burada yüzde 30’un peşinatını ödüyordunuz. Malı 8 ay öncesinden bağlıyordunuz. Şimdi böyle bir finansman kaynağı yok veya çok pahalı. Almanya’da yüzde 10’lara çıkmış durumda paranın bedeli. Avrupa için yüzde 10 çok yüksek bir rakam. Şimdi kimse finansmanı bankalardan sağlamak istemiyor. Sattığı maldan finansman sağlamak amacında. O yüzden demek ki bunlar eline para geçmeden malı alamayacaklar.

Bu da hızlı satış, sıcak satış demektir.  Bunu da Çin’den yapamazlar. Hızlı mal alabilecekleri ülkeler; Türkiye, İspanya ve Portekiz gibi yakın coğrafya. Portekiz şu anda çok ciddi finansman sıkıntısı yaşıyor. Üretim tesisleri ne yapacağını bilmiyor. İspanya parası olduğu için ülke olarak bir nebze daha iyi. Sonuçta Türkiye dışında da çok alternatifleri yok. Çünkü onların da yaptığı ürün grupları belli. İspanya’da üretim maliyetleri çok pahalı. Portekiz’in de yapabileceği ürün grubu belli. O yüzden hızlı alışveriş yapıp hızlı bir şekilde işlerini çözmek istedikleri takdirde gidebilecekleri yakın coğrafyada sıcak satış noktası biziz.

Bu ocak ayındaki Garda Fuarı’nı EİB olarak organize ediyoruz. Garda Fuarı’nda fiyat konusunda bir sıkıntı yaşamazsak yol alırız. Avrupa’nın enflasyon beklentisi şu anda yüzde 5,5 maksimum. Geçen kışa göre yüzde 5,5’un üzerinde fiyat farkıyla çıkmadığımız sürece çok iyi satış yapabileceğimizi düşünüyorum. Burada doğru strateji belirlememiz gerekiyor. Her zaman onu söylüyorum bugünü fiyatlamayın, malı üreteceğiniz zamanın fiyatlarına göre fiyatlandırma yapın. Bugün 30 TL seviyesinde bir kurdan bahsediyoruz. En az 40 seviyesinde olması lazımdı. Kurun bu enflasyona bağlı olarak yerel seçim sonrası 40 TL’ye ulaşılabileceğini düşünüyorum.

Katma değerli üretim konusunda nasıl bir politika izlemeliyiz?

Bu dediğiniz iş para istiyor. Herkeste de bu kaynak yok. Kimi firmalar var ve onlar zaten bu yola girdiler. En fazla 3-4 firma markalı üretim yapıyoruz. Geri kalan fason iş yapıyor. Fason üreticilerin bu alanda yatırım yapması gerekiyor. Fason üretim yapan firmaların en büyük sıkıntısı fiyat ve istikrar. Fiyat konusunda aradaki farkı talep etmek istiyorlar. Şimdi çoğu müşteri diyor ki “Sana refinansman yapamam, param yok. Yüzde 30-40 avans gönderemem.” O yüzden finansman sıkıntısının baskısı fasoncularda daha ağır oluyor. Markalı ihracat yaptığınız zaman fiyatı siz belirliyorsunuz. O yüzden ben her zaman söylüyorum. Türkiye’de ciddi anlamda daha çok markalı üretime ağırlık verilmeli. Marka konusunda yatırım yapmak için destekler var ama çoğu firmanın şu anda zaten yaptığı ihracat buna imkân vermiyor. Markalı ihracat uzun bir yolculuk… Örneğin, firmamda bu konuda 7 yıldır uğraşıyorum. Çok vakit ve para harcadım. Herkes bunu yapamadı. Sonuçta bu iş biraz lafta kalıyor. Konuşuyoruz ama iş uygulamaya gelince zayıf kalıyoruz. Maalesef insanları da fazla zorlayamıyorsunuz. Firmalarda haklı.

O zaman bu noktada UR-GE projelerinin önemi bir kere daha ortaya çıkıyor.

Üzerinde çalışıyoruz. URGE konusunda şu anda iki konuya önem veriyoruz. Birincisi artan maliyetleri sübvanse etmenin tek yolu üretim verimliliği. Bu konuda sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik konusunda URGE Projesi açma hedefimiz var. Onunla ilgili çalışıyoruz. Amacımız daha proaktif, daha az enerji harcayan, daha az maliyetle üretim yapabilecek tesisleri oluşturmak. Bununla ilgili de danışmanlıkla ilgili şu an teklif topluyoruz. En az 10 firmanın katılacağı bir UR-GE planımız var. Önümüzdeki 2027’den sonra başımıza gelebilecek her türlü karbon vergisine karşı da firmalarımızı bir şekilde uyandırmak istiyoruz. Önümüzdeki mart nisan aylarında talepler geldiğinde süreci daha net göreceğiz.

Önümüzdeki dönemde odaklanacağınız pazarlar hangileri olacak?

Kazakistan’a heyetler yaptık ve olumlu sonuçlarını da alıyoruz. Özbekistan’ı devreye almadık çünkü Özbekler, “Kazakistan’a gelmekten daha mutluyuz” dediler. O yüzden ticaret tek noktada birleşiyor. Kazakistan onlar için bir alışveriş merkezi. Rakam olarak bu pazarda ciddi artış var.  O bölgeye normalde Ege’den çok mal gitmiyordu. Şimdi daha çok firma çalışmaya başladı. Mart ayının ilk haftasında Kazakistan’a tekrar bir heyet organize edeceğiz.

Bunun dışında odaklanacağınız başka ülkeler var mı?

Kuzey Amerika Bölgesi’ne yönelik İstanbul Deri İhracatçıları Birliği ile ortak Turquality Projesi hazırlıyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren orada Türk markalarını tanıtacak faaliyetlerde bulunmayı hedefliyoruz. Turquality desteği sadece firmalara veriliyordu. Artık birliklere de veriliyor. Onunla ilgili hazırladığımız projeyi bakanlığa sunuldu. Geçtiği takdirde Kuzey Amerika’da üç yıllık bir tanıtım faaliyeti düzenleyeceğiz.

AR-GE başta olmak üzere yetişmiş eleman konusunda sıkıntı yaşıyordunuz, bu sıkıntının çözümü için neler yapıyorsunuz?

AR-GE personeli konusunda sıkıntımız var. Bizim sektörümüz özelinde iyi yetişmiş AR-GE personeli kalmadı. Bu konuda eskiden emek veren artık emekliliği gelmiş kişiler de piyasadan çekilince sıkıntı arttı. Mevcut olanlar da maalesef çok güncel değiller. Güncel olmadıkları için bilgi birikimleri ve iş yapma şekilleri daha modern üretim teknikleriyle uyuşmuyor. Eski tip ürün yapma kafasıyla üretim yapıyorlar. Zaten iş yine prodaktiviteye bağlanıyor. Bugün ürünü tasarlarken o ürünün üretim boyutunu düşünüp üretimde nasıl daha hızlı, daha ekonomik ve daha az enerji harcayarak ben bu ürünü tasarlamalıyım ile ilgili bilgi eksikliği var.

Birlik olarak bu sorunun çözümü için neler yapmayı planlıyorsunuz?

İtalya’da benim de okuduğum Arssutoria Okulu var. Onlarla bir ön görüşme yaptık. Çok iyi eğitmenleri var. Özellikle prodaktivite ve ürün maliyeti düşürme konusunda oradan uzman getirip UR-GE’ye bunlara dâhil etmek istiyoruz. Bu sayede firmalara en azından böyle düzgün AR-GE elemanları yetiştirebilirsek koleksiyon üretirken günceli bilerek geliştirirler. Çünkü bir ürünün banttan çıkma süresi doğrudan maliyeti ilgilendiriyor.

İnsanların moda anlayışında büyük bir değişim yaşanıyor. Bunun sektöre olan etkilerini değerlendirir misiniz?

İnsanların giyim tercihlerinin değiştiğini düşünüyorum. Son on yıllık süreçte özellikle insanların moda anlayışı abiyeden daha spor ve rahata doğru eğilim gösterdi.  Bu durum otomatik ürün çeşitliliğini azaltacak. Çünkü hep aynı kalıplarda aynı segmentlerde gider gelirsiniz. Ne olacak bu sefer? İnsanların ürüne olan talebi azalacak. Niye? Zaten böyle bir ürün elinde varsa aynı tarzda başka bir ürün almak ona cazip gelmeyecek. İşte burada AR-GE devreye girecek. Yani mevcut kalıpların dışında bu talebe uygun AR-GE’yi üretebilen firmalar başarı gösterecekler.

İşte kalifiye AR-GE veya modern yapıya uygun AR-GE elemanın önemi ortaya çıkıyor. Zaten kış sezonu ürünleri üç yıldan beri hala değişmedi. Üç yıldan beri koleksiyonlar aynı yuvarlağın içinde geziyor. Bir türlü kendine çıkış yolu bulamadı. Eğer bir sezon daha böyle dönsün özellikle tekstil alanında mal satan firmalar çok zorlanacak. Koleksiyonlarda hiçbir değişiklik yok. İnsanoğlunun tüketimi yavaşlıyor. O yüzden ben modada önümüzdeki 15 yılda çok büyük bir değişim beklemiyorum. Çünkü amaç zaten değişimden uzak durup insanları elindekileriyle bir şekilde idare etmeye zorlamak.

Halen faaliyette olan firmalar üretim kapasitesinin ne kadarlık bölümünü kullanıyor?

Kapasite kullanım oranları bizim sektörde yüzde 60’ı geçmez. Yüzde 100’e çıkmaları için de ellerinde personel de yok. Sipariş patlaması dahi olsa onu yapabilecek personel yok.

Deri İşleme

“Bilinmeyeni çok olunca denklemi çözmesi zor oluyor”

Dericiler olarak bilinmez bir ticaretten ve önümüzü görememekten yorulduk. Önümüzdeki yıl kur ne olacak bilmek istiyoruz. Finansmanın bugün bedeli ne olacak bilmek istiyoruz. Anlık iş yapan insanlar değiliz ve iş yapmak istiyoruz. Öyle veya böyle gerçekten başımıza ne geleceğini bilmek istiyoruz. Ocak ayında beş-altı ay sonraya fiyat verebilmem için önümü görmem lazım. 2024 yılında 2022 rakamlarını korumayı ümit ediyorum.  Belirleyici yine mevcut kur olacak. Firmaların kârı yok ki yatırım yapsın. Günü kurtarıyoruz. Mevcut firmalar da teker teker kapanıyor.