TÜRK DİZİLERİ DÜNYA LİDERLİĞİNE OYNUYOR

IMG_1352

-Yapım kalitesi, oyuncu ekibi ve farklı senaryo… Bu üçgen Türk dizilerinin başarısında anahtar kelimeler olarak karşımıza çıkıyor.  2014 yılı sonu itibariyle 180 milyon dolar ihracat yapan dizi endüstrisi, bu yıl için ise 220-250 milyon dolar bir hedef belirledi.  Türkiye, dünya dizi endüstrisi ihracatında ABD’den sonra ikinci sırada yer alırken, Latin Amerika üçüncü sırada…

Global Agency ise Muhteşem Yüzyıl başta olmak üzere birçok Türk dizisinin yurtdışına ihracatı konusunda 2008 yılından beri hizmet veriyor.

EGİAD YARIN Dergisi’ni ağırlayan Global Agency Dramalar Satın Alma Müdürü Şenay Filiztekin Turan ve Global Agency Mali İşler Müdürü (CFO)’su Mert Uzcan ile Türk dizi endüstrisinin gelişim hikâyesi, yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri, ihracat potansiyeli ile sektörün geleceği üzerine sohbet ettik.

 

-Global Agency’i kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?

MERT UZCAN: Global Agency, İzzet Pinto tarafından 2006 yılında kurulan bir şirket.Bu serüven önce kitap yayınlarının temsilcilikleri ile başlayıp, sonrasında yarışma formatları ve TV dizilerinin dağıtımıyla devam etti. İzzet Bey’in ticari zekâsı, iş yapış şekli ve çalışanlarıyla ilişkisi bizim için örnek teşkil ediyor. Üç yıldır birlikte çalışıyoruz.

Şirketimiz tarafından birçok Türk yazarı yurtdışında temsil edilmiştir. Bu kapsamda başarılı projelere imza atıldı. Show TV’de yayınlanan “Gelinim Olur musun?” programının yurtdışı format satışıyla Global Agency markası televizyon sektörü ile buluştu.  Bir Türk formatı olan “Gelinim Olur Musun?” 19 ülkeye lisanslandı ve yerel adaptasyonları yapıldı. Sonrasında da başka formatlar devreye girdi.

2009 yılı Türk dizileri ve şirketimiz için de milat niteliğindedir. Asi, Gümüş gibi diziler Ortadoğu’da ilgi görmeye başladı. Türk Cumhuriyetleri ve Doğu Avrupa’da da ilgi yayıldı.

Bizim şirketimiz için Muhteşem Yüzyıl ayrı bir önem taşıyor. Dizinin dört sezondur 310 saatlik bölümleriyle yurtdışına satışını yapmaktayız. Bir dünya haritamız var. Tıpkı, THY’nın gittiği noktaları gösteren haritadaki kırmızı çizgiler gibi. Yaklaşık 60 bölgede Muhteşem Yüzyıl’ı pazarlıyoruz. Uzun vadede 80 bölgeye ulaşmayı istiyoruz. Önümüzdeki 2 yıl içinde bu sayıya ulaşmayı hedefliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Şili’ye “Binbir Gece” isimli diziyi sattık. Latin Amerika’da bir iki ülke haricinde hepsine satma başarısı gösterdik.

İlk kez bir Türk dizisi, Muhteşem Yüzyıl, ABD’de İspanyol’ca yayınlanıyor. Muhteşem Yüzyıl sektöre ve bize çok şey kattı, sektörün her açıdan çıtasını çok yükseltti.

-Muhteşem Yüzyıl’ı diğerlerinden ayıran neydi?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Birincisi yapım kalitesi ve daha önceden denenmemiş bir hikâye olması idi. Çok güçlü bir tanıtımla yayın hayatına başladı, sektörün de dizinin başarılı olacağına karşı inancı tamdı ve bugün baktığımızda satışlarıyla halen rekorlar kırıyor.

-Muhteşem Yüzyıl yayınlandığı ilk günlerde “Ecdadımızı nasıl lanse ediyorsunuz” eleştirileri ile de karşılaştı. Ama buna karşılık yapımcı ve ekip yoluna devam etti. Bu büyük bir risk değil mi?

MERT UZCAN: Türkiye’de meydanlarda insanların bir şekilde popüler olmak ve gündem değiştirmek için söylemleri olur ve oldu. Sonuçta proje, tarihten yola çıkılarak yapıldığı için,  gerçek yanı var ama öte yandan kurgusal bir döngü söz konusu.Yapımcıya senaryonun değişimi için bir müdahalenin söz konusu olduğunu sanmıyorum. Ben böyle bir şey duymadım.

Bu dizi bir uyarlama ve o tartışmalar da diziye bir zarar getirmedi, yurtdışında da oldukça haber yapıldı ve bu nedenle beki de artısı bile oldu diyebiliriz.

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Bindir Gece dizisini hatırlayın. “Böyle ahlaksız bir teklif nasıl olur” sorusunu Türkiye günlerce konuştu. Ama ondan sonra dizi inanılmaz ilgi gördü ve halen tekrarları dönüyor.

Bugün; yurtdışında bizim kataloğumuza girebilecek dizileri araştırdığımızda, o ülkelerin yerel piyasalarında Türk dizilerinin etkilerini görebiliyoruz. Bugün Şili’de kaliteli bir yerel dizi yapımının aldığı ratingleri sorduğumuzda, bize kendi dizilerinin Binbir Gece dizisi ile yarışamadığını söylüyorlar. Binbir Gece dizisi Şili’de 35rating’e ulaşan sonuçlar elde etmiştir ki bu, ülkede her üç kişiden birinin diziyi izlediği anlamını taşır ve bu rakam futbol final maçlarında bile elde edilemeyen bir değerdir. Türk dizisi, Şili’de final maçını bile geride bırakabiliyor.

-Muhteşem Yüzyıl ile birlikte sektörde neler değişti?

MERT UZCAN: Burada bizim şirketimizin vizyonunun da sektöre yön verdiğini düşünüyorum. Yurtdışında gerçekleştirilen fuarlarda en iyiler arasında yer alıyoruz. Kazandığımızı tekrar işe yatırarak yol alıyoruzŞirketimiz fuarlara katılmadan önce her proje için büyük planlamalar yapıyor, dikkat çekici kampanyalar hazırlıyor. Muhteşem Yüzyıl’ın birinci sezonunun sonunda da yurtdışı fuarlarda büyük tanıtım yaptık.

Bu fuarlar nerede ve ne zaman oluyor?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Fransa- Cannes’da yılda iki defa düzenlenen bu sektöre yönelik Miptv ve Mipcom Fuarları var. Bunlar haricinde yıl içinde katıldığımız 10 fuar daha var. Yani yılda 12 fuara katılıyoruz.Sektörün devleri, bu fuarlarda bir araya geliyor ve tanıtımlarını yapıyorlar. Bunlar TV program alım ve satım piyasası açısından çok önemli fuarlar. Bu fuarlarda en büyük stantlardan birine sahibiz. Muhteşem Yüzyılda ilk olarak bu fuarlarda tanıtıldı.

Bu pazarlama sistemini kim oluşturdu?

MERT UZCAN: Ödüllü reklamcılarla çalışıp, her fuar içinagresif bir pazarlama stratejisi oluşturuyoruz. Yurtdışında yer alan tv fuarlarında, stratejik alanlarda bizim ilanlarımız ve billbordlarımızı görebilirsiniz. Farkındalık yaratmak için gereken her şeyi yapıyoruz. 25 çalışanı ile butik bir şirket olarak bunu yapabiliyor olmamız bana göre büyük başarıdır.

Gayrimenkule değil işimize yatırım yaptık ve yapıyoruz. Türk firması olarak “Global Agency bu fuara katılıyorsa o fuar önemlidir” bilinci oluşmaya başladı. Bu bizi mutlu ediyor. Ayrıca Muhteşem Yüzyıl’ın da  çok disiplinli, hassas ve her şeyi kuralına göre profesyonelce yapan bir ekibi var.

-Yurtdışına pazarlama konusunda en fazla talep gören dizileriniz hangileri ve neden bunlar talep ediliyor?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Muhteşem Yüzyıl birinci sırada, Binbir Gece ikinci, Aşk ve Ceza üçüncü sırada yer alıyor. Dila Hanım ve İffet dizileri klasik Türk dizileri ama onlar da gayet fazla talep görüyor. Balkan ve Ortadoğu pazarında bu dizilere ciddi talep var. Bunlar konuları farklı olduğu için talep görüyorlar. Bazı başrol oyuncuları, yönetmen ve senaristlerin, dizilerin talep görmesinde büyük etkisi oluyor. Örneğin, bir dizinin, hangi kanalda gösterileceği Türkiye’de lanse edilmeden önce, Makedonya’dan arayıp “Bu dizi falanca kanalda mı yayınlanacak?” diye soran telefonlar alıyoruz. Yani çok iyi takip ediliyoruz.

-Şu anda Türkiye’de kaç tane dizi film yayında?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: 5 büyük TV kanalında hafta içi yaklaşık 40 dizi oynuyor. Ancak diğer kanallarla birlikte bu rakam 70 diziye ulaşıyor.  Bu bence dizi piyasası açısından çok da iyi bir durum değil. Sonuçta, izleyiciye, çok fazla alternatif sunuluyor.Alışkanlık oluşturulamadan, izleyici, dizinin beşinci dakikasında “bunu beğenmedim, bir de şuna bakayım” diyerek kanalı değiştirebiliyor.

-Türkiye’de reyting sistemi nasıl işliyor?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: 2009-2010 yılına kadar Türkiye’de ratingler uluslararası bir şirket olan AGB Nielsen tarafından ölçülüyordu. Bir dönem deneklerin bilgilerinin dışarıya sızdırılmasına dair haberler çıktı. Ardından Hükümet devreye girerek bu konuda yeni bir ihale açtı. O ara dönemde de Türkiye reytingsiz kaldı. Yapım şirketleri için gerçekten çok zor bir dönemdi.  Çünkü rating verisini alamadıkları için projelerin reklam satışları zorlaştı. Orada tam bir ‘kara delik’ yaşandı. Daha sonra ratingler TNS adlı şirket tarafından ölçülmeye başlandı. Bu şirket şu anda; 30 farklı ilde 2 bin 250 hanede 13 bin kişiyi ölçüyor. Hane sayısı eskiye oranla düştü. Bu 13 bin kişi denek olarak ölçülüyor ve 40 milyonluk evreni temsil eden bu denekler kendi içinde A,B,C,D,E gibi farklı gruplara ayrılıyorlar.Reklamveren için önemli olan bu denek gruplarından ABC grubu.

-Nedir bu A, B, C grubu?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Bu grup daha çok alım yapan ve kampanyaları takip eden bir grup. Eski sistemde kişinin AB olabilmesi için anne ve babasının bile üniversite mezunu olması gerekiyordu. Nitelikli meslek sahibi, iyi eğitimli, iyi para kazanan ve harcayan denekler bu grubu temsil ediyordu. Yeni sistemde ise bu grubu temsil eden deneklerin özellikleri değişti. Şu anda bu gruptaki deneklerin anne babası üniversite mezunu olmak zorunda değil.  Ailenin elde ettiği gelir daha belirleyici bir unsur oldu.TNS sistemi, rating evreninde eskiye oranla C,D ve E grubuna daha fazla ağırlık veriyor. Bu grubun yüzdeleri arttırıldı. İlkokul mezunları, emekliler,  kampanyaları takip eden insan profili ön plana çıktı. Bu doğrultuda da, bugün, bu gruba yönelik daha basit vekomedi ağırlıklı projeler ön plana çıktı. Aslında yeni ölçüm sistemiyle birlikte denek yapısı biraz daha karmaşık bir yapıya dönüştü ve bu yapı halen analiz edilmeye çalışılıyor.

İçerikler zayıflamaya mı başladı?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Eğitim düzeyi düşen ama gelir seviyesi yükselen bir profil var karşımızda. Kafa yormak istemeyen ama “Bana farklı şeylerde verilsin” diyen bir denek yapısı ile karşı karşıyayız. Örneğin; yeni sezonda yayına giren, kaliteli ve çok yüksek bütçeli bir yapım olan“Reaksiyon” isimli dizi, daha yüksek izlenme oranı alması gerekirken, belki de bu yüzden beklenen ratingi alamadı.

-Nasıl bir reyting sistemi olmalı?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Bu konuda yapımcıların yönlendirmesiyle düzeltmeler olabileceğini düşünüyoruz.

-Dizilerin ciddi ürün yerleştirme ile ciddi pazarlama gücü var.

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: ABD’de bu güç daha fazla… Biz de regülasyonlardan ötürü bir yapımın içine çok fazla ürün yerleştirme yapılamıyor, ürün yerleştirmeler için ödenen reklam ücretleri çok yüksek. Ayrıca regülasyonlar açısından bu konuda ABD bizden daha özgürbir ülke.

-ABD ile karşılaştırdığımızda bizim dizilerimizin bölüm başı süresi çok uzun. Bunun artıları ve eksileri neler? Siz pazarlarken ne gibi sıkıntılarla karşılaşıyorsunuz?

MERT UZCAN: Bölüm sayısının çok olması bizim için artı bir değer. Yurtdışına dizileri 45 dakikalık bölümler halinde lisanslıyoruz. Dünyada bölüm sayısı yüksek dizi üreten çokülkeyok ve Türkiye o konuda avantaj sağlıyor. Yurtdışındaki kanallar tutan bir diziyi devam ettirmek istiyor. Amerika ve İngiltere gibi ülkeler, başarılı dizileri en fazla 50-60 bölüm olarak üretirken, Türkiye’de ise başarılı bir dizi projesinden 300 saatlik bölüm çıkartılabiliyor.

Bütün dünyada sistem böyle mi işliyor?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN:Türkiye’de dizi endüstrisinde her bir dizinin süresi neredeyse bir film kadar. Yapımcılar, rekabetten ötürü kaliteyi de bu çıtalara yükseltmiş durumdalar.

MERT UZCAN: Gündüz kuşağında artık günlük yerli diziler yer almaya başladı. Latin Amerika bile bizden dizi alıyor. Sonuçta, Latin Amerika yıllarca dünyaya dizi pazarlamış bir bölge ancak artık onlar da bizden dizi alıyorlar.

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Dünyaya bakacak olursak, dizi sektöründe Güney Kore’de ciddi bir yükseliş söz konusu çünkü ürettikleri senaryolarda çok farklıhikayeler söz konusu. Steven Spielberg, Güney Kore’den senaryo alıyor.Daha önce ülke olarak, senaryolar Korece olduğu için ve İngilizceye çevrilmedikleri için yurtdışı pazara açılamıyorlardı. Bir süre önce “Güney Kore Dizi Film Sektörünü Kalkındırma Fonu” adı altında devlet bir fon açtı. Bu fon sayesinde dizilerin senaryolarıartık İngilizceye çevriliyor. Bu destek sonrasında Güney Kore’de sektör hızla büyümeye başladı. Son 2 yıl içerisinde, Türkiye’de bile senaryoları Güney Kore’den adapte edilen 5 tane proje yer aldı. Dezavantajları ise bölüm sayılarının bizdeki kadar uzun olmaması.

MERT UZCAN: Bu arada bizde de böyle bir uygulama var. Türkiye Hükümeti de dizi ihracatını teşvik ve destek için bu tarz bir çalışma yapmaya başladı.

Amerikan dizilerinde gündüz seyrettiğinizde bölümler, geceyi finanse eden bir yapı vardır. Türkiye’de de böyle mi?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Burada da böyle… Ana haber öncesi off prime time ve ana haber sonrası prime time diye iki zaman diliminden bahsediyoruz.

Tüm kanallar, yapımcılar ve reklamverenler  için ana haber sonrası kuşak, altın değerindedir..Bu, herkesin işten eve geldiği, yemek yedikten sonra ekran başına geçtiği zaman dilimidir. Bu zaman diliminin reklam değeri de çok yüksektir. Bugün büyük kanallarda yer alan bir dizinin bölüm başı en düşük bedeli 400-500 bin TL aralığında. Bu nedenle dizilerin süreleri en az 100 dakika olmak zorunda. Bu dizilere 1 saatte en fazla 12 dakika reklam alınabiliyor. Kimse izleyiciyi reklam ile boğmak istemiyor ama reklam sektörünün fiyatları bu maliyetleri kurtarmadığı için, kazanç elde etmek için dizilerin süresinin minimum100 dakika olması gerekiyor.

MERT UZCAN: Her bölümde aslında bir film çekiliyor diye düşünebilirsiniz.

Türkiye’den dünyaya ne kadar dizi ihracatı yapıyor?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Bu yılsonuna kadar 180 milyon dolarlık ihracat yapılacak. Gelecek sene 220-250 milyon dolara çıkacağı öngörülüyor. Sektörün 2023 yılında hedef 1 milyar dolar.

MERT UZCAN: Ekonomi Bakanlığı ile temas halindeyiz. Kendileri sektöre çözüm odaklı yaklaşıyorlar. En ufak bir sorunda arayıp danışabiliyoruz. Ticari ataşeliklerimizden ciddi destek alıyoruz. İhracat Destek Birimi ile çok iyi çalışıyoruz. 2023 hedefine ulaşılabileceğine inanıyorum.  Bakanlıklarla güzel bir işbirliği içerisindeyiz.

Türkiye kendi bölgesinde “yumuşak güç” durumunda… Bizim dizilerde kullandığımız ürünler, yaşam tarzı, tüm dünya tarafından yakından takip ediliyor. Dizi sektörü ihracatı ve turizmi ciddi destekliyor. Bizim dizi oyuncularımızı Balkanlardaki firmalar reklam yüzü olarak kullanabiliyorlar.

Gelecek sene Ekim ayında Fransa’da düzenlenecek Mipcom Fuarı’ndada Türkiye onur konuğu ülke seçildi. Dağıtımcılarla işbirliği içindeyiz. Bu konuya ilişkin Ekonomi Bakanlığı ve Ticaret odaları tam destek veriyor. Herkes elini taşın altına koydu. Şu anda kendimizi ülke olarak en iyi şekilde nasıl temsil edebileceğimiz konusuna odaklandık.

Bugün bir diziden 200 kişi ekmek yiyor. Toplamda dolaylı olarak 25 bin kişiye istihdam sağlanıyor.

-Türkiye genelinde dizi çekimlerinde lokasyon tercihi nasıl?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN:Lokasyon olarak şirket merkezleri İstanbul ve Ankara’dır. Ankara’da günlük diziler de yol alıyor.  Yapım lokasyonu olarak her yerde çekim yapılabiliyor. Toprak işleri için Adana, Kapadokya, Mardin ve Gaziantep tercih ediliyor.

MERT UZCAN: Bugün sırf dizi lokasyonlarını görmek için yurtdışından gelen turistler var.

-Önümüzdeki dönemde de gelişim hızı bugünkü gibi mi olacak? Dünyada trend ne yönde gelişiyor?

MERT UZCAN: Kaliteli yapımlar yerini buluyor. Medcezir gibi… Muhteşem Yüzyıl’ın bazı bölümleri ve kareleri hala aklımdadır. Ama her dizide bunu hissedemiyorsunuz.

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Kaliteli yapım, yetenekli oyuncular ve farklı senaryo… Bu üçgeni yarattığımız sürece bize dünya pazarında hep yer olacak. İhracatta lider ABD, ikinci sırada Türkiye yer alıyor. Bizden sonra Latin Amerika geliyor.

MERT UZCAN:Şu anda kırk dizi yayınlanıyor.  Bunların birden Muhteşem Yüzyıl olması beklenemez. Bugün, Kösem Sultan’ı herkes bekliyor.

Yine tarihi bir içerik ön planda….

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN: Evet. Sık sık , “Elinizde periyodik drama var mı, yeni dönem işleri olacak mı?” şeklinde sorular soran yurtdışından telefonlar alıyoruz. Şimdi piyasa biraz dinlendiriliyor. Kösem Sultan öncesi nefes alma dönemindeyiz.

MERT UZCAN: Diziler belki 5 sene öncesi gibi olmayabilir. Ancak kendini belli edecek birkaç proje olacak. Amiral gemisi Muhteşem Yüzyıl’dı, sonrasında da Binbir Gece, Aşk ve Ceza, Dila Hanım ve İffet geliyor.Şu an için yeni sezonunen çok tutan dizileri de Kaderimin Yazıldığı Gün ve Paramparça dizileri oldu, bu iki yapıma yurtdışından da çok ilgi var.

Dönem dizileri dediniz ama “Kurt Seyit ve Şura” örneğine baktığımızda istenilen başarı yakalanamadı?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN:

Çok başarılı bir yapımdı ancak izleyici belki de hikâyeyi çok özümseyemedi. Belki de bu yüzden istenilen başarı elde edilemedi.

-Türkiye’de sektörü bekleyen gelişmeler neler?

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN:

2015 yılında ekranda biraz daha ‘kolay anlaşılır ve eğlenceli’ işlerin yer alacağını öngörüyoruz.Öte yandan yapımlarınkalite çıtası da yükselecek. Bütün kanalların hali hazırda bir B planı var. 2015 başında yayına girmesi planlanan 22 dizi şu anda sırasını bekliyor. Kanalların eskiye oranla sabırları azaldı, bunun nedeni de rekabetçi ortam. Bir dizi ilk 3-4 bölümde yeterli izlenme oranına ulaşmazsa, yerine yeni bir dizi yayına giriyor.Eskiden yaz ayları tatil dönemi sayılır ve dizilerin tekrar bölümleri gösterilirdi ancak artık piyasa yaz aylarında da hareketli. Bu sene de, geçen sene gibi Mayıs ayından sonra yeni yaz dizileri başlayacak ve başarılı olanlar Eylül’de yeni sezonda devam edecekler.

MERT UZCAN: Büyüme hızı geçtiğimiz dört yıl gibi olmayabilir ama yine büyüme devam edecek. Tabii ki yüzde 100-200 oranlarında büyüme olmayacak. Dağıtımcı bir şirket olarak sektöre baktığımızda format işinin de hatırı sayılır hızda yol aldığını görüyoruz. “Bana HerŞey Yakışır” isimli yurtdışında büyük ilgi gören proje, bize ait bir format ve 20 ülkenin üzerinde satışı gerçekleşti. Almanya ve Fransa’da çok büyük izlenme oranlarına ulaşıyor.  Kısaca yarışma formatları da ön plana çıkacak.

Bizim de şirket olarak “B” planımız var. Diziler önemli bir gelir kalemimiz ama format satışını da önemsiyoruz. Biz bu alanda da yol alacağız. Şirket olarak format kaleminde gelirlerimizi arttırmayı hedefliyoruz. Hollanda format ihracatında birinci sırada ve dünya pazarına hâkim. Türkiye’deki pazarda bu alanda ciddi kıpırdanma var.

-O zaman TV kanallarında diziler yerini biraz yarışma formatlarına bırakacak.

ŞENAY FİLİZTEKİN TURAN:

Kanallar dizilerle boğulan izleyiciye formatlarla nefes aldırıyor. Bu devam edecek. Türkiye sadece dizi ve haber görmeyecek. Burada gameshowlarıda göreceğiz.

MERT UZCAN: Yapımcıların desteklenmesi lazım. Tebliğ konusunda var ama uygulamalar pratik hale gelmeli. Elini taşın altına koyan aslında yapımcılar… Üç dizi ile 1 milyon TL harcayıp parasını kaybetme riskini taşıyanlar da onlar. Yapıcı çözümlerle yol alınabilir. Sektöre yönelik bir hedef belirlenmeli. Daha net destekler verilmeli. Bu başka projelerin finansmanı için de zemin hazırlar.