ÇİFTÇİ NE İSTİYOR?

GÜNDEME DAİR…

Çiftçimiz bu ülkenin temel direği… 2017 yılında milli hasılaya 51,7 milyar dolar katma değer sağladı. Üretici fiyatlarıyla 88 milyar dolarlık üretim yaptı. Çiftçi, zor tabiat koşullarında, yağmur, çamur demeden,  gecesini gündüzüne katarak üretiyor, tarlasından, bağından, bahçesinden, ahırından, ağılından kopmuyor, ormanda, denizde üretimini sürdürüyor, sofralardan üç öğün hiçbir şeyi eksik bırakmıyor. Çiftçimizin kronikleşmiş sorunlarına ve ne istediklerine birlikte bakalım.

Birincisi; tarımsal işletmelerimiz küçük, arazilerimiz çok parçalı. Ortalama işletme büyüklüğümüz 61 dekar. Üstelik bu alan yaklaşık 10 parselden oluşuyor. Bu durum da inanılmaz bir maliyeti beraberinde getiriyor. Bu kadar parçalanmış arazi ve işletme yapısıyla verimli tarımsal üretim yapmak imkânsız. Burada “Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu” çok önemli. Kanun iyi bir şekilde uygulanırsa arazilerin daha da bölünmesi önlenecek. Halen devam eden toplulaştırma çalışmalarıyla parsellerin birleştirilip büyütülmesi önem taşıyor.

İkinci kronik sorunumuz sulama… Bugün ekonomik ve teknik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektarlık arazinin 2,15 milyon hektarı gerekli altyapı çalışmaları tamamlanamadığı için sulanamıyor. Sulanan alanlarda da yüzde 60’a varan oranlarda tasarruf sağlayan basınçlı sulama sistemlerine yaygın olarak geçemediğimizi görüyoruz. Burada çözüm olarak basınçlı sulama sistemlerinin kurulum maliyetinin devlet tarafından hibe yoluyla karşılanmasıyla mümkün olacağı öngörülüyor. Bu açıdan GAP, KOP, DAP gibi büyük sulama projelerini içeren bölgesel kalkınma projelerinin bir an önce tamamlanması isteniyor.

Üçüncü sorun; örgütlenememe… Üreticinin ekonomik örgütlenmesinin yeterince sağlanamamış olması da önemli bir sıkıntı. Ayrıca ekonomik örgütlerin fonksiyonel olması, idari ve mali yönden güçlendirilmesi ve profesyonelce yönetilebilmesi için gerekli mevzuat değişiklikleri yapılması isteniyor. Unutulmaması gereken ekonomik örgütlenme etkin olarak sağlanmadan ne çiftçi ürününü değerinden satabilir ne de tüketici makul fiyatlarla tüketim yapabilir. Piyasada da fiyat istikrarı sağlanamaz. Üretim planlaması da yapılamaz.

Peki; çiftçi ne istiyor?

Çiftçi için; mazot, gübre, yem, elektrik, tohum ve ilaçların girdi maliyetleri makul düzeylere çekilsin.

2B arazilerinin, tarım arazisi olarak korunması kaydıyla çiftçiye satışında fiyat, tarımsal arazi rayiç bedeli üzerinden belirlensin.

Çiftçilerimize verilen doğrudan destekler, Tarım Kanunu’nda öngörüldüğü gibi gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 1’ine çıkarılsın.

Tarımsal desteklerden alınan yüzde 2 ile yüzde 4 arasında değişen stopaj kesintisi kaldırılsın.

Tarımda kullanılan elektrik, tohum, fide ve ilaçtan alınan KDV sıfırlansın, elektrikteki enerji fonu ve TRT payı kaldırılsın.

Hayvancılık işletmelerinde kullanılan elektriğe tarımsal sulama abone grubu tarifesi uygulansın.

Çiftçinin düşük faizli kredi talebi karşılansın, tarımsal kredilerde kredi masrafları alınmasın, sigorta mecburiyeti kaldırılsın.

Dekar başına 1 TL’den 5 TL’ye yükseltilen yeraltı suyu kullanım ücreti yeniden 1 TL’ye düşürülsün.

Üreticiye kullandıkları yem için fatura karşılığında belli bir miktar destek verilsin veya yemi Tarım ve Kredi Kooperatifleri/üretici örgütleri kanalıyla uygun fiyattan temin edebilmelerine imkân sağlansın.

2017 yılında olduğu gibi, 2018 yılında da doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları ertelensin.

Tarım sigortalarında primler çiftçimizin ödeyebileceği seviyelere çekilsin, sigorta kapsamı genişletilsin.

Tarım Bağ-Kurlularda aylık prim ödeme gün sayısı 25 günden, 2008 yılında olduğu gibi yeniden 15 güne indirilsin.

Çiftçiye, prim ödedikleri her yıl için 90 gün, 4 yılda 1 yıl hesabıyla fiili hizmet payı, kamuoyunda bilenen ismiyle yıpranma hakkı verilsin.

Kadın çiftçilerin sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğumları nedeniyle hizmet borçlanması yapabilmesi sağlansın.

Çiftçiye muafiyette geçen süreler için borçlanma imkânı verilsin.

Saydığım bu taleplerin yerine getirilmesi halinde, ders kitaplarında okuduğumuz “Türkiye, bir tarım ülkesidir” günlerine ancak o zaman geri dönebiliriz.