“TARIMSAL NÜFUSUMUZU KAYBETMEMEMİZ GEREKİYOR”

 

seda gök tuna turagay a

 

Ticaret Bakan Yardımcı Rıza Tuna Turagay, Türkiye’nin katma değerli üretim ve ihracata odaklandığını söyledi.  Turagay, bu alanda her türlü desteği verdiklerini kaydetti. Özellikle son dönemde Uzak Doğu pazarının önemine dikkat çeken Turagay, dünya genelinde yaşanan ticaret savaşlarını Türkiye olarak fırsata çevirmemiz gerektiğinin altını çizdi. 

“Yaş meyve sebze sektörü bizim için çok önemli bir sektör”diyen Turagay ile sektörün potansiyeli üzerinden ihracatta yapılan çalışmalar, Türkiye’nin yeni Pazar sürecinde attığı hamleler üzerine konuştuk.

 

Yaş meyve sebze sektörümüzün dünya pazarındaki yerini ve önemini değerlendirir misiniz?

Yaş meyve sebze sektörü bizim için çok önemli bir sektör, ülkemizin geleneksel sektörleri arasında yer alıyor. Türkiye aslında dünyada net tarım ürünleri ihracatçısı olan sayılı ülkelerden bir tanesi.

Yaş meyve sebze üretimimize baktığımızda sebze üretimimiz 30 milyon ton civarında, meyve üretimimiz 22 milyon ton seviyelerinde. Türkiye 2017 verilerine göre yüzde 2,7 pay ile sebzede dünyada Çin, Hindistan ve ABD’nin ardından dördüncü sırada geliyor. Meyve üretiminde ise yüzde 2,7 pay ile Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD’nin ardından beşinci sırada. Dolayısıyla sektör gerçekten dünyada ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor.

İhracat verilerine baktığımızda nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz?

İhracatımıza baktığımızda 2002 yılında ihracatımız 532 milyon dolarken 2018 itibariyle 2,2 milyar dolar.

2.2 milyar dolarlık ihracatımızı nereye yapıyoruz diye sorarsanız Irak birinci pazarımız. Irak’tan sonra Rusya geliyor. Irak’ın payı 2018 rakamlarına göre yüzde 25,5 civarında. Rusya’nın payı yüzde 22 civarında. AB payı yüzde 19,9 civarında. Dolayısıyla üçünü topladığınızda zaten yaklaşık yüzde 60’ın üzerine bir payı üç temel pazarımız oluşturuyor.

Son zamanlarda bizim temel sıkıntılarımızdan bir tanesi belli pazarlara çok bağımlı yapımız. Irak ve Rusya pazarlarında arada sorun yaşıyoruz. Rusya’da domateste yaşadığımız sorunlar var. Bize kota koydular, o kotayı zaman zaman doldurduğumuzda ihracatımız maalesef sekteye uğruyor. İhracatta da pazar çeşitlendirmesi sağlamamız lazım. Siz de yakından takip ediyorsunuzdur, Çin, Japonya, Güney Kore’ye, Malezya, Filipinleri bunlar Uzak doğunun önde gelen pazarları. Tarım Bakanlığı ile birlikte bu pazarlarda daha etkili olma amacı ile çalışmalar başlattık. Bu kapsamda Çin’e kiraz ihracatı gerçekleştirdik. Çin’e kiraz ihraç etmek başarıydı.

Yaş meyve sebze için Japonya’ya limon ve greyfurt gönderdik. Çin’e Güney Kore’ye kiraz ihracatının önündeki engelleri kaldırdık. Bunlar hep olumlu adımlar…

Türkiye’nin genel tarımdaki diğer sıkıntısı ise arazilerin küçülmesi ve verimlilik… Bu konuda EİB de teknik çalışmalar yapıyorlar. Çiftçilerimizin eğitimi de bu konuda önem kazanıyor. Çiftçilerimizi de bu alanda eğitmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. İhracat iznimiz olmayan ülkelere yönelik olarak bizim kuvvetli bir sektör olduğumuz için onlarla da ikili görüşmelerimizde toplantılarımızda o pazarların açılması için elimizden geleni yapıyoruz.

Bizim karşılaştığımız başka sorunlar da var, bu sene mevsimsel değişimler nedeniyle kış aylarında havaların sıcak gitmesi ile bir takım zararlılar da önümüzde engel teşkil etti. Kimi zaman bunlar bir ticaret engeli olarak karşımıza çıkarılıyor.  Suudi Arabistan’da son zamanlarda sıkıntı yaşadığımız ülkelerin başında geliyor. Suudi Arabistan’da sadece yaş meyve sebze değil bütün ürünlerde sıkıntı yaşıyoruz.

İhracat artıyor ama işlenmiş ürün ihracatına değinmek istersek şu andaki karneniz nedir ve bu konuda nasıl bir yol haritası belirlediniz?

Aslında biz her zaman daha katma değerli ürün ihracatından yanayız. Bizim işlenmiş tarım ürünlerinde aslında tarım ürünlerinden daha fazla rekabet gücüne sahip olduğumuz bir alan diye düşünüyoruz. Zaten toplam tarım ürünleri ihracatına baktığımız zaman işlenmiş tarım ürünlerinin toplam tarım ürünlerinin içerisindeki payı 2002 yılında yüzde 39’ken şimdi yüzde 51’e yükseldi. Nedir işlenmiş tarım ürünleri, konserve, şekerli ürünler, bitkisel yağlar, zeytinyağı…

 

IMG_8005

Amerika pazarıyla ilgileniyoruz.  Bu konudaki çalışmalarımız da devam ediyor. Size net verebileceğim mesaj şu: katma değerin yükselmesi…

Siz burada katma değeri yüksek olmayan ürünler sattığınızda başka ülkeler bunu katma değerli ürün haline getirip üzerine ufak bir harcama yaparak çok daha yüksek fiyatlarla ürünlerini pazarlayabiliyorlar. Bu da bizim için bir kayıp. Bizim buradaki doğal zenginliklerimiz başka ülkelerin kullanması anlamına geliyor. Artık o aşamalardaki payımızı daha da artırmamız gerekiyor. Onun için işlenmiş tarım ürünleri bizim için çok önemlidir.

ABD pazarı, sizin de hakim olduğunuz alan ve genelleştirilmiş tercihler kapsamında çıkartılması sektörde ne gibi sıkıntılara sebebiyet verdi? Bu konuda tespitlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

2.6 trilyon dolarlık büyüklüğü ile ABD pazarı dünyanın en büyük pazarı… Bizim bu pazara yaptığımız ihracat sadece 8,3 milyar dolar civarında. Bu 8,3 milyar dolarlık genel ihracat da ABD pazarının toplam ithalatı içerisindeki payımız binde 4 civarında. Dünyanın en büyük pazarından biz sadece binde 4 pay alıyoruz. Türkiye dünya pazarlarından toplam binde 9 pay alıyor. Binde 4 ve 9’u karşılaştırdığımızda ABD pazarına dünyaya sattığımdan daha az satıyorum. Geçtiğimiz aylarda ABD Ticaret Bakanı buradaydı, birçok konuda temaslarımız oldu. Cumhurbaşkanımız ve ABD Başkanı’nın iki ülke arasında 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi var. Bu 100 milyar dolarlık hedefe nasıl ulaşırız diye detaylı ve geniş bir analiz yaptık. Bu kapsamda öne çıkan bir takım sektörlerimiz oldu. Tekstil ve konfeksiyon, mobilya, sivil havacılık, doğal taş…

Yaş meyve sebze ihracatını Türkiye’den Amerika’ya gerçekleştirmek çok kolay değil biliyorsunuz. Hem maliyetli hem de uzun ve zorlu bir yolculuk. Dünyanın en büyük yaş sebze meyve üreticileri arasında Amerika yer alıyor. Amerika’da politika itibariyle hem de tarım konusunda hassas bir ülke. İşlenmiş tarım ürünleri devreye girdiğinde bizim potansiyelimiz var.

Spesifik ürünler belirlediniz mi?

Spesifik ürünler belirlemedik ama bu çalışmalar öncesinde (Nisan ayından beri bu çalışmanın içerisinde olduğumuz için) Amerika’ya ihracat yapan sektörümüzün birçok temsilcisi ile görüştüm. Bunlardan bir tanesi meyve sularıydı. Meyve sularında gerçekten çok kısa sürede çok iyi noktalara gelmişiz. Yaş meyve sebze olmamakla birlikte kuru meyve sebze diyebileceğimiz bizim de dünyada kuvvetli olduğumuz kuru incir kuru üzüm gibi o alanlarda zaten pazar payımız var. Ama işlenmiş tarım ürünlerinde o alanı çok zorlamaya çalışacağız. Ama birinci önceliğimiz şu anda pazarda rekabet gücümüzün yüksek olduğu ve büyük alanlara karşılayabilecek nitelikte olan sektörlerimizi ön plana çıkarmak.

Rotayı Uzak Doğu pazarına çevirdik diyebilir miyiz?

Diyebiliriz, orada tüketim de yüksek. Uzak Doğu pazarları bizim için zaten hedef ülkeler arasında yer alıyor. Gıda sektörü de bizim hedeflerimiz arasında yer alıyor. Uzak Doğu pazarlarımız önceliğimiz. Tabii ki yakın pazarlarımızı da kaybetmememiz lazım. Hedef pazarlarımıza yönelmeliyiz. Amerika gibi potansiyeli yüksek olan katma değerli pazarlarda da yavaş yavaş da olsa konumumuzu yükseltmeliyiz. Ne olursa olsun Türkiye’nin GSMH’si içerisinde halen tarımın payı çok fazla. Nüfusun önemli bir kısmı büyük bir şehirleşme olmakla birlikte hala tarımsal alanda yaşıyor. Tarımsal alandaki nüfusumuzu ve oradaki üretim değerlerimizi kaybetmememiz gerekiyor.

 

tuna turagay

Bir dönem THY üzerinden Turkish Cargo üzerinden yaş meyve sebzenin ihracatı konusunda bir çalışma da yürütüldü. Buradaki potansiyelimiz nedir? Butik bir iş olarak yapıldı ama bunun devamlılığı var mıdır?

Sonuç itibariyle bazı çalışmalar yapıldığı zaman destekle her şeyi yapamazsınız, sonuçta destek sizi devlet yardımları mekanizmasını mümkün olduğu kadar etkili kullanmaya çalışıyoruz. Dünya Ticaret Örgütü’nün kuralları var. Bizim bir şekilde uymak zorunda olduğumuz dünya ticaretinin normları ve prensipleri var. Bu kapsamda siz bir sektörü sürekli destekleyemezsiniz maliyetler de çok yüksek biliyorsunuz. O sektörü desteklediğiniz zaman destek zaman içerisinde de alışkanlık haline gelmeye başlıyor. Türkiye’deki stratejik konulardan bir tanesi de bu. Bir öğrenciye sürekli ders aldırırsanız o öğrenci sürekli ders almak isteyecektir. Dolayısıyla okulda öğrenmediği gibi derslerde de öğrenmemeye başlayacaktır. Alışkanlık haline gelmemeli…

Bu görüşmelerden sonra Rusya ile domates konusunda sorun yaşamayacağız diyebilir miyiz?

Dünya o kadar enteresan bir dönemden geçiyor ki… Amerika’nın Çin ile olan ticaret savaşları… Çünkü Amerika’nın Çin ile olan ticaret hacmi 500 milyar dolarların üzerinde… Amerika 400 milyar dolarlık ithalat yaparken 100 küsur milyar dolar civarında da ihracat yapıyor. Oysa Çin’e konulan bu vergiler genel Türkiye ekonomisi içerisinde ilave avantajlar sağlıyor. Bunlar da Amerika ile yaptığımız toplantılarda gündeme getirdiğimiz konular arasında yer alıyor.

Fırsata çevirmek için uğraşıyoruz. Bazen karamsar bir tabloya giriyoruz. Bizim zaten dünya ticaretindeki payımız binde 9, bu zaten kabul edilecek bir şey değil. Burada çıkacak bu rüzgâr ben doğru politikaları uygularsam bu rüzgâr beni etkileyecek bir rüzgâr değil. Sonuçta dünya ticaretindeki payımızla biz aslında denizde küçük bir dalgayız. Burada çıkacak ufak bir fırtına bizi ortadan kaldırmaz. Eğer iyi çalışırsak fırsatları iyi değerlendirirsek buradan kendimize de iyi sonuçlar elde edebiliriz diye düşünüyorum.

Gümrüklerin yenilenmesine önem veriyorsunuz…  Bugün itibariyle geldiğiniz nokta nedir bu konuda?

2002-2018 tarihleri arasında gümrüklere yapılan toplam yatırım 2.294.814.000 TL,  2019 yılında yapılacak yatırım miktarı 291.488.000 TL Toplam 2002-2019 arası 2.586.302.000 TL yatırım yapılmış olacak. Gümrükler çok önemli. Herhangi bir sıkıntı olduğunda günah keçisi maalesef gümrükler. Türkiye’de 6-7 milyonun üzerinde beyanname işlem görüyor. Türkiye’nin toplam ticaret hacmindeki 2018 sonu itibariyle 223 milyar dolarlık ithalat, 168 milyar – 170 milyar dolarlık ihracat ile toplam 390 milyar dolarlık bir ticaret gümrüklerimizden geçiyor.

Bir yandan kağıtsız gümrük uygulamalarına geçiyor, bir yandan mümkün olduğu kadar işlemleri hızlandırıyoruz. Bu kapsamda Kapıkule Gümrük Kapısı’nı;  ki dünyanın en fazla işlem gerçekleştirilen gümrüklerinden bir tanesi durumunda oradan 390 milyar dolarlık toplam ticaret hacmimizin yaklaşık yüzde 30’u falan geçiyor. Kapıkule öncelikli kapılarımızdan bir tanesi… Çalışmalarımız devam ediyor. İpsala’da da, Hamzabey’de de inşaatımız devam ediyor. Habur’da inşaata başlıyoruz. Irak’a açılan kapımız dolayısıyla çok önemli bir kapımız. Gürbulak’ta sözleşme aşamasına geldik. Karadeniz’de Sarp’ı yakın zamanda açtık. Onun dışında Türkgözü’nde çalışmalarımız var. Bütün kapılarımızı 21.yyın Türkiye’sine yakışır modernize etme gayreti içerisindeyiz.

Teknolojik yatırımlara da önem veriyorsunuz… Teknoloji başlığında spesifik olarak baktığınızda nasıl bir çalışma programı belirlediniz? Hedeflerinizde neler var?

Dünya teknolojik ürünlere gidiyor. Klasik ürünlerin her zaman dünyada ticareti olacak. Bizim oraları hiç bir zaman ihmal etmememiz lazım. Ama bizim yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3,5 civarında. Bu payı yüzde 100 artırmamız şart. Bunun için de yüksek teknoloji ürünlerin ihracatını bir şekilde devlet yardımları vasıtasıyla (hedef pazar ve hedef ürün olduğu zaman ilave desteklerimiz var) mevcut destek programımızın kapsamında kalmak kaydıyla onlardan daha fazla yararlandıracağız. Önümüzdeki dönemde serbest bölgeler açılacak. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor.

İhtisas serbest bölgelerimizdeki temel amacımız da yabancı sermaye yatırımlarını Türkiye’ye çekip aslında buraların bir hap olarak konumlandırılmasını sağlayıp Türkiye üzerinden ihracatı da artırmak. Bu arada bizim aslında beyin kapasitemiz çok yüksek. Yapacağımız çok şeyler var ve bu sektörleri de çok yakından takip ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de göreceksiniz çok daha hızlanacak. İhracata yönlendirebilmek için de elimizden geleni yapıyoruz. Sayın Bakanımız bahsetti, Akıllı İhracat Platformu. Google ile bir çalışmamız olacak. Google Türkiye’deki ihracatın geliştirilmesi için özel bir çalışma yapıyor. İhracatçıların eğitimini beraber sağlamaya çalışacağız. Dijitalleşmeye giden bu dünyada teknolojinin ön plana çıktığı bu dünyada bizim geride kalmamamız lazım. ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının temeli aslında mal ticareti değil, bu savaşların temelinde teknolojide önderliği kimin alacağı yatıyor. Bizim bu trendi ve bu treni kaçırmamamız belki en önlerde değil ama ortalara gelebilecek seviyede hamleler yapmamız lazım. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bu konuda çalışmaya başladı ve açıkladılar. Biz onların tamamlayıcısı olarak üretimden ihracat zincirini kuracağız.

Eklemek istediğiniz…

Atlamamamız gereken tek unsur var. Potansiyeli çok yüksek bir ülkeyiz.  Moralimizi her zaman yüksek tutmamız lazım. Son rakamlara baktığınız zaman Türkiye’de enflasyon oranları geçen sene yaşadığımız talihsiz saldırılardan sonra yüzde 25 -26 seviyelerine kadar çıkmıştı. Şu anda yüzde 15’lere kadar geri döndü. 1 buçuk aylık dönemde 750 baz puan faiz oranları MB gösterge faizi 24’lerden 16’ya indi. Önümüzdeki dönemde daha faizlerde düşüş devam edecek. Dolayısıyla bular hep olumlu hamleler. Biz her şeyden önce kendi ülkemize güvenmeliyiz. Kendi ülkemize güvenerek yatırımlarımızı ve yatırım tercihlerimizi o çerçevede kullanmalıyız diye düşünüyorum. Türkiye’nin potansiyeli büyük, geleceği çok parlak. Biz inanırsak Türkiye o potansiyeli o geleceğe rahatlıkla ulaşır diye düşünüyorum.