TÜSİAD’IN EĞİTİM RAPORUNA BİR BAKALIM MI?

 

SEDA-15

Okullar açıldı. Veli olarak bu süreci tam bir belirsizlik yumağı içerisinde yönetiyorum. Okul alışverişini yaparken dahi ‘kademeli’ refleksini veriyorum-z. “İki ay sonra kapanırsa aldıklarımız elimizde kalırsa…” kaygısı ile birçok aile süreci sağlıklı şekilde yönetmek için çaba harcıyor.

Pandemi de 18 ayı geride bıraktık. Bugünlerde uzaktan eğitim modeli konusunda başarılı bir sınav verdiğimizi söylemek mümkün değil. Çocukların okula adaptasyon sürecinin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi büyük önem taşıyor. Kızımın ilkokul birinci sınıfta vermediği tepkileri bugünlerde “Okula gitmesem olur mu?” sorusuyla muhatap olarak yönetmeye çabalıyorum. Birçok çocuğumuzda okuldan uzaklaşma psikolojisi olduğunu görüyoruz. Kısacası yine zorlu bir süreç bizi bekliyor.

Bütün bunları yaşarken geçtiğimiz hafta Türkiye’nin pandemi sürecindeki eğitimdeki durumunu ortaya koyan özel bir rapor açıklandı. Önümüzdeki dönemde neler yapmamız gerektiğini net gördüğümüz çalışmanın kanaat önderleri tarafından incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu faaliyetleri kapsamında hazırlanan COVID-19 Etkisinde Türkiye’de Eğitim Raporu, COVID-19 salgınının son 1,5 yılda eğitime etkilerinin farklı boyutlarıyla ortaya koymuş. Rapor, 6 Mart 2020-31 Mayıs 2021 arasındaki dönemi ele alıyor ve çocukların en temel haklarından biri olan nitelikli eğitime erişimi kriz ortamında dahi güvence altında tutacak çözüm süreçlerine katkı sunmayı amaçlıyor.

Raporda Krizler Çağında Eğitim bölümünde farklı ölçeklerdeki krizlerin eğitime etkilerine dikkat çekiliyor. COVID-19 salgını nedeniyle 2020 yılında 188 ülkede yaklaşık 1,5 milyar öğrencinin eğitimi sekteye uğradı. 100 milyonu aşkın öğretmen ve okul personeli salgın sürecinden etkilendi. Türkiye, OECD ülkeleri arasında Meksika’dan sonra okulların en uzun süre kapalı kaldığı ikinci ülke oldu. COVID-19 salgınının yarattığı kriz, ekonomik aktiviteyi küresel ölçekte yavaşlattı, işsizliği artırdı ve hanehalkı gelirlerinin düşmesine neden oldu. 140 milyon çocuğun daha çocuk yoksulluğuna maruz kalacağı, çocuk yoksulluğuna maruz kalanların sayısının tüm dünyada toplam 725 milyona çıkacağı öngörülüyor. Ülkelerin salgın dolayısıyla eğitim ve toplumsal gelişim bakımından kayda değer kayıplar yaşayacağı, beşerî sermaye endeks değerinin küresel ölçekte yaklaşık yüzde 4,5 oranında azalacağı düşünülüyor.

Eğitimin Durumu bölümünde ise salgının erken çocukluk eğitimi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki etkileri değerlendirilmiş. Özel önlem gerektiren grupların durumuna ayrıca odaklanıldığı görülüyor. Bu bölümdeki tespitler özetle şöyle:

“Çocuğun her yönden gelişimi için büyük önem taşıyan nitelikli erken çocukluk eğitimine erişimin ve devamın salgından en yüksek oranda etkilenmesi bekleniyor. Küresel olarak 5 milyonun üzerinde öğrencinin erken çocukluk eğitimini bırakabileceği belirtiliyor. İlköğretim kademesinde tüm dünyada yaklaşık 6,5 milyon öğrenci salgın sebebiyle okuldan kopma riski altındadır. Köy okullarında öğrenim gören öğrencilere yönelik bir araştırma, araştırmanın kapsadığı kırsal alanlardaki öğrencilerin yaklaşık yüzde 60’ının uzaktan eğitime erişim için gerekli teknolojik koşullara sahip olmadığını gösteriyor. Özel gereksinimli çocukların rutinlerinin bozulması çeşitli psikososyal problemlere yol açtı; çocuklar akranlarına göre daha çok sorun yaşadılar. Gelirleri azalan ya da kesilen mülteci ailelerin çocukları da hane bütçesine ve ev içi emeğe destek vermek durumunda kaldılar; çoğunlukla kayıt dışı istihdama itildiler. Salgın nedeniyle artan mülteci çocuk işçiliğinin kalıcı hâle gelmesi riski de bulunuyor. Salgın sürecinde dijital uçurum derinleşti; hanelerin imkânlarının önemi belirginleşti. MEB’in yürüttüğü bir araştırmaya göre, Türkiye’de okul çağındaki çocukların bulunduğu yoksul hanelerde cihazlara ve internete erişim oranı yüzde 39.”

Öte yandan rapora göre salgın nedeniyle okul terkinin artması bekleniyor. İstanbul’da derin yoksulluk yaşayan hanelerle yapılan bir araştırma çocukların yüzde 11,3’ünün yeni dönemde okula devam etmeyeceğini öngörüyor. 199 ülke ve bölgeden 370 milyon çocuk COVID-19 nedeniyle okul yemeğinden mahrum kaldı. Okullar çocukların genel sağlık kontrollerinin yapılabildiği ve yaygın aşılamanın etkili olduğu kurumlardır. Çocuklar salgın sürecinde ev ortamındaki risklere ve tehditlere de daha sık maruz kaldılar. Mart 2020’de İstanbul’da rapor edilen aile içi şiddet vaka sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 38,2 arttı. Okula gitmeyen ve/ veya gidemeyen çocuklarda çocuk evliliği, çocuk işçiliği ve çocuk gebelikleri risklerinin artması ve yaşam boyu kazanım potansiyellerinin büyük oranda düşmesi de bekleniyor.

Bu rakamlar olayın ciddiyetini sanırım net şekilde ortaya koyuyor!