İZMİR’DEKİ AİLE ŞİRKETLERİNE TAM NOT

 

Cenk Ulu -Mehmet Karakurt

Dünya genelinde Türkiye’de dahil olmak üzere aile şirketlerinde 3. jenerasyona geçme oranı yüzde 5’in altında. İzmir’deki aile şirketlerinde bu rakam ve sürdürülebilirlik oranı daha yüksek…

PwC’nin iki yılda bir gerçekleştirdiği Aile Şirket Araştırması’nda İzmir’den çıkan sonuçların Avrupa ile yakın olduğunu gösteriyor. 2. ve 3. jenerasyona geçiş çok başarılı bir şekilde olurken, aileden olan kişilerin eğitimleri ve işe hazırlanış süreleri çok detaylı şekilde ele alınıyor.

Bu geçişte çevrenin de katkısı büyük… İzmir’deki aileler birbirlerini iyi tanıyorlar. Bu sebepten bir ekosistem oluşmuş durumda ve bu da büyümeyi tetikliyor.

Rekabet olsa da aileler arasında her zaman bir dayanışma var. Ayrıca İzmir’de sonraki kuşaklar aile büyükleriyle çok rahat çalışabiliyor ve fikirlerini açık şekilde beyan edebiliyorlar. İzmir’in aile şirketlerini Türkiye genelinden ayıran önemli bir özellik de vizyoner olmaları ve sanayiye yatırım yapmaya güvenmeleri olarak gösteriliyor. Jenerasyon geçişinin başarılı olmasıyla yenilikçi karar almakta hızlı davranıyorlar.

Bağımsız Denetim ve Vergi ile başlayan hizmet serüvenini 40 yılda Denetim, Vergi ve Danışmanlık alanında 20’dan fazla hizmet birimine ile sürdüren PwC Türkiye, İzmir ofisinde de 1998 yılından beri 100’ü aşkın çalışanı çevre illerindeki şirketler için hizmet sunuyor.

TİCARET Sohbetleri köşemin bu hafta konuğu PwC Türkiye Kıdemli Ortağı Cenk Ulu ile PwC Türkiye İzmir Ofis ve Bölgelerden Sorumlu Şirket Ortağı Mehmet Karakurt oldu. Ulu ve Karakurt ile İzmir’deki aile şirketlerinin bölge ekonomisindeki rolü üzerinden Türkiye ekonomisine ışık tuttuk.

 

PwC Türkiye olarak çalışmalarınız ve yeni ofisiniz hakkında bilgi verir misiniz?

Cenk Ulu: PwC Türkiye’de Bağımsız Denetim ve Vergi ile başlayan hizmet serüvenimiz 40 yılda Denetim, Vergi ve Danışmanlık alanında 20’dan fazla hizmet birimine ulaştı. Bunların içerisinde bağımsız denetim, finansal raporlama, tam tasdik, vergi danışmanlığı, kurumsal finansman, şirket birleşme ve satın almaları gibi çok uzun yıllara dayanan hizmetlerimiz var. Bunlarla birlikte iş dünyasının ihtiyaçlarına dönük olarak siber güvenlik, dijital dönüşüm, vergi teknolojileri, strateji ve operasyon danışmanlığı gibi çok geniş bir yelpazede hizmet sunuyoruz. Ekiplerimiz birçok projede beraber çalışarak müşterimizin ihtiyacına göre birden fazla hizmeti aynı anda sunarak çözüm üretiyor. Bu hizmetlerimizin hepsini İzmir ve çevre illerindeki şirketler için de sunuyoruz.

PwC 1998 yılından bu yana İzmir’de faaliyet gösteriyor. Yeni ofisimize taşınma süreci COVID zamanına ve yeni çalışma modellerinin konuşulduğu bir dönemde gerçekleşti. Bunun da etkisiyle mimari ve teknik altyapısı hep yeni çalışma yöntemleri düşünülerek hazırlandı. Geniş alana yayılan, duvarlarla ayrılmamış bir ofis ortamı ve “project zone” dediğimiz grup çalışmalarına uygun bir yapıyla tasarlandı. Online görüşmeler vs için ekran, bağlantı imkanları vs detaylı düşünüldü. Daha rahat ve modern bir çalışma imkânı sunan yeni ofisimiz, proje çalışma alanları, proje odaları ve açık plan oturma alanları ile ekip olarak çalışmak için daha geniş ve daha keyifli bir ortam sunmak üzere tasarlandı.

 

Gerek İzmir özelinde gerekse Türkiye genelinde açılım sergileyeceğiniz yeni sektör olacak mı?

 

Cenk Ulu: PwC Türkiye olarak tüm sektörlerdeki şirketlere ve kamu kuruluşlarına hizmet sunuyoruz. Sektörlerden bağımsız olarak son gelişmelere bakarsanız, İzmir’de aile şirketleri son zamanlarda çok büyüdü, yabancı sermayeli birçok şirket geldi. Otomotiv başta olmak üzere ağır sanayinin teşviklerin de etkisi ile Ege Bölgesini üretim için öncelikli tercih etmeye başladığını görüyoruz. Bu doğrultuda baktığınızda İzmir’deki şirketler büyüdükçe bizim de İzmir ve bölgedeki varlığımız güçlenmeye devam ediyor. Gerek teşvikler gerekse İstanbul ve çevresinde uygun yer kalmadığından ötürü üretimi Ege Bölgesine kaydırdı. Bu firmaların teknolojik dönüşüm ve sürdürülebilirlik konusunda ihtiyacı olan tüm danışmanlığı sağlamayı hedefliyoruz.

 

Türkiye’deki aile şirketlerinin mevcut durumunu hakkında bilgi verir misiniz? Aile şirketleri özelinde nasıl bir karnemiz var?  Dünya ve Avrupa ölçeği ile karşılaştırdığımızda nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz?

Mehmet Karakurt: Türkiye ekonomisi içerisinde milli gelirin yaklaşık yüzde 90’ını aile şirketleri üretiyor. İzmir’e baktığınızda ise İzmir’deki şirketlerin yüzde 95’inden fazlası aile şirketi. Türkiye’de aile şirketleri çok hızlı dönüşüyor. Bu dönüşümü gerçekleştirirken de yanlarında dünyayı bilen, küresel trendleri takip eden, kurumsal ve tecrübeli bir danışmana ihtiyaç duyuyorlar. 98’den beri aile şirketlerinde çok büyük bir gelişim oldu. Özellikle dijitalleşme konusuna çok açıklar, insan kaynaklarına sıcak bakıyorlar ve en önemlisi eğitime önem veriyorlar. Bizler kültürümüzü seven ve onunla farklılık yaratan bir ülkeyiz. Dijitalleşme aile şirketlerinin büyümesi için önemliyse ve dünyada bunun örnekleri varsa İzmirli aile şirketleri bunları çok iyi gözlemliyor ve bizim kültürümüze uygun şekilde alabiliyorlar.

 Aile şirketleri başlığında İzmir özelinde sürece baktığımızda nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz? Özellikle 2. ve 3. Kuşağın devreye girmesi ile süreçte nasıl bir değişim yaşanıyor?

Mehmet Karakurt: Dünya genelinde Türkiye’de dahil olmak üzere aile şirketlerinde 3. jenerasyona geçme oranı yüzde 5’in altındadır. İzmir’de bu rakamın daha yüksek olduğunu biliyoruz. Sürdürülebilirlik oranı İzmirli aile şirketlerinde daha yüksektir. PwC’nin iki yılda bir gerçekleştirdiği Aile Şirket Araştırması’nda İzmir’de çıkan sonuçların Avrupa ile yakın olduğunu görüyoruz. 2. ve 3. jenerasyona geçiş çok başarılı bir şekilde olurken aileden olan kişilerin eğitimleri ve işe hazırlanış süreleri çok detaylı şekilde ele alınıyor. Bu geçişte çevrenin de katkısı büyük, buradaki aileler birbirlerini iyi tanıyorlar. Bu sebepten bir ekosistem oluşmuş durumda ve bu da büyümeyi tetikliyor. Rekabet olsa da aileler arasında her zaman bir dayanışma var. Ayrıca İzmir’de sonraki kuşaklar aile büyükleriyle çok rahat çalışabiliyor ve fikirlerini açık bir şekilde beyan edebiliyorlar. İzmir’in aile şirketlerini Türkiye genelinden ayıran önemli bir özellik vizyoner olmaları ve sanayiye yatırım yapmaya güvenmeleri. Jenerasyon geçişinin başarılı olmasıyla yenilikçi karar almakta hızlı davranıyorlar.

Aile şirketlerinde yaşanan en büyük sorun-sorunlar neler oluyor? Bu konuda danışmanlık alma için nasıl bir refleks var? Müşterileriniz sistem içinde öncelikli hangi sorunların çözümü için sizden danışmanlık alıyor?

Mehmet Karakurt: Aile şirketlerinin yıllar içerisinde kurduğu ilişkiler, şirketlerinin gücünde büyük bir rol oynuyor. Ancak duygusal sebeplerden kaynaklanan anlaşmazlıklar, şirketlerin başarısına engel olabiliyor. Aile şirketleri, iş stratejisi ve operasyonlar söz konusu olduğunda uyguladıkları profesyonelliği, görev ve sorumlulukların devir teslimi gibi hassas iç meselelerde de uygulamak zorundalar. Bununla birlikte liderlik ve güçlü insan kaynağına ulaşmada ve içeride tutabilmede çekilen sıkıntılar, markalaşamama problemleri, yeniliklere ve rekabete uyum sağlayamama ve aile içerisinde yaşanan çatışmalar genellikle aile şirketlerinde yaşanan problemlerin başında geliyor. Biz de dünyanın hemen her yerinde, aile şirketlerinin büyüme potansiyellerine destek olmak ve sorunlarını çözmek amacıyla onlarla omuz omuza çalışıyoruz. Büyüme yolunda kurumsallaşma koçluğu başta olmak üzere kuşaktan kuşağa geçiş ve sahiplik yönetimi konularında dürüstlük, güvenilirlik ve sadakat temelinde, uzun soluklu bir yol arkadaşlığı için ailelerin yanındayız.

İzmir’in ekonomik büyümesinde aile işletmelerinin rolünü nasıl yorumlarsınız? Markaların asırlık hale gelmesi için uygulaması gerekenler neler?

 

Cenk Ulu: İzmir’de aile şirketleri bölgelerinin gelişmesi için sosyal ve kültürel destek vermeyi seviyorlar. Bu bölgeye yatırım yapmayı seviyorlar. Batı kültürüne çok yakın olduklarından yurtdışı ile sürdürülebilirliği uzun ortaklıklar yapabiliyorlar. Markalar sürdürülebilir olabilmek için mutlaka dijital dönüşüme öncelik vermeliler. İzmir’de bu amaca hizmet sunan çeşitli Teknopark’lar var. Bu konuda İzmir’de çok ciddi bir kaynak var ve bu kaynağı şirketler çok iyi kullanıyorlar. Ekonomik büyümenin temelinde değişimi okuyabilmek gerekiyor.

 

İzmir’de genç nüfus fazla olduğundan ileride yazılım sektörüyle ilgili daha fazla gelişme olacaktır. Bu yazılım firmaları uzun vadede yurtdışına satılabiliyor veya birleşmeler yapabiliyor. Yatırım maliyeti olmadığı için bu tür yatırımlar herhangi bir yerde fabrika kurmaktan çok daha makul olabiliyor. Ayrıca Avrupa ile saat farkı yakın olduğu için yurtdışındaki birçok firmanın ileride teknolojik desteği bizden almak isteyeceğini tahmin ediyoruz.

 

İzmir coğrafi konumu ve yetişmiş insan gücü ile özel bir konuma sahip. Bu yetişmiş insanı gücünü şehirde tutmak için yapılması gerekenler neler? Özellikle bu başlıklarda şehre baktığımızda nasıl bir durum ile karşılaşıyoruz?

 

Mehmet Karakurt: Eskiye oranla artık İzmir’e çok fazla talep var. Eskiden İzmir’e sadece İzmirliler dönerdi fakat şimdi sağlamış olduğu sosyal imkanlardan dolayı insanların yaşamak istediği şehirlerin başında geliyor. Bizim İzmir ofis geneline baktığımızda çoğu çalışanımız İzmir’den yetişmiş ve İzmir’i bilen, buradaki okullardan mezun olmuş kişiler. Yetişmiş insan gücünü şehirde tutabilmek için aynı dili konuşmak, aynı havayı solumak ok önemli. Örneğin bu konuyla ilgili İzmir Ekonomi Üniversitesi ile bir iş birliğimiz mevcut. İşletme fakültesinde çeşitli dersler veriyoruz, bu sayede sektör tecrübemizi öğrencilere aktarıyoruz hem de öğrenciler okullarını bitirdikten sonra iş başvurusu yaptıklarında buradaki öğrencilere öncelik veriyoruz.

 PwC olarak İzmir’de verdiğiniz hizmetler hakkında bilgi verir misiniz? Bu pazara ilişkin hedeflerinizi anlatır mısınız?

Cenk Ulu: PwC’de Bağımsız Denetim ve Vergi ile başlayan hizmet serüvenimiz 40 yılda Denetim, Vergi ve Danışmanlık alanında 20’dan fazla hizmet birimine ulaştı. Bunların içerisinde bağımsız denetim, finansal raporlama, tam tasdik, vergi danışmanlığı, kurumsal finansman, şirket birleşme ve satın almaları gibi çok uzun yıllara dayanan hizmetlerimiz var. Bunlarla birlikte iş dünyasının ihtiyaçlarına dönük olarak siber güvenlik, dijital dönüşüm, vergi teknolojileri, strateji ve operasyon danışmanlığı gibi çok geniş bir yelpazede hizmet sunuyoruz. Ekiplerimiz birçok projede beraber çalışarak müşterimizin ihtiyacına göre birden fazla hizmeti aynı anda sunarak çözüm üretiyor. Bu hizmetlerimizin hepsini sadece İzmir ofisimizde bulunan 100’ü aşkın çalışanımızla İzmir ve çevre illerindeki şirketler için de sunuyoruz.