SULAMA PROJESİYLE BAŞLADI, ŞİMDİ TARIMIN ‘DAVOS’UNU HAZIRLIYOR

HAKAN YÜKSEL

 “Tarımı terk etmiş bir ülkenin geleceği, milli güvenlik tehditi içerisindedir” diye ifade eden Uluslararası Tarım ve Gıda Konfederasyonu Genel Başkanı Hakan Yüksel, Konfederasyon olarak çiftçinin başvurması durumunda her türlü hizmeti verebildiklerini belirtiyor. Bugüne kadar birçok ulusal ve uluslararası projeye imza attıklarını söyleyen Yüksel, 1-4 Mart 2018 tarihinde Ankara’da düzenleyecekleri Dünya Tarım ve İşbirliği Zirvesi ile tarımın “Davos”unu gerçekleştireceklerini vurguladı.  Dünyada tarım ve gıdanın 2050’de ne olacağının ele alınacağı zirveye yaklaşık 80 ülkeden katılımın sağlanacağını kaydeden Yüksel ile

 

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Tarım ve gıda sektörüne ilginizin temeli nedir?

1978 yılında Ankara Gölbaşı Çimşit köyünde dünyaya geldim. Dolayısıyla çiftçi bir ailenin çocuğuyum. Eğitimimi tamamladıktan sonra Türkiye Sulama Kooperatiflerinde Sulama Koordinatörü olarak tarım sektöründe yer aldım. Burada İRFO olarak isimlendirilen bir projede görev aldım. Tarım benim sevdam. Aslında makineciyim ama tercihim tarım oldu. Şehirde olsam da kırsal alanda nasıl faydalı olurum ve tarımın gelişmesine, verimliliğin artırılmasına nasıl katkı sağlarım fikrini taşıyorum.

İRFO Projesi ile ilgili biraz bilgi verir misiniz?

İRFO, Türkiye’de tarım sektöründe oluşan STK’ları ortak hareket ederek eğitim, yayın ve bunların faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ile ilgili bir Avrupa Birliği projesiydi. Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği bünyesinde proje koordinatörlüğünü ben yürüttüğüm bir çalışmaydı. Proje ile birlikte birçok köy sulama kooperatifine hizmet ettik. Tarım Bakanlığı’nın toplu sulama projelerinde yer aldım. Bu süreçte kooperatiflerde projelerin devlet destekleri olmadan yürümediğini gördüm. Projeler bittikten sonra çiftçiliğin geliştirilmesi ile ilgili birçok sosyal proje hazırladım. Ama çoğu maalesef hayata geçemedi. 

EN BÜYÜK ÇATI ÖRGÜT

Federasyon ve konfederasyon kurma fikri nasıl oluştu?

Bu noktalarda gördüğümüz eksikliklerden dolayı Tarım Bakanlığı’ndan da emekli olan birkaç bürokrat ile beraber bir tarım federasyonu kurduk. Bu federasyonun kurucularının hepsi benim yaşça büyüklerimdi. Yaptığımız istişarelerde ‘sen bizim tecrübemizden faydalan, biz seni başkanımız olarak görelim, biz de senin gençliğinden, enerjinden faydalanalım” dediler ve beni federasyon başkanlığına getirdiler. Federasyonda Çiftçi Sürekli Eğitim Merkezi, Elma İç Kurdu İle Mücadele, Gıda Elçileri Projesi, Uluslar arası Tarım ve Gıda Gastronomi Kongresi  vb. birçok ulusal ve uluslar arası projeyi hayata geçirdik. Sözünü ettiğim kongrenin çıktısı ile Uluslararası Tarım ve Gıda Konfederasyonu doğdu. Bu kongreye davet ettiğimiz federasyonlar gerçekleştirdiğimiz projelerden çok etkilendiler. Birinci ve ikinci uluslararası tarım kongresi olmak üzere İki uluslararası kongre gerçekleştirdik. Bu iki kongrede de yaklaşık 65 ülkeden işadamı, sivil toplum kuruluşlarını, bürokrat, akademisyeni Türkiye’ye davet ettik. Ve bunlarla ilgili sonuç bildirgelerini kitap olarak yayınladık. Bu çalışmalarımız sonrasında diğer federasyonlar ile birleşerek konfederasyonu kurduk. Bu ikinci dönemimiz, iki dönemdir konfederasyonun başkanlığını yapıyorum. Sektördeki tek ve en büyük çatı durumundayız. Konfederasyonumuz şu an 81 il, 643 ilçe ve 38 ülkede teşkilatlı. Konfederasyonumuz, eğitime bağlı olarak tarım ve gıdada verimliliğin artırılması için çalışıyor. En önemli görevimiz de tarım ve gıda sektörümüze uluslararası yeni pazarlar bulmak. Bu anlamda 12 ülkede kurulu ofislerimiz bulunuyor. Bu ofislerde arz ve talep toplanıyor. Bu arz ve talep önce üyelerimiz, sonra ülkemizdeki diğer üreticiler ya da başka ülkelerdeki doğru arz ve talep ile karşılaştırılıyor. Toplamda Türkiye genelinde 280 bin üyemiz bulunuyor.

Ofisleriniz hangi ülkelerde yer alıyor?

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Afrika, Avusturalya ve Balkanlar’da varız. Amerika ve Yeni Zelanda da temsilciliklerimiz var. Bosna Hersek’te 2 bin 500 metre karelik bir showroom alanımız var. Bosna Hersek’i özellikle bir üs olarak seçtik. Afrika’ya hakim olmak için Fransa ve Cibuti’de ofis açtık. Özbekistan,  Azerbaycan ve BEA’da varız. Temsilciliklerimiz genelde aktif durumda.  Biz bir STK’yız. Herhangi bir devlet desteği almıyoruz. Dolayısıyla yurtdışında temsilciliğimizi yürüten arkadaşlarımızın bulundukları yerde kendi işleri ile de ilgilenmeleri söz konusu. Dolayısıyla işleri ile meşgul olurken, Türkiye tarımına ve ülkemize duydukları hassasiyetleri nedeniyle sektör için arz ve talebin toplanmasına katkı sağlıyorlar. Bizim kartvizitimizle daha aktif oluyorlar. Sonuçta uluslar arası bir STK’nın temsilcisi olmaları arz ve talebi oluşturmada kolaylık oluyor. Elbette teknoloji de işimizi ve iletişimimizi çok daha kolaylaştırıyor. 

Üyelik aidatlarımız dışında konfederasyonumuz bünyesinde bulunan dış ticaret şirketimiz ile gelir sağlıyoruz. Yurtdışı ticaretini gerçekleştiremeyen kişi ya da firmalara bu şirketimiz üzerinden hizmet veriyoruz. Bu hizmetten dolayı da küçük bir komisyon bedeli alıyoruz.

“SEN YETERKİ ÜRET”

İhtiyaç duyulması durumunda size nasıl ulaşılabilir? Hangi koşullarda size gelinebilir? Nasıl bir prosedür uyguluyorsunuz?

İllerde bulunan temsilcilerimiz çiftçilerimiz ile bir şekilde temas etmeye çalışıyorlar. info@tarimkon.org diye bir adresimiz var. Bu adresten çiftçilerimiz bize ulaşabiliyor. Bir çağrı merkezimiz var ve bu kanaldan da başkanlıklarımıza ulaşabiliyorlar. Projelerde de varız. Bir ürün için Pazar sorunu varsa üreticinin yurt dışına ürün satabilecek düzeyde olup olmadığına bakıyoruz. Belgelerde bir eksiği varsa bunu tamamlatıyoruz. Fiziksel olarak da eğer ihracata hazır ise hangi ülkeye ürün satmak istiyorsa çiftçinin Ekonomi Bakanlığı’nın desteklerinden yararlanmasını sağlıyoruz. Projesi yok ise üreticinin bunu da yapmasına yardımcı oluyoruz. Her şeyi tamam ise yurt dışı pazarlarda alıcı ve satıcıyı bir araya getiriyoruz. Uluslararası protokoller için de hukukçularımız var. Lojistik ile ilgili müşavirlik hizmeti veriyoruz.  Gümrük hizmeti veren üyelerimiz var yine bu anlamda ihtiyaçları daha uygun bedellere karşılayabiliyoruz. Bizim sloganımız ‘sen yeter ki üret’. Üreticinin fabrikadan çıkmasına bile gerek kalmadan ürünü alıp, yurtdışındaki ürünün satılacağı marketin reyonuna kadar yapılması gereken tüm hizmetleri veriyoruz.

Bizde her şey açık, üretici ile malı alacak kişi aynı masaya oturup anlaştıkları takdirde geri kalan aracılık hizmetlerini sağlayan koordinatör konumundayız.

Benzer hizmetleri verdiğini söyleyen ve piyasada bu anlamda yer alan danışmanlar var. Zaman zaman güvensizlik ortamları da oluşabiliyor. Bu algı sizi nasıl etkiliyor?

Türkiye’de sözünü ettiğiniz şekilde çok fazla proje danışmanlık firması bulunuyor. Maalesef böyle bir şirketin kurulması fazla maliyetli değil. Ancak yapılması gereken ilgili kurum ve kuruluşların buna bir standart ve belge sınırı getirmesi gerekiyor. Danışmanım diyen, kartviziti olan herkes bu işi yapıyor. Elbette işini doğru yapmak isteyen şirketler de var. Bu olumsuzluklardan etkilenebiliyoruz ancak bir STK olmamız ve her şey açık ortaya konulduğu ve üyelerimize hizmet verdiğimiz için güvensizlik ile karşı karşıya kalmıyoruz. Özellikle yüzde 100 hibelerin verildiğine dair kişiler yanıltılıyor. Oysa dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hibe yok. Danışmanlığın bir tarifesi yok, aynı işe farklı fiyatlar verilebilir. Bu noktada danışman firmanın referanslarına mutlaka bakılmalı.

TARIM VE GIDANIN “DAVOS”U

Önümüzdeki süreçte programa aldığınız projelerinizden söz eder misiniz?

1-4 Mart 2018 tarihinde Ankara’da düzenleyeceğimiz Dünya Tarım ve İşbirliği Zirvesi’ne hazırlanıyoruz. Dünyada resmi olarak tanınan tüm devletleri buraya davet ediyoruz. Bugüne kadar yaptığımız kongreler biraz daha bilimsel ağırlıklıydı. Yapacağımız zirve ise daha ticari ağırlıklı olacak. 80’e yakın ülkenin katılacağını öngörüyoruz. Dünya tarım ve ekonomisinin ‘Davos’unu gerçekleştirmek istiyoruz. Çalışmalarımızı şu anda Tarım Bakanlığı’nın da bilgisi ve destekleri dahilinde yürütüyoruz. Programı kamu ve özel sektör olmak üzere iki ayaklı yapacağız. Katılımcı ülkelerin tarım bakanlarını davet ediyoruz. 2050’de dünyada tarım ve gıdanın ne olacağı, ülkelerin bu anlamda şimdiden ne gibi çalışmalar yaptığı ve hangi tedbirleri öngördükleri gibi konularda oturumlar düzenlenecek. Oturumlar devam ederken, eş zamanlı bir de fuarımız olacak.  Bu organizasyon içerik olarak çok büyük ancak kapalı devre bir program. Yaklaşık 2 bin 500 davetlimiz ile birlikte dünya tarım gazetecileri izleyici olacak. Katılımcı ülke yetkilileri, ülkelerine neden yatırım yapılmasını anlatacaklar.

Milli Tarım Projesi konusunda neler söyleyeceksiniz?

Milli Tarım Projesi’nin içinin doldurulması, bizim gibi kuruluşların bunun için hizmet etmesi, ihtiyaç analiz ve sonuçların doğru makamlara ulaştırılması gerekir. Biz yapacağımız zirvenin Cumhurbaşkanlığı himayesine alınmasını istiyoruz. Finans sorunumuzu kendimiz aşıyoruz ancak destek verilmesi durumunda daha büyük ve daha etkin bir program yapabiliriz. Zirve aynı zamanda lider ülke misyonuna da hizmet etmiş olacak.

Tarım ve gıdamız ile ilgili önlemi bugünden almalıyız. Tarım Bakanlığı’nın birçok iş ve işlemlerinden kurtulması ve sadece kontrolör görevi yapması gerekir. Tarımı terk etmiş bir ülkenin geleceği milli güvenlik tehdidi içerisindedir.  Tarım ile ilgili tüm kamu ve özel kuruluşlar üzerine düşeni yapmalıdır. Çünkü 2050’de dünya nüfusu 9 milyarı geçecek. Şu anki tarım ve gıda potansiyelimizi yüzde 70 artırmak zorundayız. Görünen tabloda bunu yapacak ne toprak ne de suyumuz var. Şu gerçek görülmelidir ki; aç insan vatan satar.