KENTLER TEKNOLOJİ ÇÖPLÜĞÜNE DÖNÜŞÜR MÜ?

GÜNDEME DAİR…

SEDA GÖK

 

Kişiden kişiye değişiklik gösteren akıllı şehir algısı kimimiz için teknoloji ile eşdeğer olurken kimimiz için yeni bir hayat tarzı… Ancak her ikisinin de ortak noktası; akıllı şehir dönüşümünün temelinde teknolojik yatırımlar yer alıyor.

Söz konusu dönüşüm için teknoloji yatırım tek başına bir şey ifade etmiyor. Bu tür yatırımlar pahalı ve riskli yatırımlar kategorisinde bulunuyor. Başlıca risk unsurunu ise yapılan yatırımın beklenen etkiyi sağlamaması ihtimali oluşturuyor. İyi planlanamamış bir akıllı şehir yatırımının kenti teknoloji çöplüğüne dönüştürebileceği ihtimali üzerinde de her zaman duruluyor.

2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 70’inin kentlerde yaşaması ön görülüyor. Akıllı şehirleşmeyle 2050’ye kadar öngörülen tasarruf miktarı ise 22 trilyon dolar. Bugün yapılan araştırmalar akıllı şehirleşmenin GSYİH’de yüzde 15 artış sağladığı tahmin ediliyor.  Akıllı şehir teknolojilerine küresel ölçekte ise yatırımın 2023 yılında 27.5 milyar dolar seviyesine ulaşacağı öngörülüyor.

Gelecekte internet altyapıları, bulut bilişim ve nesnelerin interneti (IoT) ile

birlikte veri üreten sensörlerin şehirleri şekillendirecek.  Verilerle baktığımızda nesnelerin interneti uygulamaları için şehirlerin 2020 yılına kadar 1.5 trilyon dolarlık bir kaynak ayırması bekleniyor. Akıllı toplu taşıma sistemleri, enerji tasarrufu sağlayan binalar,  çevre  ve atık yönetimi gibi basit uygulamalarla ise 2050 yılına kadar yaklaşık 22 trilyon dolar tasarruf sağlanması hedefleniyor.

Ancak bunlar yaşanırken şehrin çeşitli mekanlarında bulunan sensörler veya akıllı cihazların birbirine nesnelerin interneti sayesinde bağlanmasıyla toplanan veriler, bulut bilişim depolarına yönlendirilerek, büyük veri yığınlarını oluşturacak.

Bu veri yığınlarının analitik programlarla analiz edilmesi, yorumlanması ve değerlendirilmesi sonucu hizmetleri iyileştirecek yeni fırsat ve olanakların ortaya çıkmasına neden olacak.

Bu teknolojiler sayesinde havanın ve suyun izlenmesi, trafik yönetimi, sürücüsüz araçlar, kaynak ve altyapı yönetimi, felaket ve acil durum hizmetleri, toplu taşıma hizmetleri planlama ve yönetimi, insan kaynakları verimliliği, suç ve suçlu izleme ile katı atık yönetimi gibi uygulamalarda verimlilik artışı sağlanacak.

Frost&Sullivan’ın raporundaki verilere baktığımızda 2025 yılına kadar tahminen 26’dan fazla akıllı şehir olacak. Türkiye’den de bu rapora giren sekiz şehir var. 2025’te  Türkiye’den; İstanbul, Bursa, Ankara, Eskişehir, İzmir, Denizli, Antalya ve Adana’nın akıllı şehir olacağı öngörülüyor.  

 Vodafone, Deloitte Türkiye ve Türkiye Bilişim Vakfı işbirliğiyle oluşturulan Türkiye’nin en kapsamlı ‘Akıllı Şehir Yol Haritası Raporu’na göre ise akıllı şehirlerin Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasına yılda yaklaşık 30 milyar liralık katkıda bulunması öngörülüyor.

‘Akıllı Şehir Yol Haritası’ ile ilk etapta 30 büyükşehir belediyesinin akıllı şehir olması hedefleniyor. Rapora göre, bu hedefe ulaşılması halinde ülke genelinde yüzde 20 enerji tasarrufu sağlanabilecek. Akıllı trafik uygulamalarıyla, günde ortalama 100 dakikanın trafikte geçirildiği ve nüfusu 10 milyondan fazla olan bir şehirde vatandaşların trafikte geçirdiği zamandan yılda ortalama 104 milyon saat tasarruf edilebilecek. Ayrıca, akıllı kavşak uygulamalarıyla, kavşaklardaki duraklamalarda günde ortalama yaklaşık yüzde 45 azalma sağlanabilecek. Bunların yanı sıra ‘Akıllı Şehir Endeksi’ çalışmasında ise büyükşehir belediyelerinin ortalama dijitalleşme skoru yüzde 55 olarak tespit edildi. Dolayısıyla Belediyelerin; Dijital Hizmetler’de yüzde 52, Dijital Operasyonlar’da yüzde 49 ve Dijital Teknoloji Platformları’nda yüzde 59’luk skoru bulunuyor. Bununla birlikte, rapora vatandaş görüşlerinin yansıtılması dikkat çekiyor. Yaşadıkları belediyelerden beklentilerinin neler olduğu sorulan vatandaşların yüzde 78.9’u ulaşımın, yüzde 73.7’si trafiğin ve yüzde 2.6’sı da otopark sorununun çözümünü istediği görülüyor.