ASKERLİK ARKADAŞI ÖĞRETTİ, TAŞA HAYAT VERDİ

emin eminoglu

Emin Eminoğlu aslında bir eğitmen… 22 yıldır KOSGEB bünyesinde çalışıyor 15 yıldır girişimcilik dersleri veriyor. Askerliğini yaparken maden mühendisi olan arkadaşının dağlardaki taşları kendisine tanıtmasıyla başlayan taşa gönül verme hikâyesi,  bugün hobiye ve katma değerli bir üretime dönüştü.

Türkiye’nin değerli ve yarı değerli taşlar konusunda önemli bir merkez olduğunu belirten Eminoğlu, ancak bu özelliğinden tam anlamıyla yararlanılamadığının altını çiziyor.

Ham hali 3 dolar olan bir taşın işlendiğinde 500 dolara alıcı bulduğuna vurgu yapan Eminoğlu, bu alandaki yatırımların arttırılması gerektiğini ifade ediyor.

Emin Eminoğlu’nun hikâyesi üzerinden Türkiye’deki yarı değerli taşların potansiyeli, bu alanda yaşanan sorunlar ve yapılması gerekenler üzerine konuştuk.

 

-Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

KOSGEB’de girişimcilik uzmanıyım. Kadrom KOBİ uzmanı olarak geçiyor ama girişimcilik eğitimleri veriyorum. Girişimci adaylarına; iş planı, iş planının ögelerini, pazarlama ve üretim planı, yeni iş teknikleri dijital pazarlama gibi alanları anlatıyoruz.

-Akademik kariyerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümü mezunuyum. Şuan KOSGEB’de üniversitelerin girişimcilik merkezlerinde, sosyal idari bilimler ve iktisadi bilimler fakültelerine Uygulamalı Girişimcilik Eğitimleri veriyorum. Bu üniversitelerin talepleri üzerine kariyer günlerine öğrencilerin girişimciliğe adaptasyonu anlatılması için gittiğimiz seminerler oluyor.

22 yıldır KOSGEB’de çalışıyorum. Daha öncesinde 10 yıllık bir girişimcilik hayatım var. Yani kendim de bir girişimciydim. KOSGEB’de ulusal ve uluslararası seminerlerde birçok eğitimleri önce kendim aldım.

-Girişimciydim derken hangi alanda girişimciydiniz?

Ayakkabı ve tekstil sektörlerinde 10-12 yıl kadar ticari hayatım oldu. Daha sonra deri konfeksiyonu işlerini de bir dönem yaptım. 1995 yılında da KOSGEB’e girdim ve hem bu ticari birikimlerimi hem de üniversitedeki birikimlerimi KOSGEB’deki eğitimlerle pekiştirerek girişimcilik eğitimleri vermeye başladım. Türkiye’deki katma değeri yüksek inovatif iş fikirlerini öğrencilere anlatıyorum. Bu arada aşağı yukarı 20-22 yıldır da Türkiye’de değerli ve yarı değerli taşların ekonomiye kazandırılmasına ilişkin olarak projelerde görev aldım. Bunlar tabi gönüllü çalışmalarımdı. KOSGEB’in buna ilişkin bir Kars Obsidyen taşı işleme projesi vardı. Daha sonra Çubuk’ta engellilere Çubuk agat taşının işletilmesi ve ekonomiye entegrasyonuna ilişkin proje birkaç arkadaşla beraber, ben sadece danışmalık bazında hizmet verdim, asıl görevi bu arkadaşlarım yaptı. Kendim de yarı değerli taşlara karşı çok meraklıyım ve güzel de bir koleksiyonum da var. Aşağı yukarı 27 yıldır Türkiye’den çıkan değerli ve yarı değerli taşların toparlanması, değerlenmesi ekonomide kullanılması, ekonomiye kazandırılmasına ilişkin bir sürü çalışmanın içinde bulundum. Gemololoji Derneği’nin üyesiyim. Dolayısıyla Türkiye mineral yapısı bakımından çok zengin bir ülke dünyada sadece Türkiye’ye has olan 5-6 çeşit mineral var. Bunlar katma değeri çok yüksek ürünler. Şöyle ifade etmek gerekirse; örneğin agat taşı ham halde kilosunu sadece 2-3 dolara yurt dışına sattığınız agat taşını gümüşle işlediğinizde gramı 2-3 dolara satılıyor. Yani 1000 katı kadar bir katma değer var. Bu da ekonomide katma değer verimlilik açısından kar marjı çok yüksek bir oran. Yani bunu net bir şekilde ifade etmem gerekirse yüzde 10-20 kar marjlarıyla çalışan bir ekonomik dönemde hatta kar marjının bazı sektörlerde yüzde 1’lere kadar indiği bir ortamda yüzde 1000 kar marjı düşündüğünüzde çok değerli bir malzeme olarak ele almak gerekiyor. Ham halde bunları köylüler topluyorlar 2-3 dolara yurtdışına satıyorlar. Türkiye’ye özgü 5-6 tane değerli taş var. Küresel ekonomiye bire bir rekabet sağlayabilecek taşlar bunlar. Örneğin ametist taşları var. Bu taşlar Balıkesir yöresinde çıkıyor. Diyaspor diye bir taşımız var ve zultanit diye markalandı şuanda. Bu taşımız da Muğla Milas’ta çıkıyor. Şu anda bir kilo işlenmiş zultanit taşı 250 bin dolar. Ve dünyada sadece Milas’ta çıkıyor. Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerinden yoğun talep var zultanit taşına. Agat taşının bulunduğu bölgede çok önemli bir lokasyon dünyada bu taşın tescillenmiş yeri Çubuk olarak geçiyor. Agat taşı kaba yapılan rezervlere göre 10-15 milyar dolar ham hali olduğu söyleniyor. Bu rakamları tahminen söylüyoruz. Türkiye genelini düşündüğünüzde yine bazı çalışmalar totaldeki Türkiye’deki değerli taşların ham rezervinin 25 milyar doların üzerinde olduğu tespit edildi. Bunlar ilk ham rakamlar daha derine sondajlar yapılıp rezervler tespit edildiğinde bunların daha da yoğun olduğunu görebilirsiniz. Dolayısıyla bu sektörün üzerine gidilmesi Türkiye’de ekonomiye kazandırılması katma değer açısından, rant açısından bu gelirin halka yansıtılması gerekiyor. Taşın işlenmesi için atölyelerin kurulması insanların bu konuda eğitilmesi, tanınabilirliği artırılması, ihracatının artırılması gerekiyor.

-Bugüne kadar kimse fark etmedi mi? AB bugüne kadar neden bunun üzerine gitmedi?

Aslında gidilmedi değil ama işte sadece ham haliyle alıp satılması şeklinde bir ticari tercihte bulunuldu. Yani ham maddesi satıldı bugüne kadar fakat bunun işlenip satılması önemli yoksa ham hali orada ticareti yapılıyor. Kromda, bakırda diğer madenlerde de durum böyle ama buradaki katma değer çok yüksek. Demiri işleyip sattığınızda 3-5 katı kadar katma değeri artabilir ama bu taşlar da ise değerleri çok çok daha yükseliyor. Dolayısıyla bu sektörün alt yapısının yoğun şekilde hizmet alımı yöntemi ile eğitimlerle bu insanların taşın tanınmasını sağlamaları gerekiyor. Küçük atölyelerin oluşturulması gerekiyor. En son Ankara kalkınma ajansı 800 bin TL civarında Çubuk’a fon aktardı. Atölyeler kuruldu 150 kişinin eğitimi sağlandı ama yeterli değil. Buna benzer projelerin sayısının artırılması Türkiye geneline yayılması gerekiyor. Türkiye’nin hemen hemen bütün bölgelerinde çok değerli taşlar var.

Amiral gemisi olarak düşünebileceğimiz 3 taş desek bunlar hangileri olur?

Çubuk Agat taşı, Muğla Milas Diyaspor, Eskişehir mavi Kalsedon sıralanabilir. 4. Taş olarak da Balıkesir ametistleri… Türkiye’de rekabet edebilir, rezervleri yüksek ve işlenmesi çok kolay taşlar olarak sıralanabilir. Bu taşların dünyada alternatifi çok az. Hatta Çubuk Agat taşı, Muğla Milas Diaspor’un ve Kemerelit mineralinin alternatifi yok.

-Biraz istihdam boyutundan bakalım. 150 kişiye eğitim verildi dediniz. Bu eğitimler ne ölçüde yatırıma ve girişime dönüştü?

Projenin son aşamasına gelindi. Orada KOSGEB destekli girişimcilik eğitimleri mesleki eğitim becerisi kazandırılan girişimci adaylarına girişimcilik eğitimleri verilecek. Proje Koordinatörü Günay hocayla bu konuyu görüştük. Orada ben görev alacağım. Eğitimin tamamlanması akabinde de mesleki beceri kazandırılmış taş işleme ustalarını, girişimcilik atölyeleri, taş işlemecilik atölyeleri kurdurulacak. O atölyelerde 2-3 dolara ham satılan taşlar işlenerek çok ciddi fiyatlara satılması sağlanacak.

-Gençlerin ilgisi ne düzeyde?

Gençlerin ilgisi daha fazla. Hem jenerasyon olarak takıya yatkın hem de bu taş bilinci, taş kültürü, mineroloji kültürü gençlerde daha fazla. Eskilerin geleneksel yapıda eski taşlara ilgisi var ama yeni jenerasyonun bu taşları çok farklı kullanım alanları var. Dekorasyon, takı, ofis gift malzemelerde büro süsleme olarak kullanıyorlar. Taşların sanayi alanlarında kullanımı da çok gelişti. Daha da geliştirilebilir. Zira tıp da, eczacılıkta havan olarak kullanılıyor. Mesela havanın ham maddesi olarak agat taşı kullanılıyor. Çinliler, bizden 3 dolara aldıkları agat taşlarını işleyip bize geri göndererek havan olarak eczacılara 500 dolara satıyorlar. Bugün eczacılar odası ile anlaşılsa o agat havanlar Türkiye’de üretilse çok iyi olur.

-Bunu üretecek makineler yok mu? Çünkü Türkiye makine sanayisinde iyidir…

Maalesef makine sıkıntısı var.  Yeni yeni gelişen makine firmaları var. 2-3 tane firma bu işi ciddi bir şekilde ele aldılar. Kesme makineleri, parlatma tamburları, yüzey parlatma, dilimleme, oyma, küre yapma makineleri yavaş yavaş oluşturulmaya başlandı.  Sektörle birlikte  gelişiyor. Ancak yeterli değil kesinlikle.

-3 dolar bu noktada bize 500 dolar olarak geri mi dönüyor?

İşlendiği zaman 500 dolar olarak geri dönüyor. Araştırdığınızda Agat taşının tonunun 2 bin dolara satıldığını göreceksiniz. Hâlbuki eczacılıkta kullanılan yapılmış bir havanın da ebatına göre 400 dolara satıldığını göreceksiniz. 1 ton agat satıyorsunuz, karşılığında ise 2 tane havan alıyorsunuz. Yani 1 tonun karşılığı olarak 3 kiloluk işlenmiş ürün alıyorsunuz.

-Makinacılar üretime odaklanmayı düşünüyorlar mı?

Makinacılar şu anda işin kaba kısmını çözdüler. Yani kaba kesim, dilimleme, yatay lap gibi aşamaları çözdüler. Bazı makinaları Türkiye’de üretiyorlar ama bir faset makinası, kabaşon makinası, yani bu ince işçilik artık takıyı hazır hale getirilmesi, boncuk makinası, boncuk delim makinası henüz Türkiye’de yapılamıyor. Yapılsa da fonksiyonu yeterli değil.

-Dünya’da bu konu üzerinde kim iyi?

Dünya’da bu konu üzerinde yine en iyi Amerikan makinaları, Alman makinaları ve Uzak Doğu’dan getirilen makinalar fonksiyon ve kullanım süreleri olarak en iyileri arasında yer alıyor.

-Bu konudaki makine sanayisinin güçlendirilmesi gerekiyor…

Paralel olarak 2-3 şeyin beraber götürülmesi gerekiyor. İlki, taş işleme ustalarının yetiştirilmesi, yani teknik bilgi kazandırılması, usta eğitimi yapılması gerekiyor. İkincisi, usta eğitimi verilen insanlara makine temini yapılması gerekiyor. Üçüncü olarak makine verilen ustalara girişimcilik eğitimi verilerek onların ticarete entegre edilmesi gerekiyor. Dördüncü adımda ise bunların yan sanayisi, aparatları da paralel olarak geliştirilmesi gerekiyor.

-Bunların dışında eklemek istediğiniz, önemli gördüğünüz başlıklar var mı?

Bu işin eğer tasarım boyutu çözülüp de takı tasarımı ustaları buna paralel olarak yetiştirilirse, yani işlenen taş metal ile işlenirken dünya standartlarında rekabet edebilecek tasarımsal boyutta ürünlere dönüştürülürse katma değeri bir kat daha artırma şansımız var. İşte o zaman Avrupa ülkelerine, Amerika’ya, Uzak Doğu ülkelerine, dünyanın her yerine bu ürünleri gümüş, altın fiyatından satma şansımız var. Çünkü gümüş ve altınla işlendiğinde onlarla beraber aynı gramajda tartılarak satılıyor.

-Özel show-room alanları yaratılamaz mı?

Kesinlikle uygulanabilir. Bununla beraber dijital pazarlama kullanılarak lojistiğinde sağlanmasıyla oluşturulan kümelenme merkezlerinden bu taşın ihracatı elektronik ortamda da sağlanabilirse çok daha dünya pazarına hükmeden, lojistiği çözülmüş hem gemolojik turizmin sağlandığı, insanların geldiğinde yöresel o işletmeleri gördüğü, yerinde-kaynağında o işi tanıdığı, anladığı alanlar oluşturulur. Hem de oradan sürekli bir usta yetiştirme, taş işleme merkezi oluşturulması sağlanır hem de oradan dijital pazarlama yöntemiyle uluslar arası satış yapılması sağlanabilir. Bunların  paralel bir şekilde yapılması sağlandığında ise çok ciddi bir açılım ekonomide sağlanabilir.