‘YENİ EKONOMİK MODEL’ ÜZERİNE NOTLAR…

SEDA-15

 

GÜNDEME DAİR…

Geçtiğimiz hafta sonu Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışmanı Dr. Cemil Ertem tarafından hazırlanan “Yeni Ekonomik Model Gerçekleri ve Getirileri” başlıklı çalışmayı inceledim.

Çalışmada temel amaç; yeni ekonomik modelde düşük faiz ortamı ile yatırımların desteklenmesi, büyümenin ve istihdamın sürdürülebilir hale getirilmesi, rekabetçi kur avantajı ve yatırımların artmasıyla ihracatın artırılması, ithalatın düşürülmesi ve nihayetinde cari açığın cari fazlaya evrilerek dış borca bağımlılığın ortadan kaldırılması olarak özetlenebilir.

Çalışmada maliye politikasına yönelik ise dolaylı vergilerin azaldığı, doğrudan vergilerin arttığı çağdaş bir bütçe anlayışına geçilmesi hedefleniyor.

Ayrıca ihracattaki istikrarlı artışın sağladığı ekonomik katkılara işaret edilerek, bunun Merkez Bankası kullanılabilir rezervlerini de artıracağı ifade ediliyor. Çalışmada Ak Parti hükümetleri döneminde de uygulanan temel politika bileşeninin sonuç vermediği vurgulanıyor. Yüksek faiz, düşük kura dayalı ekonomik model bir yandan yüksek faiz maliyetleri nedeniyle yatırım ortamını zayıflattığı, diğer yandan ihracatta rekabet gücünü azalttığını yorumu dikkat çekiyor.

Bu politika bileşeninin düşük büyüme, düşük istihdama yol açtığı, düşük kur nedeniyle ithalatın ihracattan daha hızlı arttığı ve oluşan cari açığın sıcak para ile finanse edilmesiyle de dış ataklara zemin oluştuğu vurgulanıyor. Bunun çözümü olarak ise “İhracatı artırıp, ithalatı azaltarak, temel döviz arz talebini dengelerken, diğer yandan doğrudan yabancı sermaye girişlerini özendirip portföy, yani sıcak para girişlerini azaltarak kurda ve dış finansmanda istikrar sağlayacağız. Böylece dış finansal şoklara karşı korunaklı, kırılgan olmayan bir ülke haline geleceğiz” deniliyor.

Çalışmada ‘IMF reçetesi’ olarak nitelenen yüksek faiz-düşük kur uygulamasının, bütçede sıkılaşma, yatırımların durma ve ücret artışlarının kesilmesine neden olduğu ileri sürülüyor. Bunun sonucunda da vergi artışları ve düşen ücretlerle yoksullaşma olduğu ifade ediliyor.

Türkiye’nin kronik cari açık sorunu yaşadığının hatırlatıldığı çalışmada, düşük kur-yüksek faiz dönemlerinde cari açığın arttığı, böylece oluşan ilave döviz talebiyle de kurun tekrar yükseldiği belirtiliyor.

Çalışmada yapılması gerekenler; “Net döviz girişine, küresel rekabete dayalı bir dış ticaret rejimi. Düşük faizle yatırımları önceleyen, ihracatın ithalatı karşılama oranının çok üzerinde olduğu, cari fazla veren, küresel rekabette ve teknoloji ihracında öncü yeni bir büyüme modeli. Toplam faktör verimliliğini esas alan, nitelikli işgücü ile hakkaniyetli bir ücret politikasına önem veren, refah düzeyi giderek artan bir üretim ve teknoloji üssü olmaya öncelik vermek” olarak sıralanıyor.

Yapılmayacaklar ise dış borca sıcak paraya dayalı bir dış ticaret rejimi ile yüksek faizin sonucu olan yüksek borç, sıcak para ve ithalata dayalı büyüme modeli olarak ifade ediliyor.

Yeni modelin reform alanları ise şöyle sıralanıyor: ■ Sağlıklı işleyen, mali derinliği ve çeşitliliği esas alan bir finansal yapı. ■ Banka sistemimizin sermaye ve aktif kalitesini yukarı çekmek.■ Reel sektörü banka sistemi dışında da finanse edecek çağdaş finansal yapıları hızla oluşturmak. ■ Tarımda kendine yeterli, tarladan sofraya arz zincirini ve fiyatlamasını en sağlıklı şekilde sağlayarak gıda enflasyonunu gündemden kaldırmak.